Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
S
abah perdeden sızan ışıklarla gözlerimi araladığımda etrafıma bakındım. Kendi evimde, kendi odamda.. İstemsizce yüzümde bir gülümseme oluştuğunda aşağıdan sesler geldiğini duydum, kahkaha sesleri. Yatağındam kalkıp lavaboya gittim ve işlerimi hallettikten sonra odama dönüp üstüme günlük bir şeyler giydim. Hala valizlerim de ki kıyafetleri dolabımda yerleştirmemiştim. Çok kıyafet getirmemiştim zaten, New York'ta olan her şeyi New York'ta bırakmak istemiştim. Siyah bir eşofman altı ve kısa bir tişört giyip dalgalı saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapmıştım. Aşağı indiğimde seslerin mutfaktan geldiğini anladım. Oraya gittiğimde bütün kızları burada gördüm.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hagakure, Momo, Tsuyu, Uraraka ve Mina yüksek sandalyelere oturmuş kahvaltı ederken sohbet ediyorlardı. "Günaydın!" Diye bağırdığı da herkes bana döndü. "Vrak, sonunda uyandın Betty-chan." Gülümseyip eli enseme götürdüm, "şey, dün çok yorulmuşum." "Momo bize çok güzel şeyler hazırladı gelsene." Uraraka'nın sözüyle uzun taburelerden birine oturdum ve orta da duran tabaktan ismini bilmediğim şeyleri kendi tabağına koydum ve omlete benzeyen şeyden ağzıma attım, gerçekten çok lezzetliydi. "Vov, bunlar çok lezzetli." "Afiyet olsun." Momo çok zengin bir ailenin kızıydı ve onun yaptığı yemeklerin adını bilmemiz gayet doğaldı ama gerçekten çok güzel yemek yapıyordu. "Hey, Uravity. Betty gelmeden önce bir şey söyliyecektin, neydi o?" Mina'nın sözüyle herkes Uraraka'ya döndü. Onun kahraman adı Uravity olduğu için böyle seslenmemizi severdi. Ona baktığımda büyük kahverengi gözlerini parlaklığı ve kızarmış yanaklarını fark ettim. Mina'ya birbirimize bakıp tekrar ona döndük. "Sen aşık olmuşsun!" Aynı anda bağırdığımızdan olsa gerek eli ayağına dolaştı ve tuhaf hareketler yapmaya başladı bir yandan da sürekli, "hayır, hayır, hayır!" Diyordu ama kızarmış yanakları bunu kanıtlıyordu. Hatta o kadar heyecan yapmıştı ki özgünlüğünü yanlışlıkla kendi üzerinde kullanıp hava da süzülmeye başlamıştı. Biz ise kime aşık olabileceğini konuşuyorduk. "Iida mı Deku mu?" Mina'nın sorusuyla herkes Uraraka'ya baktı ama o hala suratında ki şapşal ifadeyle havada dönüp duruyordu. Iida olduğunu düşünmüyordum çünkü lise de onunla çok konuşmazlardı. Zeki çocuktu, iyi biriydi ama Uraraka'nın tipi değildi. Aksi takdirde Deku.. Deku'ya olan sevgim diğerlerinden daha fazlaydı çünkü onu çocukluktan beri tanıyordum, tıpkı Bakugou gibi. Özgünlüklerimiz açığa çıkmadan önce hep özgünlüğümü ne olacağını tartışırdık. Ama Deku bu tartışmaya hiç katılmazdı çünkü babasını tanımıyordu ve annesinin de bir özgünlüğü yoktu. 5 yaşında özgünlüklerimiz açığa çıktığında Deku ise bir özgünlüğü olmadığını öğrendi. O yaşta bu onun için büyük bir yıkımdı çünkü hayranı olduğumuz, barışın simgesi All Might gibi olmak istiyordu. Ailemin işi yüzünden sürekli taşındığımızdan 10 yaşımda Japonya'da yine ayrılmak zorunda kalmıştık. Bakugou ve Deku'yu o zaman yine bırakmıştım. Ama şimdi bir kahramanlık ajansında ceo, kesinlikle özgünlüğünü nasıl keşfettiğini öğrenmem gerekiyordu, ama acelesi yoktu. Yani diyorum ki, Deku ve Uraraka çok yakışıyorlar. İkisi de çok tatlı, masum, utangaç. Yani birbirlerini sevseler bile açılmaları yıllarını alabilir. Ama zaten bu işi Mina halleder.