II

686 38 12
                                    





Bölüm II:
All that fear and all that pressure

...

Aylar öncesi

Apartmanın kapısını araladıktan sonra soğuk havadan az da olsa kurtulmanın sevinciyle merdivenleri adımladı. Üzerindeki kıyafetler artık boğucu gelmeye başlamıştı. Uzun bir iş günü geçirdiği dağılmış saçları ve çözülmüş kravatınından anlaşılıyordu. Dairenin kapısını da cebinden çıkarttığı anahtarlarla açtığında yüzüne çarpan sıcak hava dalgasına karışık en sevdiği pastanenin en sevdiği kurabiye kokuları gülümsemesini sağlamıştı.

"Hoşgeldin Jeno."

Elindeki havluya ıslak ellerini kurularken kapıdan giren bedene selam vermiş, dağılmış halini görmesi ile de kaşlarını çatmıştı.

"Bu halin ne böyle?"

"Çok yoruldum, duş alıp geliyorum hemen."

Hızlı adımlarla araladığı oda kapısını sakince kapatmış ardından da su sesi doldurmuştu koridoru.

Jaemin Jeno'nun bu dağılmış hali üzerinde fazla düşünmeden mutfağa tekrar ilerlemiş, elindeki havluyu masaya bıraktıktan sonra birkaç dakika önce pastaneden aldığı sıcak kurabiyeleri tabaklara yerleştirmişti. Kesilen su sesini de işittikten sonra kahveleri demlemiş ve mutfağa giren bedenle eş zamanlı olarak masaya oturmuştu.

Karşısında diken üzerinde gibi oturan sevgilisine göz ucuyla baksa bile ondaki tuhaflığı bir türlü çözemeyen Jaemin, düşünceleri eşliğinde birkaç hazır kurabiyeyi hızla boş midesine indirmişti. İkisinin de yemek yapma ve evi çekip çevirme konusundaki eksikleri bir kere daha yüzüne vurmuştu anlaşılan.

Eline aldığı kahve fincanına biraz daha ekleme yapıp işlerini halletmek için solandaki kağıt yığınına ilerledi. Salonun bir köşesinde bulunan ve asıl amacının dışında kullanılan yemek masası üzerindeki dosyaları düzenlemeye başladığında, karşısında kalan koltuklara Jeno'nun yerleştiğini işitmişti. Kısa bir göz teması ardından dosyaları tarihlerine göre ayırmaya döndü tekrar.

"Bir sorun mu var?"

Jaemin aldığı soru karşısında onaylamaz sesler çıkarttı.

"Hayır. Olması mı gerekiyor?"

Ciddi ve tekdüze ses karşısında içi titreyen Jeno, başını sallamış ardından da hızla salonu terk etmişti. Kendisinden kaçtığını fark eden Jaemin ise derin bir nefes almış, elindeki dosyaları bir köşeye attıktan sonra nerede hata yaptığını düşünmeye başlamışken bulmuştu birden kendini.

Neler döndüğünü bilmiyordu ancak sevgilisinin yakasına yapışmış olan tuhaflık kendisini de huzursuz etmeye yetmişti. Oldukça dağılmış bir görüntüyle eve gelmesi işiyle ilgili bir sorun olduğunu fısıldıyordu. Ancak konunun ailesiyle ya da daha da önemlisi kendisiyle ilgili olma ihtimali endişelerini körüklüyordu. Daha fazla dayanamadı ve zaten aklı beş karış havadayken dosyalarla ilgilenemeyeceğinin bilinciyle birkaç dakika önce odaya girmiş olan bedenin peşinden o da odaya adımını attı. Elindeki telefon ile yatakta yatan bedeni bir süre sessizce ayakta izlemiş, ardından da yanına adımlamıştı.

"Bana her konuda danışabilir, yardım isteyebilirsin. Biliyorsun, değil mi Lee?"

Sorudan çok onaylanma isteğiyle kurulmuş cümlesi karşısında kısa ve hiç de tatmin edici olmayan bir baş sallaması alması endişelerini arttırmış ve az da olsa üzmüştü Jaemin'i. Ancak birkaç saniye sürmüştü bu üzüntü. Jeno'nun umursamaz halleri, ciddiyetsizliği ve belirsizliği her zaman öfkesine sahip çıkamamasına sebep oluyordu.

"Bir sorun var..."

Sadece birkaç dakika önce salonda sevgilisi tarafından sorulan soruya ithafen konuşması, Jeno'nun ilgisini çekmiş gibi göz göze gelmelerine sebep oldu.

"...ancak bu sorun senin, benim değil."

Sesi ürkütücü derecede stabil ve bir o kadar da öfke doluydu.

"Söylesene, derdin ne senin?"

Kollarını birbirine bağlamış ve sırtını duvara yaslamışken öğrencisini azarlayan bir öğretmene benziyordu Jaemin. Jeno ise yatakta oturup da Jaemin'in ona kızmasını, bağırıp çağırmasını beklemek için fazla bitik gözüküyordu. Oturduğu yerden kalktı ve o da Jaemin gibi kollarını birbirine geçirdi, tam karşısına dikildi. Öfkeli gözler karşısında ne yapacağını bilmiyordu ancak bakışlarına tükenmiş bir şekilde karşılık vermekten başka bir şey yapacak enerjisi de yoktu zaten.

"Bir kere olsun beni öne sürmeden önce sorunun kimde olduğunu düşün. Kendini kusursuz mu sanıyorsun?"

Yorgun bakışlarına karşın söylediği sözler oldukça iğneleyiciydi, hiçbir zaman Jaemin ile tartışmaya yanaşmayan, hep ağırdan alan adam gitmiş yerine dobra biri gelmiş gibiydi.

Jaemin bakışlarını yere indirdi, cevap vermedi ve Jeno'nun odayı terk etmesine izin verdi. Eğer cevap verseydi kavga edeceklerini biliyordu. Şimdiye kadar etmemiş olmaları Jeno'nun sakinliği sayesindeydi ancak zincir kırılmış, sabrı taşmıştı onun da.

Sesini çıkartmadan yatağa ilerledi. Gecenin bu geç saatinde işleriyle uğraşamayacak kadar doluydu kafası. Jeno'nun gelmesini ve ne olursa olsun yanında uyumasını bekledi bir süre.
Söz vermişlerdi bir kere, kavga etseler bile aynı yatakta yatacaklardı.

Ancak Jeno gelmemişti.


...

How Do You Sleep? | NoMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin