5

109 11 3
                                    

5: Gel diye beklemiyorum artık.

•••

Diyordu ya Mustafa, ne herkesin yüreğini dağlayan o aşk şarkılarında ne de şairlerin divane olduğu meftunlarına yazdığı şiirlerde kalbine çöreklenen acı diğerlerininkine eşdeğerdi. Hayatınızı rayından çıkarıp hiç olmayacak noktalara sizi taşıyan o acı olaylar Mustafa'nın kalp yangınlarıydı. Bu yüzdendi Özdemir Asaf 'Eskisi kadar özlemiyorum seni' diye yakındığı satırlarda Mustafa'nın abisi Ferhat'ı düşünmesi.

Bu yüzdendi. Özdemir Asaf diyordu ya 'Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni.' diye. Mustafa cüzdanın köşesine sıkıştırdığı vesikalığı çıkarır abinin kendi suretini andıran yüzüne bakardı o an. Bu yüzdendi. Alışması yokluğuna, vazgeçmesi varlığından. En sonunda dönüp kendini suçlaması hep bu yüzdendi.

Artık olmayan birine kızamazdınız. Kin güdemez, niçin yaptın diye bağıramazdınız. Oysa Mustafa çok isterdi, bir defa olsun ona kızmak, bağırmak, çağırmak. Onu her an zehirleyen, içten içe yiyip bitiren bu acı abisine yönelmedikçe kendisinden çıkıyordu. Varlığı hissedilmeyen birine kızmak çok zordu. Onu suçlamak istiyor ancak yapamıyordu. Zaman zaman canına tak edip de isyan edeceği vakit içinde bir yer hemen abisini savunmaya geçiyordu. Ona toz kondurmayan benliği kendi kendini yere vuruyordu.

Bu düşünceler gelip de kendisini zaman zaman yoklar, tüm moralini yerle bir ederdi. Yer, mekan tanımazdı. Köy meydanına doğru sürdüğü arabasının içindeyken kafasını meşgul eden düşünceler yola odaklanmasını zorlaştırıyordu. Neredeyse bir köpeğe çarpacaktı ki telaşla direksiyonu sağa kırdı. İlerisindeki ağaca çarpmamak adına hızla direksiyonu toparlarken bir küfür savurmuştu. Bazen öyle dalgın bir insan haline geliyordu ki ölümün keskin nefesini ensesinde hissetmeye hazırlıklıydı.

Varacağı nokta gelip çattığında usulca park etti arabayı. Dalgın halinden sıyrılıp dışarı adım atarken gözleri buluştuğu gözlerle hayretle açıldı. Kırık bir kahkahanın esiri olurken arkadaşının yanına adımladı. Kendisine munzur bir gülümsemeyle bakan Yasin de ondan farksızdı.

"Oğlum ne işin var senin burada? Kaç gün oldu daha evleneli?"

"Kayınvalidemlere geldik kardeşim, ne gülüyorsun?" Mustafa'nın burnuna ufak bir fiske vurup ağzını bükmüş, diğerinin alayını sahte bir sinirle karşılamıştı.

"Niye kardeşim, evliliğinin üçüncü günü kayınvalideni görmezsen afakanlar mı basıyor, dürtüyorlar mı seni?" Cebinden sigara paketini çıkarıp dalı ağzına dayamış ufak bir kahkaha atmıştı sonra.

"Adet böyleymiş lan, cahil misin nesin? Zincir mi kırmak gerekiyormuş neyse işte." Tekrar bir kahkaha atarken omuz silkmiş dikkatini sigarası üzerine toplamıştı sonra. Burnuna dolan isli koku midesini bulandırdığında bir şeyler yememiş olmasına sövdü içinden. Biraz sonra Ayşen de geldiğinde caminin yanındaki kamelyalardan birine oturdular. Taze çiftin gerçekten uzak, munzur söylenmeleri Mustafa'yı güldürürken paketinden otlanmaya çalışan Yasin'i birkaç defa savuşturmuş ancak en sonunda istediğini almasına engel olamamıştı.

"Ama haksız mıyım Mustafa, kaç defa uyanıyorum geceleri horlamasına bir bilsen." Ayşen hayatını afişe etmekten hoşlanan birisi değildi ancak Mustafa'ya karşı her zaman açık sözlü olmuştu. Eşinin yakın arkadaşı her zaman aklı başında ve ketum birisiydi. Dertlerini dinler, yerinde nasihatler ile onları yatıştırır ve bunları hiçbir yerde konuşmazdı. Bu yüzden en ufak bir sıkıntısında dahi Mustafa'ya koşmaktan çekinmezdi. Üçlü arasında espri bile dönüyordu bu konu hakkında. Mustafa onların ilişki terapisti haline gelmişti, komikti çünkü hayallerinin bir köşesinde her zaman psikoloji okumak vardı. Nasip olmamıştı belki ancak Allah'ın sevgili kulu ya hevesini bir şekilde çıkarmasına izin veriliyordu.

Çocuksun senHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin