atsumu'nun yanına taşındığımda her şeyin kötü gideceğine dair bir korku vardı içimde. benim gibi bir öğrenci için fazla pahalı olan evine ayak bastığım ilk bir hafta kendimi o evde bir evcil hayvan gibi hissetmiştim. atsumu sabah erkenden gidip eve geç döndüğünden dolayı evde yalnızdım ve buna rağmen bir kamerayla izleniyormuşum gibi hissettiğim için diken üzerindeydim.
gereğinden fazla utangaç olduğumu fark eden atsumu ise rahat olabilmem için elinden ne geliyorsa yaptı. sanki ben başından beri onun evindeymişim gibi davrandı. bu da benim eve ve ona alışmamı kolaylaştırdı.
atsumu'nun antrenmanları ağır ve yorucuydu. bu yüzden eve çok geç geliyor, genellikle uykuda olan kızına minik bir öpücük verdikten sonra odasına gidip uyuyordu. çoğu zaman onu yormamak için gününün nasıl geçtiğini bile sormazdım. ağzını açıp cevaplayacak hali olmazdı çünkü.
yine geciktiği günlerden birinde, diğer günlerin aksine inatla uykuya direnen minik miyo'yu uyutabilmek için şarkılar mırıldanıyordum. ama altını değiştirmeme, karnını doyurmama ve aklıma gelen diğer tüm ihtiyaçlarını gidermeme rağmen minik kızım bir türlü uykuya dalmıyordu.
onu kucağıma almış ninni söylerken kapının açıldığını işittim. miyo uyuyor olabilir diye saat kaç olursa olsun anahtarıyla açıyordu kapıyı atsumu. miyo'nun sırtını usul usul sıvazlarken odadan çıktım.
her zamanki gibi bitik halde olan atsumu ikimizi uyanık gördüğünde yorgun bir tebessüm etti. bize ilerledi ve miyo'nun yanağını koklayarak öptü. ardından da benimkini... şaşkınlıktan tepki veremediğim anlardan yalnızca biriydi. yanımdan geçip gittiğinde bir süre orada kalakaldım.
kendime gelebildiğimde ise gözlerimi kırpıştırıp kafamı iki yana salladım. kucağımdaki miyo'ya baktığımda gözlerini hafifçe yumduğunu ve uyumak için hazırlandığını gördüm. dudaklarım istemsizce kıvrıldı. "demek babanın iyi geceler öpücüğünü bekledin uyumak için..." atsumu'nun öptüğü yere oldukça hafif bir buse kondurdum, miyo'yu incitmekten korkarak. "iyi geceler meleğim."
miyo'yu beşiğine yatırdıktan sonra yatağıma oturdum ve günün yorgunluğunu derin bir nefes vererek attım. kendimi arkaya bıraktıktan sonra bir süre tavanda yapıştırılmış olan ve parlayan yıldızları seyrettim. miyo içindi onlar. atsumu almış, vakti olmadığı için benden yapıştırmamı istemişti.
gözlerimi yumup çeşit çeşit düşüncelere daldığım esnada atsumu'nun ismimi zikrettiğini işittim. gözlerimi şaşkınlıkla açıp doğruldum. odadan içeri girmemiş, kapının girişinden bana bakıyordu. güldü. "öyle uyuyakalma."
"duş mu aldın?"
"evet. havalar soğuyor, sabahları duş almak sıkıntı olmaya başladı. üşüteceğim diye korktum. siz de dikkat ediyorsunuz değil mi kendinize?"
tebessüm edip başımı salladım. "miyo'yu olabildiğinde sıkı giydiriyorum, endişelenme."
"sen de sıkı giyin." dedikten sonra elini kaldırdı ve usulca salladı. "iyi geceler kiyoomi."
aynı şekilde el salladım ona, yüzümdeki tebessümle.
o gece miyo o kadar da çok uyumak istemiyordu belli ki. birkaç kez mızmızlanarak uyandı ve onu ne kadar uyutursam uyutayım uyanıp durdu. en sonunda ona istediğini verip onu kucağıma aldım. mızmızlanmaları büyük oranda kesildi. kucağa alışması hoşuma gitmiyor olsa da ağlamaması için her şeyi yapıyordum işte.
onunla evi ağır ağır turladık. ben, uykusuna çabuk döneceğini düşünürken gözlerini daha fazla açıp etrafı seyre daldı. en sevdiği şeylerden biri anlam veremiyor olsa da etrafa bakmaktı. dünyayı nasıl gördüğünü çok merak ediyordum.
uyumaya niyeti olmadığını anladığımda koltuğa oturup onunla kısık sesle konuşmaya başladım. yanıma yatırmış, kollarını kaldırıp hareketli hareketli bir şeyler anlatışını eğlenerek dinliyordum.
"öyle mi güzelim? bence de bugün yanımıza gelen o kız çok gıcıktı. seni çok seviyorum diye benden seni kıskandı, değil mi? ama merak etme, gözümde en ve tek güzel sensin." ellerini tutup gülerek öptükten sonra gözlerine baktım. "hiçbir kız senin önüne geçemez. baban seni hep daha çok sevecek. bunu biliyorsun değil mi? hm? biliyorsun biliyorsun."
"omi-kun?" duyduğum boğuk sesle kafamı kaldırıp soluma baktım. sağ gözünü ovuşturarak bana bakan atsumu yeni uyanan bir erkek çekiciliğini üzerinde taşıyordu. saçları darmadağın olmuş, gözleri şişmişti. bu da onu inanılmaz tatlı kılıyordu. "saat kaç?"
"bilmem ki. miyo uyumak istemiyor diye ayaktayız biz de. uyandırdık mı? üzgünüm."
"yok, önemli değil." yanımıza gelip yere çöktü ve miyo'nun açıktaki kolunu öptü. "neden babayı uyutmuyorsun bakayım sen?"
güldüm. "bilerek yapıyor olabilir babası. seni o kadar sık görmüyor sonuçta. ilgi istiyor bence."
yüzündeki tebessümle baktı bana. uzun diyebileceğim bir süre boyunca hem de. tam on bir saniye. "senden bahsediyordum." ben, az önce bana uzun uzun baktığı için neden bahsettiğini anlamazken miyo'nun kolunu bir kez daha öptü. "az önce ona öyle seslenmedin mi? baban, dedin."
"öyle mi dedim?" panikle düzeltmeye çalıştığımda gülerek tuttu elimi. panikle havada sallıyordum o esnada iki elimi de. çırpınan bir balığa benziyordum muhtemelen.
"bunda yanlış ya da tuhaf bir şey yok, omi-kun. kızıma benden daha iyi babalık yapıyorsun sonuçta."
atsumu'nun değiştiğini anlamıştım zaten. kapıma gelip miyo'yu bıraktığı için pişman olduğunu söylediğinde görmüştüm gözlerindeki pişmanlığı. fakat birçok konuda değişmişti belli ki o. ne olduğunu, bu değişime neyin sebep olduğunu bilmiyordum. ama sesli dile getirmesem de atsumu'yu bana ve kızına karşı nazik görmek beni mutlu ediyordu.
sabaha kadar oturduk ve miyo kendi kendine uykuya dalana dek atsumu ile sohbet ettik. o kadar dalmıştık ki hatta birbirimize, o kadar özlemiştik ki ilk zamanlardaki gibi birbirimize içimizi dökmeye, miyo'nun uyuduğunu oldukça geç fark ettik.
atsumu bana fırsat vermeden ayaklanıp onu kucakladığında ikisinin arkasından yüzümdeki gülümseme ile baktım sadece.
-
TABİİ Kİ SINAVIM İYİ GEÇTİ gecikmesinin sebebi unutmuş olmam...
söz verdiğim gibi bölüm atıyorum siz de yorum yapın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırmızı kapaklı anı defteri # sakuatsu
Fanfiction# angst degil sakuatsusuz son. ❝miyo sadece senin kızın değil.❞ mutlu son mu? söz veremem.