III

492 41 12
                                    







Bölüm III:
I'm hoping that my love will keep you up tonight

...

Sabahın erken saatleri, daha güneş doğmamışken bir türlü uyuyamadığı yataktan kalkmış ve salona ilerlemişti. Jeno'nun koltukta kıvrılmış bedeninin gördüğündeyse içinde biriken duyguları anlamlandıramadı.

Uyuyamıyordu ve aklı çok doluydu. Masadaki dosyalar ise yarına yetişmesi gerektiklerini ona fısıldıyor gibiydi. Sessiz hareketlerle dosyaları konularına ve tarihlerine göre ayırmaya başladı. Uyuyan bedenin birkaç saat sonra işe gitmek üzere evden çıkacağını aklında bulundurarak ondan önce çıkmak için hızla inceliyordu hepsini. Elinde oluşan kağıt kesikleri ya da boş midesinden gelen sesler ilgisini çekmiyordu, tek gayesi işini bitirip evden uzaklaşmaktı.

İstekleri doğrultusunda ilerlemedi tabii hiçbir şey. Dosyaları tamamladı ve kendisine kahve yapmak üzere mutfağa girdi. Arkasından gelen adım sesleriyle de derin bir nefes almadan edemedi.

"Yine avukatın yanına mı gideceksin?"

"Dosyaları tamamladım ve teslim etmem gerekiyor."

Sanki dün hiçbir şey yaşanmamış gibi sakin sakin konuşuyor olmaları Jaemin'e garip gelmişti. Jaemin'in sekreterlik işleri Jeno'nun gram ilgisini çekmezdi ve şimdi sorguluyor olması Jeno'nun dünkü hareketlerinden pişman olduğunu gösteriyordu. Jaemin en azından bunu anlayacak kadar iyi tanıyordu Jeno'yu. Ancak ona karşı yumuşamayı düşünmüyordu.

"Yakında kovulurum zaten."  Umut barındırmayan ve yorgun sesiyle kurduğu cümleyi Jeno'nun duyduğundan emin değildi ancak bu da diğer şeyler gibi önemli değildi.

Tek kelime daha etmedi ve dosyaları kucakladığı gibi evden ayrıldı.

Koltuğa bıraktı kendisini Jeno. Eş zamanlı olarak çöken omuzları ve verdiği derin nefes sanki koltuk bir kara delikmiş de Jeno'yu içine çekiyormuş gibi duruyordu. Ne düşünmesi ya da ne yapması gerektiğini bilmiyordu artık. İlişkilerinde hiçbir zaman olmayan canım cicim aylarının eksikliğini son günlerde daha çok çekiyordu sanki. Gariptir ki dobralığına aşık olduğu insanın ciddiyeti artık ona fazla geliyordu. Bazen Jaemin ile sadece ev arkadaşıymış gibi hissetmekten de geri kalamıyordu. Sevgisini hissetmiyor, ciddiyeti ağır geliyor, baskınlığı sinirlerini bozuyordu onun. Ama sorunu sadece Jaemin'de aramanın da doğru olmadığını çok iyi biliyordu. Koltuğa oturup geçmişi düşündüğünde bataklığa batmış gibi hataları arasında gittikçe aşağıya çekiliyordu.

Daha fazla Jaemin'i ve kötüye giden ilişkilerini düşünmek istemiyordu. Ayaklandı ve işe gitmek üzere hazırlanmaya koyuldu. Jaemin dönmeden hemen önce de evden ayrıldı.

...

Eve adımını attığında Jaemin'in yine dosyalarla savaş verdiğine dair sesler duymayı bekledi ama çıt çıkmıyordu dairede. İçeriden hiçbir ses gelmediği gibi ışıkların hiçbiri de açık değildi. Daha akşam olmamıştı ancak Jaemin sadece dosyaları teslim edip döneceğini söylediği için bu durum endişelendirmişti onu. Ayakkabılarından ve iş kıyafetlerinden kurtulup üzerine rahat kıyafetlerini geçirdi. Birkaç şey atıştırmak üzere mutfağa adımladı, buzdolabını araladı ancak tahmin ettiği gibi bir paket süt ve yulaf ezmesi dışında pek bir şey bulamadı. Sütü eline alıp da bardakların bulunduğu rafa döndüğünde balkonda gördüğü silüet ile yerinden sıçradı. Kısa bir süre kendine gelmeyi bekledi ve ardından elindeki sütü bir kenara bırakıp balkon kapısını araladı. Demirlere sırtını dayamış bir şekilde yerde oturan bedenin yanına adımladı ve kollarını balkon demirlerine yaslayarak yerdeki bedenin konuşmasını bekledi. Biliyordu konuşacağını.

"Kovuldum."

Jeno hafifçe başını salladı sadece. Jaemin'in kendisine bakmadığını biliyordu ancak konuşacak yüzü bulamıyordu kendisinde.

"İstediğin de bu değil miydi zaten Lee?"

Jeno cevap vermedi. İstediği elbette bu değildi.
Jaemin oturduğu yerden ayaklandı ve Jeno'nun karşısına dikildi, her an kavga edebilecekmiş gibi sesi sert ve hırıltılıydı ancak bir o kadar da kısık.

"Çalışmamam, evi çekip çevirmem, bir dediğini iki etmemem, süs köpeği gibi peşinde gezinmem."

Kafasını onaylamaz anlamda salladı ve beklenmedik bir şekilde son kelimelerinde sesini kaybetti, adeta titreye titreye kurmuştu son kelimelerini.

"Ama unutuyorsun Lee. Benim de senin kadar erkek olduğumu unutuyorsun."

Jeno haklı olan cümleleri dinlemekten ve kendisine kızmaktan başka bir şey yapamıyordu.

"Uyarmıştım en başında seni. Benden bir kadın ve erkek ilişkisi bekleme dedim. Ben seni bir kadının yapabileceği gibi dinleyemem, bir kadın gibi bu evi çekip çeviremem, beceriksizin tekiyim dedim."

Biraz nefeslendi ve dolan gözlerini batmakta olan güneşe çevirdi.

"Sen ise 'sorun değil' dedin. 'Ben seni olduğun gibi seviyorum.'. Artık değil Lee. Artık beni olduğum gibi sevmiyorsun."

"Hayır, seni sevi-"

Dudakları üzerine serilen dudaklar sayesinde Jeno ağzını açtığı gibi kapatması da bir olunca tek kelime dahi etmedi. Zaten Jaemin'in balkon kapısını açmasıyla bu hüzün kokan konuşmanın sonlandığını da anladı.

"Ama Jeno, ben seni hak ettiğinden daha çok seviyorum."

Jeno'yu balkonda yalnız bıraktı, dolan gözlerini hırsla koluna silip hızla yatak odalarına adımladı.


...

How Do You Sleep? | NoMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin