VI

375 27 5
                                    




Bölüm VI:
Tell me how do you?

...

"H-hayır."

Hıçkırıklar.
Gözyaşları.

Jaemin.

Jeno gözlerini araladığında sabah güneşi daha doğmamıştı. Yatağın karşısında asılı olan saate baktığında gecenin dördü olduğunu gördü ve gözleri yan tarafına kaydı.
Dağılmış çarşaflar ve terden ıslanmış yastık kılıfını gördüğünde saatler önce yaşananlar aklına doluştu. Kendisinin Jaemin'i reddetmesi, sevdiği adamın gözyaşları ve kendi tatmin olma duygusunu bir kenara bırakıp sırf Jeno istedi diye istemediği bu sevişmeye kendini zorlaması...
O an kendini kaybettiğini ve Jaemin'e verdiği sözü kendisi bozduğunu anlamıştı ama artık çok geçti, biliyordu.

Pişmanlıkla avcunu anlına vurmuş ve dağılmış saçlarını mümkünmüş gibi daha çok dağıtmıştı.
Yanında olması gereken bedenin nerede olduğuna bakmak üzere ayaklandı ve salona ilerledi. Adımlarını sanki korkutmaktan korkarcasına temkinli atıyordu.

Koltukta büzüşmüş bedenin sırtıyla bakıştı bir süre. Sessizlik salona hakimken Jeno her ne kadar hafif atıyorsa da adımlarını, Jaemin duymuştu. Saatlerdir gözüne bir gram uyku girmemişti ve şimdi gecenin bu saatinde uyuyor olmak için yalvarıyordu. Çünkü yattığı koltuğa yaklaşan her adımda kendisini, hıçkırıklarını, tutmak daha da zorlaşıyordu.

Jeno en sonunda koltuğa gelmiş ve sanki yok olmak istermiş gibi koltuğun en dibine büzülmüş bedenden dolayı boş kalan yere oturmuştu. Bir zamanlar asaletine aşık olduğu geniş omuzlu, yapılı bedenin şimdi böylesine küçüldüğünü görmek içini titretmişti Jeno'nun.

Jaemin sırtında hissetti sıcak avuç içiyle daha fazla dayanamamış, gözünden yaşların akmasına izin vermişti ancak sırtını sıvazlamaya başlayan bedenle hıçkırıklarını tutmak için kendisi çok sıkmış, vücudu istemsiz titremeye başlamıştı.

O an Jeno, Jaemin'in uyumadığını anlamıştı.

Jeno hızla yatan bedenin belinden kavramış, sırtını koltuğa yaslayarak jaemin'i kucağına yerleştirmişti. Jeno'nun çıplak göpsüne kafasını gömüp gözyaşlarını sıcak tene akıtmıştı Jaemin. Jeno ise kucağında ağlayan bedenin ne kadar da küçüldüğünü o an anlamıştı. Fiziksel olarak hiçbir şey değişmemişti. Omuzları eskisi kadar geniş, kolları eskisi kadar kuvvetliydi ancak zayıftı işte.

Jeno önce ağlayan bedeni sakinleştirmek için uğraştı. Elini hala üzerinde olan tişörtten içeri sokmuş yumuşak tenini okşarken bir yandan da saçlarını seviyordu. Her duyulan hıçkırıkta bir damla da kendisi döküyordu belli etmeden.

Jaemin kendini biraz daha iyi hissettiğinde başını kaldırdı ve zorlama olduğu oldukça belli olan bir gülücük kondurdu yüzüne. Jeno ise Jaemin'i bu kadar iyi tanıdığına, yüzündeki gülücüğün sahte olduğunu anladığına, ilk defa lanet etti.

Sevgilisinin bu haline o da kırgın bir gülüş bıraktı ve gözlerinin içine bakarak dudaklarını araladı.

"Özür dilerim."

Jaemin kendini toparlamaya çalıştı ancak titreyeceğine emin olduğu sesiyle bu zordu.

"Birinci yılımız kutlu olsun Jeno-ah."

"Bunu sırf ben istedim diye yapmamalıydık." Jeno çok pişmandı, sesinden anlaşılıyordu.

"Bazen birilerinin fedakarlık yapması gerekir, Jeno-ah. Bırak da en azından birimiz mutlu olsun, değil mi?"

Jeno duyduklarıyla yeni yeni kendine geliyordu.

"Sen..." İşte o an hatırlamıştı. Jaemin sevişmeleri boyunca hiç zevk almamıştı.

"Seni iyi hissettiremeyecek kadar kötü müydüm, Jaemin-ah."

Jaemin önce başını kucağındaki ellerine indirdi, ardından da reddedercesine salladı.

Jeno hiç de inanmış gibi gözükmüyordu.
En azından hatalarının farkında olması iyi bir şeydi.

"Gerçekten özür dilerim. Seni düşünmeliydim. Ben... Ben nasıl affettireceğim kendimi bilmiyorum ama-" Birden olduğu yerde donmuş, sözlerini yarıda kesmişti. Kararını vermişti.

Dudaklarını karşısındaki kırmızı dudaklarla birleştirdi. Yavaş öpücüklerini kırmadan kucağındaki bedenle yerlerini değiştirdi. Şimdi Jaemin koltuğa sırtını yaslamışken Jeno bacaklarını kucağında bulunduğu bedenin iki yanına yerleştiterek oturmuştu. Yavaş olan öpücüğü hızlandırma gereği duymamıştı ikisi de. Jeno kollarını altındaki bedenin boynuna sarmış, yavaş hareketlerle çıplak kalçasını kendisi gibi çıplak olan bedenin uyluklarına sürtüyordu.

Jaemin hissettiği hareketlerle dudaklarını hızla çekti ve Jeno'yu durdurmak için sertçe belini kavradı.

"istemediğin bir şeyi yapmamalısın Lee."

Jeno ise heyecan ve korkuyla hızlanan nefeslerini düzenleyerek kalın sesiyle cevap verdi.

"Dediğin gibi, birilerinin fedakarlıkta bulunması gerekiyor Nana."

Jaemin yüzüne sahici bir gülücük yerleştirdi ve mutlulukla dudaklarını kucağındakiyle birleştirdi. Uzun zaman sonra mutlulukla dolu ilk öpücükleriydi.

Jaemin Jeno'ya karışmadı. Uylukları üzerinde yavaş yavaş sürtünen bedeni izledi. Jeno Jaemin'in parmaklarını kavrayıp ağzına aldığında ise bu Jaemin için son nokta olmuştu. Dudakları arasından gerçek bir inlemenin dökülmesine engel olmaya çalışmadı bile ve parmaklarının şişmiş dudaklar arasında kayboluşunu izledi, parmak uçlarında hissettiği dil darbelerinin tadını çıkarttı. Jeno daha fazla zaman kaybetmeden güzelce ıslattığı dört parmağı ağzından çıkarttı. Bileğinden tuttuğu eli daha fazla beklemeden kalçasına, deliğinin etrafına yerleştirdi. Önce işaret parmağını derinlerine yerleştirdi, alıştıkça da daha fazlasını...

Jaemin gerçekten hiçbir çaba sarf etmiyor, üzerindeki bedenin bütün kontrole sahip olmasına izin veriyordu. Biliyordu ki, Jeno şu anda sırf Jaemin'i mutlu edebilmek için kendi duvarlarını yıkıyordu.

İşte, aşk fedakarlık isterdi.




...Devam edecek....

How Do You Sleep? | NoMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin