02

576 101 135
                                    

atsumu'nun benden çok daha fazla sorunu var gibiydi evde. her ne kadar bana anlatmıyor olsa da halamın telefon konuşmaları esnasında çok şey öğrenmiştim ben onun hakkında. babası ona şiddet uyguluyordu. fakat annesinin psikolojik baskıları yanında babasından gördüğü bu şiddet bir sıfır kalırdı eminim ki.

atsumu'nun osamu isminde bir kardeşi olduğunu geç öğrenmiştim. bunu duyduğumda neden onun da bizimle oynamak için gelmediğini sormak gibi bir hata yaptım. bana cevap vermek yerine yanımdan kalkıp gitmiş, eniştem onu almak için gelene kadar da benimle tek kelime konuşmamıştı.

sonradan öğrendim neden böyle bir tepki verdiğin. osamu her açıdan atsumu'dan çok daha iyiydi. arkadaşlarıyla ve akrabalarıyla arasını iyi tutuyordu. dersleri atsumu'nunkinden çok daha iyiydi. tam not almadığı tek ders beden eğitimiydi hatırladığım kadarı ile. elbette bu, ailesinin gözüne batan bir detay değildi. osamu yalnızca atsumu'dan değil, üst sınıfındakilerden de iyiydi. inanılmaz bir dehaya sahipti. matematikte sınır tanımıyordu. dördüncü sınıfa gittiğini düşünürsek gerçekten de olağanüstü bir beyne sahipti.

yine de atsumu'ya kötü davranmadığını, onu aşağılamadığını biliyordum. neden kardeşinden böylesine nefret ettiğini bilmesem de öğrenmeye çalışırsam atsumu'yu kaybedeceğimden korktuğum için konuyu orada kapatmıştım.

atsumu ile geçirdiğim bir yılın sonunda matematikte berbat olduğunu ama voleybolda inanılmaz derecede yetenekli olduğunu görmüştüm. televizyonda gördüğü tüm hareketleri yapabiliyordu ve onunla voleybol oynamak inanılmaz zevkliydi, doğrusunu söylemem gerekirse. 

bir gün, eniştem beni ilk defa miya ailesinin evine götürdü. onlarda yemek yiyecekti fakat halam şehir dışında, ailesinin yanında olduğu için beni evde tek başıma bırakamamıştı. onlarla olan yemeklere halamın neden katılmadığını sorduğumda dürüstçe halamın miyaları sevmediğini söylemişti bana. halbuki bayan miya ile oldukça samimi görünüyorlardı.

onların güzel bir sitedeki oldukça güzel evlerine geldiğimizde kapıda ailecek karşıladılar bizi. bayan miya'nın ilgisi sebebi ile utandığımda bana gülüştüler. osamu'yu ilk gördüğüm andı, o an. bana kibarca gülümseyip başıyla hafifçe selam vermişti. aynı şekilde karşılık verdim. atsumu ise yüzüme bile bakmadı.

beş dakikalığına salonda oturduktan sonra yemek masasına geçtik. osamu'dan gözlerimi pek çekemedim. çünkü atsumu'nun ondan nefret etmesi için bir neden ihtiyacı vardı ve ben bu nedeni aramakla meşguldüm. ama yemek boyunca osamu hiçbir gıcık harekette bulunmadı. benden uzakta olan tuzluğu daha ben istemeden bana uzattı ve kibarca gülümsedi. onun aksine atsumu bana ters ters bakıyordu. ikiz olsalar da birbirlerinden kesin çizgilerle ayrıldıkları kesindi.

"osamu'nun dersleri nasıl? bildiğim kadarı ile özel bir matematik hocası tutmuştunuz." eniştemin sorusu üzerine bayan miya ağzındakini yutup tebessüm etti. "harika ilerliyor. oğlumuz bizi gururlandırmaya devam ediyor. daha geçen gün okul müdürü yaşıtları ile gördüğü eğitimin osamu'yu bunalttığını ve eğer istersek onu iki sınıf atlatabileceklerini söyledi."

eniştem gülerek osamu'yu kutladı. ben de öyle yaptım. atsumu'yu çileden çıkartan hareketim galiba buydu. sandalyesini gürültüyle geriye itip ayağa kalkmış ve bir şey söylemeden masadan uzaklaşmıştı.

annesi ona seslenmek yerine gözlerini devirdi. "ah yamata (eniştemin ismi) osamu gibi bir incimiz var da hiç mi derdimiz yok sanıyorsun? görüyorsun değil mi yaptığını? bu çocuk neden bu kadar terbiyesiz oldu inan bilmiyorum. osamu'yu biraz olsun örnek alsa keşke. osamu kardeşinin aksine her şeyde pek iyi. atsumu ise başlı başına bir fiyasko."

"anne, böyle söyleme..."

atsumu'nun kardeşinden nefret etmesinin sebebi kesinlikle osamu'nun suçu değildi. bu, annesinin suçuydu. iki oğlunu da birbirinden ayırıyor, aralarına duvar örüyordu. bunu bilerek bile yapıyor olabilirdi, şu an düşünüyorum da...

"atsumu da voleybolda çok iyi ama, bayan miya." kendime hakim olamayıp dudaklarımı araladığımda bayan miya alayla gülüp içeceğine uzandı.

"ah, evet. o aptal topunu yatarken bile yanından ayırmıyor. fakat bu yeteneği onun ne işine yarayacak ki ilerde? haksız mıyım hayatım?" eşi de ona hak verdiğinde eniştemin de benim kadar şaşırdığını gördüm.

ne kadar aç olursam olayım yemeğimi tam anlamıyla yiyemeyip masadan izin isteyerek kalktım. ardından da bayan miya'nın tarifi ile atsumu'nun odasına ilerledim. kapıyı hafifçe çalıp içeri girdiğimde onu yatağında cenin pozisyonda yatarken bulmuştum. bu görüntüyü ölsem dahil aklımdan silebileceğimi sanmıyorum.

ona yaklaşmak yerine iki kardeşe ait olan bu odayı incelemeye karar verdim. osamu'ya ait olduğu belli olan defterleri kızmayacağını düşünerek karıştırdım. temiz notları vardı gerçekten. en aptalın bile anlayabileceği kadar basit ve düzenliydiler. defterleri bırakıp kitaplığa geçtiğimde ilk başta kitaplığın aile büyüklerine ait olduğunu düşündüm. çünkü benim kitaplığımda en fazla yüz sayfalık kısa kitaplar yer alırken ikizlerin odasındaki bu kitaplık kalın kalın kitaplarla doluydu. osamu'nun bu yaşta bu kitapları okuduğunu düşünmek inanılmaz rahatsız etmişti beni. yaşıtım olan birinin benden çok üstün olduğunu gözlerimle görmek canımı sıkmıştı. atsumu'nun yerine kendimi koyamıyordum bile. on bir yıldır bu baskıyla ezilmiş olmalıydı.

"osamu'yu sevdin mi?" gözlerimi klasik kitaplardan ayırıp hâlâ aynı pozisyonda yatan oğlana baktım. "onu gördükten sonra benimle arkadaş olmak istemezsin kesin. herkes osamu'yu tanıdıktan sonra beni bırakır çünkü. ama alıştım, bunun için sana kızmam. osamu'yu benden çok sevmen sorun değil."

sırtımı kitaplığa yaslayıp atsumu'nun sırtını seyrettim bir süre. "aynen." dedim ardından. "galiba artık seninle arkadaş kalmak istemiyorum."

herhangi bir şey söylemedi. gerçekten de böyle bir şeye alışmış olmalıydı ve bu, acı vericiydi. yavaşça yatağına yaklaşıp boş bir kısma oturdum.

"çünkü atsumu, tanıdığım kişi gibi davranmıyorsun bugün. benim tanıdığım atsumu bu kadar çabuk kabullenmez yenilgiyi. televizyonda gördüğün tüm havalı hareketleri bile sakatlanabileceğini bildiğin halde cesurca deniyorsun. şimdiyse bir korkak gibi yatağına uzanmış ağlamak için herkesin uyumasını bekliyorsun. ben seninle arkadaş kalmak istiyorum. ama bana bir söz verirsen..."

gözlerimi nihayet ona çevirdiğimde yavaşça doğruldu ve yatakta oturur pozisyona geçti. hafifçe kızarmış olan gözlerini bana dikti.

tebessüm edip serçe parmağımı ona uzattım. tıpkı benim gibi o da serçe parmağını kaldırıp benimkine sardı. "annene yanıldığını göster." dedim fısıltıyı andıran bir ses tonuyla. "söz mü?"

arkadaş grubum her ne kadar şaka yaptığımı düşünüyor olsa da miya atsumu'nun şu an ünlü bir voleybolcu olmasında payım oldukça büyük. ciddiyim.

kırmızı kapaklı anı defteri # sakuatsuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin