/*𝟏𝟐*\

786 68 79
                                    

Dün babam bana aşı için randevu buldu ben istemedim bugüne aldı. Ama keşke düne alsaymış kaldım aşısız sevinsem mi? Üzülsem mi? Bilemedim 😑

2 gün sonra
Natalie'nin ağzından
2 gündür herhangi bir şaka vakası beklesemde hiçbir şey olmamıştı. Ya şaka hazır ancak yapanı bulamadılar, yada buldular, şaka çok fena olacaktı.

Bunu düşünerek tedbirli bir şekilde yatakhaneden çıktım. Ortak salonda beni bekleyen Olivia ile büyük salona indik. Bu sefer Slytherin masasına oturmuştuk. Severus ile ara sıra otururduk. Bu yüzden Slytherin masası bize birşey demezdi.

"Günaydın Sev."dedim gülümseyerek.

Bana karşılık vererek "Günaydın." dedi.

Olivia'da günaydın diyince önümüzde ki yemeğe daldık. Önümüzde olan ilginç şeye gözüm takıldı.

"Bu da ne?"

"Eminem." dedi Severus.
Ancak bizi biri duymuş olacak ki bağırdı.

"Ne eminemi? Menemen menemen!"
Dediğinde o kişiye tekrardan bağırdım. "Menemen ne?"

"Menemen domates, yumurta, biber ile yapılan bişey işte ne bileyim."

"Peki." diyip önüme döndüm. İçimden bir ses ekmek ile banmam gerektiğini söylüyordu. Ve ekmeği bölüp bandım.
Güzel kokuyordu. Ağzıma getirdiğimde Severus'un ve Olivia'nın bu mal ne yapıyor dercesine baktığını hissedebiliyordum. Ağzıma soktuğumda tadının mükemmel olduğunu farkettim. Merlin! Bu inanılmaz güzel! Ben nasıl keşfedemem bunu?

"Bu mükemmel yemek nereden çıktı?"

"Türk yemeğiymiş denemek amacıyla mı ne yapılmış diyorlar."dedi Severus.

"Bunu bulanın elini öpmem gerek! Nalet olsun çok iyiiii!"

deyip önüme çektim ve tüm memenemi menemen canım aman her neyse MENEMEN DEDİM! Tamam tamam menemeni gömdüm.

Menemen diyemediğim için iç sesimin beni boğmasını ve bu mükemmel şeyden uzaklaşmak istemiyorum.

"Keşke bana da bıraksaydın..."diyen Olivia'ya dönüp ilerdeki menemeni gösterdim.

"Galiba kalan son menemen git ve kap."

Olivia bir hışımla kalkarak o menemeni kaptı. Menemeni, Olivia gömdükten sonra çok fazla doyduğumuz için masadan kalkıp derse ilerledik. Severus'un da dersi aynı olduğu için peşimizden geliyordu.

Ders biçim değiştirmeydi Profesör Mcgonagall acaba bu sefer nasıl fazla fazla ödev vereceğini düşünmeye şimdiden başlamıştım.

Sınıfa girdiğimizde ben Severus ile oturdum. Olivia ise Lily'nin yanına geçmişti. Bir süre sonra arkamızdan gelen sesler ile çapulcuların geldiğini anlamıştım. Ancak anlamadığım tek şey Sirius'un nasıl hemen bu fotoğraflarının ardından bu kadar iyi olabilmesi. Ben olsam yatakhaneden 1-2 gün çıkamazdım herhalde. Aman banane ne yaparsa yapsın.

Sirius ve James arkamıza geçmişti. Bu durum hem benim hemde Severus için sinir bozucu bir durumdu.

"Hey! Selam yokmu?"
Arkamı döndüm ve Sirius'a cevap verdim.

"Selam?"

"Ah, hadi ama Natalieee... Zaten bana karşı garipsin. Hadi söyle birşey olmuş."

Bıkkınca nefes verdim. "Olmadı Sirius! Şimdi izin verirsen önüme dönücem."

"İzin senindir buyur."

Önüme döndüm ve aradan 1 dakika geçmeden Mcgonagall gelmişti.

"Günaydın! Öncelikle ödevlerinizi kontrol edeceğim!"

....

İkinci ders için çapulcular ve Lily, Marlene ile zindana iniyorduk.

"Söylesene Sirius sana bunu yapanı buldunmu?"

İşte beklediğim konu buydu.

"Hayır bulamadım Lils. Ama yakınımda olduğunu hissedebiliyorum."

Bu da ne demekti? Eğer hissedebiliyorsa kim olduğunu da biliyordur.

Of ben başıma geleceği biliyorum zaten!

"Aklında bir fikirde olmalı değil mi?"diyerek ona baktım. Ancak o zaten bana bakıyormuş...

Lanet olsun!

"Elbette bir fikir var ancak daha çok erken."

"İyi." dedim. Zaten varmıştık. İçeriye girince o mayhoş koku beni gülümsetmişti. Genelde kimse bu kokuyu sevmezdi. Gerçi bende sevmezdim ama bu seferki çok daha farklıydı...

"Çocuklar bakanlığa gitmem gerek bu ders boş ancak telafi edeceğiz hiç üzülmeyin."diyerek yanımızdan geçen profesör Slughorn bizi aslında çok mutlu etmişti. Ehe......

Hep birlikte bahçeye çıkıp çimenlere oturduk. Hava bugün biraz serindi, ama çok güzeldi.

Ellerimide çimenlere koyup yüzümü gökyüzüne çevirdim. Güneşten dolayı kapanan gözlerim ile huzuru bulmuştum.

"Hep böyle olsan keşke."
Kaşlarımı çattım ama gözlerimi açmadım.

"Anlamadım?"

"Hep diyorum, böyle masum olsan. Bende yanında olsam." Bu sefer gözlerimi açmış yanımda olan Sirius'a dönmüştüm. Diğerleri aralarında konuştuğu için bizi duymuyorlardı.

"Ne dediğini anladım ama, ne demek istediğini anlamadım."

"Yakında öğrenirsin. Hem ben şu an bu anın tadını çıkarmak istiyorum.
Gel yanıma uzan."

dedi ve beni omzumdan tutarak yere çekti. Onun omzunda, onun ile birlikte yatıyordum. Galiba şu an daha huzurluyum.

Yazarın ağzından
İkiside huzur ile birlikte gözlerini kapatmış uyuya kalmıştı. Bir süre zarfından sonra arkadaşları ikiliyi kaldırmış derse sürüklemişti. Oysa iki genç tüm ömrünü öyle geçirebileceğine adlarını bile basardı.

Dersliğe yürürlerken Sirius önünde olan kıza baktı.

İçinden sessizce "Keşke sana bu şakayı yapmasam..." dedi.

Peki onu durduran neydi? Çok büyük bir şakaya gerek yoktu belki de?

Sirius yanında yürüyen arkadaşlarına baktı.

"Galiba kıyamayacağım..."

Arkadaşları ise sadece genç oğlana gülümsemişti.

....

Yorucu bir günün ardından bizim gençler kütüphanede ödevlerini bitirmeye karar vermişti. Hiç ara vermeden birbirleri ile konuşmadan sadece 1 saate tüm ödevleri tamamlamış ve yorulmuş şekilde ortak salona gelip kendilerini koltuğa ve yer minderlerine atmışlardı. James yatakhaneden gizlice kaymak birası alıp herkese ikram etmiş, birlikte içmişlerdi.

Sonuç ise birbirlerinin omzunda uyuyakalmaları olmuştu.

Ehe.

Ehe

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


𝐓𝐡𝐞 𝐦𝐚𝐫𝐚𝐮𝐝𝐞𝐫𝐬'𝐬𝐢𝐫𝐢𝐮𝐬𝐛𝐥𝐚𝐜𝐤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin