V

412 29 31
                                    





Bölüm V:
How did I manage to lose me?


"Kahvaltı hazır."

Yatak odasının kapısında dağılmış bir şekilde dikiliyordu. Birbirlerini affetmeleri ve Jaemin'in kırılışının üzerinden haftalar geçmişti. Yeni bir iş bulma uğruna hiçbir çaba sarf etmiyor, aksine evden dışarı adımını atmamak için elinden geleni yapıyordu Jaemin.

"Geliyorum."

Yataktaki bedenin kalkmasını beklemeden mutfağa ilerledi. Bir kere daha akmaya hazırlanan gözyaşlarını sinirle sıyırdı gözlerinden. Ağlamaktan sıkılmıştı.

"Bugün günlerden ne Lee?"

Mutfak kapısından giren bedeni görmesiyle aklında dönüp dolaşan soruyu sormuştu.

"4 Ekim Pazartesi."

4 Ekim.

evliliklerinin üzerinden geçen 1. yılın ilk günü.

"Biliyorum özel bir gün bugün ama günlerdir dışarı çıkmak istemiyorsun. İstersen kutlamayabiliriz Nana."

Nana... Uzun bir sürenin ardından ilk defa duymuştu lakabını. Hafif bir tebessüm kondurmaya, Jeno'nun kendisini düşünmesinin mutluluğunu yansıtmaya çalışsa da başaramadı. Sadece kafasını onaylarcasına salladı ve daha birkaç çatal almış olduğu tabağını ileri ittirdi, masadan kalktı.

Mutfak kapısından çıktığı gibi kendisini kapı kirişine sakladı ve Jeno'yu izlemeye başladı. Masada oturan ve Jaemin için oldukça uğraş vermesine rağmen yenmemiş olan yemeğe baktı birkaç saniye. Ardından da gözünden bir damla yaş akmış, başını avuçları arasına almıştı. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar gören Jaemin, içindeki pişmanlık ile olduğu yerde kıvranıyordu. Yemeğin ne olduğuna bile dikkat etmemişti ve şimdiye kadar hiç mutfakta görmediği Jeno'nun ona aslında en sevdiği yemeklerden birini yaptığını yeni fark ediyordu. Sevdiği adamın gözyaşları içerisinde mutfak masasınds tek başına oturduğu gerçeği yüzüne tokat gibi vurmuş, saklandığı yerden hızla mutfağa geri girmişti. Sandalyeye yerleştiği gibi aslında birkaç gündür olmayan iştahını zorlamış, tüm tabağı bir çırpıda silip süpürmüştü.

Jeno daha ne olduğunu anlamadan karşısında oturan bedenin çekiştirmesiyle birden kendini yatak odasında bulmuştu.

Jaemin daha fazla dayanamıyordu.

Önce Jeno'nun üzerindeki tişörtten bir çırpıda kurtulmuş, göğsünden ittirerek yarı çıplak bedeni dağınık çarşaflara sermişti. Kendisi de üzerindeki yerini aldıktan sonra sertçe altındaki bedenin dudaklarını kendi dudakları arasına almıştı. Sert başlayan öpücük bir süre sonrs yumuşamış, sevgiyle dolmuştu.
Jaemin gözlerinden akan yaşların dudaklarına, ardından da Jeno'nun dudaklarına doğru akmasını umursamak istemiyordu. Ağlamak bir rutin haline gelmişken ikisi de garipsemeden öpüşmelerine devsm ediyordu.
Yavaş yavaş dudaklarından ayrılmış, çenesinden aşağıya, boynuna ve ardından da çıplak göğsüne inmişti Jeno'nun. Kelebek öpücükleri karşısında içi titreyen bedene gülümsemeden edemedi. Uzun zaman sonra ilk defa kendisini gerçekten mutlu hissetmeye başlamıştı.

Sadece bir öpücükle kalmayacağını ikisi de biliyordu ve bu içlerindeki ateşi daha da harlıyordu. Yavaş yavaş kıyafetlerinden kurtuldu ikisi de ancak Jaemin üzerindeki tişörtü çıkartmamıştı. Jeno çıkartmak için ellerini uzatsa da Jaemin engel olmuş ve daha ne olduğunu anlamadan Jeno kendini yüz üstü yatarken bulmuştu. Olaylar ilerleyecekti ancak büyük bir sorun doğmuştu.

İşkolik Jaemin ve yoğun iş tenposuna sahip Jeno daha önce hiç sevişmemişlerdi.

Jeno kalçasında hissettiği parmaklarla olduğu yerde titremişti ancak içine ittirilen parmakla olduğu yerde donakaldı. Yanlış hissettiriyordu.

"H-hayır." 
Ağzından zorla çıkan tek kelime pek etki etmemiş, aksine ikinci bir parmağın daha deliğine girmesine sebep olmuştu. Sırtına doğru yaslandığını hissettiği bedenin kolundan tutmuş ve içindeki parmakları hızla çekmesini sağlamıştı.
Yanlış hissettiriyordu.

"Ben altta olamam."

Jaemin duyduklarıyla olduğu yerde kalmış, adeta buz kesmişti tum uzuvları.

"Ne?"

Jaemin hızla doğrulmuş ve yüzünde kurumaya yüz tutan, bir süre önce akmış gözyaşlarını silmişti hırsla.

"Ben yapamam Jaemin."

Jeno kendisini kötü hissetse bile bunu yapamazdı. Daha önce denemişti ancak hoşuna giden bir şey değildi.

Jaemin'in sessizliğini fırsat bilerek karşısındaki bedeni sırt üstü yatırmıştı Jeno. Jaemin, daha ne olduğunu anlayamadan dudaklarına yapışan Jeno ile içine yavaşça yerleşen parmağı hissetmişti.

Daha önce tatmadığı bu duyguyla gözleri dolarken deliğini zorlayan diğer iki parmakla kendini daha fazla tutamamıştı. İçinde hızla gidip gelmeye başlayan parmakların yerini Jeno aldığında ise elleriyle yüzünü kapatmış, hıçkırıklarını serbest bırakmıştı.
Tıpkı Jeno gibi o da bu duygudan nefret etmişti.
Zevk almadan geçirdiği dakikalar Jeno'nun içine gelmesiyle son bulmuş, yanına yorgunlukla kendini atan bedene sırtını dönerek gözyaşlarını dindirmeye çalışmıştı.
Bacakları arasından akan sıvının hissiyatı, deliğinde hissettiği sızı ve daha kendisi sertleşemeden biten sevişme... hepsinden nefret etmişti. Ama karşı da çıkmamıştı.
Haftalardır doğru düzgün konuşmadığı eşine en azından bunu borçlu olduğu düşüncesi ve Jeno'nun en azından zevk almış olduğu gerçeği bir nebze de olsa vicdanını rahatlatıyorken dominant kişiliğinin bu şekilde yıkılmış olması kalbinde sızı bırakıyordu.
Evlilik yıldönümlerinde en azından ikisinden birinin mutlu olduğu gerçeği kendisinin de mutlu olmasına yeter diye düşünmüştü ancak değildi.

Jaemin kendisine verdiği eski benliğini tekrardan kazanacağı, tekrardan o sert Jaemin olacağı sözü tutamamıştı. Diğer yandan da Jeno, eşimin tekrardan eski Jaemin olması için elimden geleni yapacağım dediği söz kül olmuş, rüzgara karışmıştı.

Tatminlik duygusuyla ve yorgunlukla uyuyakalan Jeno her şeyden bir haberken Jaemin gardroptan çıkarttığı battaniyeye sarılarak salona ilerlemiş ve koltuğa kendisini atmıştı. O an ne hala bacaklarını kaplayan meni ne de Jeno'nun tavırları umrundaydı. Tek düşündüğü şey kişiliğini nasıl bu kadar çabuk terk ettiğiydi. İsteyerek etmemişti, Jeno sınırlarını zorlamıştı.

O gece yatakta tek başına uyuyan Jeno, koltukta gözyaşları içinde uykuys bir türlü dalamayan Jaemin'den bir haberdi.

...

How Do You Sleep? | NoMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin