❧ Dikenli taç

15 2 3
                                    

~

Bölüm 12: ❧ DİKENLİ TAÇ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bölüm 12: ❧ DİKENLİ TAÇ

Bu belirsizlik dolu bir son olmalıydı. Ayağım yerden kaydığı an gözlerimi kapatıp, ölümü her bir nabızımda kabullenmem gerekirdi. Ancak sevdiğim, değer verdiğim ve kendimi bu cehennemde yanmak uğruna adadığım şahıslar vardı. Vazgeçmek, bana göre değildi.

Lâkin kabataslak bakıldığında, bu dehşet verici ve akıllarda kalıcı bir son olurdu. Herkesin adımı anacağı, 'Gökyüzü elçisi' yazılı muthiş bir tabutla yasımı tutacağı layık bir sondu. Her varlığın isteği de bu değil midir zaten? Öldükten sonra daima hatırlanmak, ölmeyi değerli kılardı.

Ancak Ed, beni unutmalıydı.

Unutmalıydı çünkü biriken bu anılar mutluluk dolu değil, acı doluydu. Bu anılar ona ve varlığından şüphe ettiğim kalbine büyük oranda zarar verirdi. Belki de bana, çoktandır bu hayatı terk eden bedenimin ruhuna ölümcül bir biçimde zarar verirdi. Bu acı bana hayattayken de yeterince zarar vermişti. Ama Ed... O bu tür duyguları ancak kaybettiğinde hissedebilir ve anlayabilirdi.

İşte bu yüzden farklıydık. O yanlışlarını her daim silebileceğini sandığında, ben silgiyi kâğıtta iz bırakacağının bilinciyle kullanmazdım. Aramızdaki farkın en görünen kısmı duyduğum acı ve ölmek isteyişim gibi belirtilerden oluşuyordu.

Ölmek istedim; çünkü tıpkı bir çiçek gibi koparıldım, süslendim, ancak sevilmedim.
Ölmek istedim, çünkü her nefes çekişimde bir kelebek misali yeniden yaşamayı diledim.

***

"Eliza! " diye adımı haykırdı kulaklarımın çınlamasına sebep olan bir ses. Gözlerim varsayıyorum ki kanlanmış, az uykunun getirdiği tuhaf yorgunluk ve baş ağrısıyla doluşmuştu.

"Yaşıyor... " dedi şükür beyanı eden bir ses. Tonlamasına hasret kalmış, ona doğru döndürmüştüm yerde usulca yatan yüzümü.

"Ed... " neredeyse sayıklar bir biçimde dudaklarımın arasından acıyla dökülüyordu onun adı.

"Eliza, çok üzgünüm... " dedi Ed ve güçlükle oturduğu zeminden hızla yukarıya doğru fırladı. "Her şey benim yüzümden! "

"Nasıl hissediyorsun? " diye sordu Elena. Artık başucumda uyanmamı bekleyen ve adımı haykıran o sesi ayırt edebiliyordum.

"Başım... " dedim ve güçlükle yutkundum. Acıyı gittikçe daha fazla hissediyor, neredeyse inliyordum.

"Bunun olmasına ben izin verdim... Hiçbir şeyi hak etmiyorum. " dedi Ed kendisiyle tartışırken. Suçlamaları, artık benim canımı yakıyordu.

"Beni öldürecek de olsan, seni affederdim, Ed. " dedim gözlerim kapalıyken. Sözlerim ağızımdan dökülüyor, ancak sanki bir rüyada olduğunu varsayıp cesaret ediniyorlardı. Dilim; belki de ilk defa söylemek istediği kelimelerin deryasıyla hayat buluyordu.

Lanetli Kan: HapsoluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin