~
Bölüm 2: ❧ SİHİRLİ AYNA VE MAVİ PORTALKorkum beni mutat bir duyguya kavuştururken, avucumun içinden yere doğru uzanan kan damlalarım tüm dikkatimin orada toplanmasını sağlamış ve kasılmama neden olmuştu. Titreyen bakışlarımla elime, avucumun içine baktım; "X" şeklinde bir yara izi, kan damlalarıyla süslenmiş bir biçimde avucumun içinden gülümseyerek beni izliyordu adeta. Gözlerim, bu gerçekliği bir türlü kabul edememiş, donuklaşmış ve içimdeki bir takım duyguları uhde bırakmıştı. Düşüncelerim o kadar karmakarışık bir hâl almıştı ki; ne ben onların bilincine varabiliyordum, ne de kalbim bu dehşete isyan edebiliyordu.
Yılgılayıcı bir çığlık attım. Çığlığımın şiddetti, kaldırımda yürümekte olan birkaç insanı yanıma doğru çekmişti.
"Hanım efendi, iyi misiniz? "
Sesler iç içe geçiyordu. İnsanlar için muhteşem bir ruzname konusu olduğum barizdi. Ancak ben, gerçekten de iyi değildim. Gözlerim bu müphem kişi tarafından yazılmış, itidal sahibi kelimelerinin dehşetine dalıp, gitmişti.
Kurban sensin..."Eline bakın, o yaralı! "
Yaralıydım. İlginç olanı ise, bir kurban olduğumun ve öleceğimin tam anlamıyla farkındaydım. Peki biraz sonra ölecek olsam, şimdi ne yapardım? Daha da önemlisi, biraz sonra ölecek olsam, kim olurdum? Her zamanki o kişi olamayacağım, açıkça ifade ediyordu kendini.
Birkaç kişi yanıma yaklaşmaya çalıştı, ancak onları durdurdum. Kimse duvardaki yazıyı görmüyor muydu? Bir kurban olduğumu bilmeleri ve polise bunu bildirmeleri gerekirdi.
"Durun! Yaklaşmayın! "
Kendimden mi korkuyordum, yoksa insanların alaycı yaklaşımlarından mı?
"Ambulansı arayacağız, lütfen sakin olun! "
Sakinleşmem imkânsızdı. Gözlerimi kapadım:
Keşke her şey donup kalsa, keşke tam da şu an!Ses kirliliği kendini temiz bir sessizliğe bırakmıştı. Nedenini merak ettiğimden, düğümlenmiş gözlerimi zorlukla açtım.
Nefesim kesildi! Herkes donmuş yüz ifadeleriyle bana bakıyordu; kimisi gözünü kırpamadığından kanlı göz yaşlarına boğulmuş, kimisiyse acı içinde can veriyor gibi görünüyordu.
Bu... Bu bir kâbus olmalı!Bana en yakın konumda olan, buz kesmiş yüz ifadesi taşıyan yabancı bir adama doğru yöneldim. Sessizliği acı vericiydi. Bunu nasıl yapmıştım? Geri alınabilir miydi? Ayna... Hepsi o ayna yüzünden miydi? Kol çantama tıkıştırdığım aynayı yeniden elime aldım ve dikkatle inceledim.
Nesin sen? Sadece bir ayna değilsin, değil mi? Bana ve bu insanlara yaptıklarının bedelini ödeyeceksin!
Aynayı, içimde yıllardır arşa çıkmayı bekleyen öfkemle yere fırlattım. Kırılması gerekirdi, hiç değilse fizik kurallarına aykırı olmaması için. Ancak onu kontrol ettiğimde, ne bir çiziği vardı, ne de en ufak bir toz zerresi. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Ayna... O bir ayna mıydı,
yoksa lanetli, korkunç bir ruh mu?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Kan: Hapsoluş
Fantasía❝Onun damarlarında akan kan, tahmin edilenin de fazlasıydı. Kimisi için bir lanetten ibaretti onun varlığı. Bu yüzden o, bu unvana layıktı: 'Lanetli Kan. ' ❞ ꧂ ☙ Bir ölümlü olan Eliza Dainty, derin bir anne...