Öğle arasında Elçin Hanım'la birlikte net bir plan haritası oluşturmuştuk. Balodayken kimseye fark ettirmeden gizlice sıvışacak ve sırayla altı kişinin evine girecektik.
Gireceğimiz kişilerin hepsinin lüks yerlerde oturduğuna emindim ve o kadar güvenliği nasıl geçeceğimiz hakkında hiçbir fikrim yoktu. Elçin Hanım'a bu endişemi dile getirdiğimde abdest alıp bildiğimiz duaları okursak hiçbir sorun çıkmayacağını söylemişti.
Ne kadar da şakacı bir patronum vardı!
Şimdiyse işten çıkmış ve Elçin Hanım'la birlikte bir alışveriş merkezinde kendimize kıyafet bakıyorduk. Elçin Hanım'ın tam olarak istediği şeyi bulamadığımız için iki saattir sadece ona elbise bakıyorduk. Hayır yani, o kadar elbise giyip çıkarmasına rağmen yorulmamıştı da.
Abiye elbiselerde parmaklarımı dolaştırırken sağ tarafımdaki deneme kabininin kapısının açıldığını duydum. Başımı kaldırıp Elçin Hanım'a baktığımda nefes almakta zorlandığını gördüm.
Yanına gidip, "İyi misiniz?" dedim endişeyle. Kadın elbise denemekten fenalık geçiriyordu sanırım.
"Ay çok sıkı bu!" dediğinde kendimi gülmemeye zorladım fakat beceremedim. Bana arkasını dönüp, "Bu fermuarı üç saniye içinde açmazsan seni kovarım!" diye tehdit etti beni. Tehditinin şaka olduğunu biliyordum fakat yine de hızlı hareketlerle fermuarını indirdim.
Elçin Hanım elbiseye söylenerek kabine girip kapısını kapattı. Gülerek tekrar ona elbise bakmaya devam ettim.
Sonunda Elçin Hanım elbiselerden birine âşık olduğunda kendi bedenine uygun olanı denemeden aldı.
Sıra benim kıyafet işime geldiğinde Elçin Hanım'ın beğendiği buz mavisi bir takım elbiseyi denemek için kabinlerden birine girdim. Onun kadar sabırlı olmadığımdan birkaç kıyafetten sonra denemeyi bırakıp, beğendiğim ve bana uygun olan takım elbiseyi alacağımı biliyordum.
Takımı giyip kabinden çıktığımda Elçin Hanım bana takım elbise bakmaya devam ediyordu. Çıktığımı duyup yanıma geldi.
"Nasıl oldu? Rahat mısın?" dedi. "Biraz sıkı olmuş sanki. Beğendiysen bir büyüğünü giy."
Aynadan kendime bakıp onaylamayarak dilimi şaklattım. Takımların olduğu yerden koyu kırmızı renkte bir takım çıkarıp bana uzattı.
Elindekini süzüp, "Hiç benlik değil," dedim almak istemeyerek. Zorla elindekini elime tutuşturup, "Yine de dene," dedi.
Patronum olduğu için beni kovar korkusuyla, "Peki," dedikten sonra kabine girdim. Mağazalardaki küçük kabinlerin içinde üstünüzü değiştirmek kabir azabı gibi bir şeydi!
Sonunda kabinden çıktıktan sonra aynadan kendime bile bakmadan, "Çok kötü oldu bu. İstemiyorum," diyerek tekrar kabine girmeye yeltendiğimde Elçin Hanım elimden tutup, "Yok öyle kaçmak," diyerek aynanın karşısına çekti beni. Elçin Hanım beni aynadan süzerken, "Bence güzel oldu," dedi. "Rengi biraz daha koyu olsaymış keşke."
"Bence kötü," dediğimde birkaç dakika içinde başka bir takım elbise buldu.
Elindekini uzatırken, "Bunu dene bakalım," dedi.
"Hiç denemeyeyim, direkt bana uygun bedenini alıp çıkalım. Beğendim ben bunu," dedim.
"Tamam," dedi Elçin Hanım. "Sen üstünü değiştir, ben de sana uygun bedeni bulayım. Bedenin ne?"
Ona bedenimi söyledikten sonra kabinlere girip işte giydiğim kıyafetlerimi giydim.
Dışarı çıktığımda karşımda Elçin Hanım'ı değil de Derya'nın yakın arkadaşı olan Açelya'yı görmek şaşırmama neden oldu. Erkek takım elbiselerine bakınıyordu. Altında kırmızı bir eşofman, üstünde de beyaz bir tişört vardı. Beni daha görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PASTA
General Fiction●Cinsel İçerik● "Benim en sevdiğim yiyecek pasta biliyor musunuz?" Karşımda oturmuş pastasını çatallayan yakışıklı adama bakarken kaşlarımı çattım. O ise acıyla gülümsemiş, burnundan nefes vererek gülmüştü. "Neden?" diye sordum, elimdeki şarap barda...