ve ben sana geldim yine, denizini arayan kum tanesi gibi

455 56 78
                                    

"Aşk sadece sevmekten ibaret değildi. Ruhlarımız, kalplerimiz bir değilken birbirimizi beğenmek neye yarardı ki?"

"Şirketin önünde büyük bir karmaşa var Felix, yapmamalıyız demiştim."

Dışarıya bakmaktan korktuğum için yukarı bile çekmediğim perdelerden uzaklaşarak koltuğa oturduğumda, Felix yaslandığı duvardan tip tip bana bakmıştı.

Şirket dediğime bakmayın, fazla yüksek ya da konforlu değildi. Elbette dönemin en kaliteli binalarından biriydi ancak öyle aman aman bir yapısı yoktu. Daha çok yatay mimarili, 6 katlı bir binaydı. Onu şirket yapan asıl mesele ise, yaptığımız işti.

"İnsanların 'WOOWW TEBRİK EDERİİİZZZ' diyerek kabullenmelerini beklemiyorduk zaten Hyunjin. Çıksın kargaşa, ne oldu şimdi ayrıldım mı senden?"

İnsanların taklidini yaparken kollarını dalga şeklinde hareket ettirip yüzünü değişik şekillere soktuğundan istemsizce güldüğümde, bunu fark etmiş olacak ki kahkaha atarak arkasındaki duvara geri yaslanmıştı.

"Onları boşver de, benim annem dün geceden beri ısrarla beni arıyor. Seninkiler ne durumda?"

"Babam sadece eve gel diye mesaj atmış, annemden haber yok. Durumlar ciddi sanırım."

"Yeni albüm üzerinde çalışıyoruz ne eve gitmesi? Kendi evime bile gitmeyeceğim ben."

Yeni albümün henüz üzerinde bile çalışmaya başlamadığından sıkıntıyla iç çekip kendini benim yanıma attığında, kolumu omzuna sararak başını omzuma koymuştum.

Beraber çıkaracağımız ilk albüm olacaktı bu. Elbette ilişkimizi açıkladıktan sonra yapmamız oldukça riskli olmuştu, ancak artık yapacak bir şey yoktu. Eh, insanlara duygularına ve ilişkilerine göre değer biçiliyorsa o da toplumun seviyesizliğidir herhalde.

"Anneni ara Felix, merak eder."

Felix'in annesi, beni Felix'in sadece arkadaşı sanarken benimle çoğu kez görüştüğünden onun nasıl endişelenebileceğini tahmin edebiliyordum. Felix'e her şeyden çok değer veriyordu. Babasının ölümünden sonra da Felix annesine aşırı bağlanmıştı.

Ha bir de bana.

Babası öldüğünde Felix henüz 8 yaşında olduğundan, baba sevgisini çok fazla hissedememişti. İlişkimizin ilk zamanlarında bana eksikliğini hissetmediğini söylemiş, hep geçiştirmeye çalışmıştı. Ancak benimle hep çocuksu şeyler yapmak istemesinden, ya da dibimden ayrılmamasından babasızlığının etkisini oldukça derin hissettiğini anlayabiliyordum.

Babasından göremediği ilgiyi benden görmek istemişti.

Dürüst olmak gerekirse, ben de babamdan çok fazla ilgi görmemiştim. Yani en azından Felix'in babası yoktu da ilgisini görememişti, benimki yaşadığı halde göstermemişti ilgisini. Hoş, çok da umrumda değildi. Beni sevmediği apaçık ortadaydı zaten. Hele ki ilişkimizin açıklanmasından sonra muhtemelen evlatlıktan da reddederdi.

"Şarkı sözlerini beraber yazıp mı besteleyelim? Yoksa sen yaz sen mi besteleyim?"

Felix, yıldızları sığdıramadığı gözlerini bana çevirerek konuşup beni düşüncelerimden sıyırdığında; istemsizce çillerinden öpmüş ve başımı omzuna koymuştum. "Beni hiç bırakmayacaksın değil mi Felix?"

Bunu dememi beklemiyor olacak ki titrek elleriyle saçlarımı okşamaya başladığında, alnıma küçük bir buse kondurarak bana cevap vermişti. "Hayır tabiki de, bunu nerden çıkardın?"

Sesimi hiç çıkarmadan kollarımı beline sararak öylece omzunda yattığımda, fazla üstelemeden saçlarımı okşamaya devam etmişti.

"Ben yazayım ana şarkıyı, sen de bestele."

Kafamı kaldırarak gözlerine baktığımda, gülümseyerek başını sallamış ve konuşmaya başlamıştı. "Olur, şirketten yardım almak istemiyorum. Ortaya saçma sapan şeyler çıkarıyorlar."

"Biz yazınca para bize akıyor ya, işlerine gelmiyor."

Bu dediğim komiğine gelmiş olacak ki dişlerini göstererek gülümsediğinde, saç telleri arasına ufak bir buse kondurarak ayağa kalkmıştım. "Hadi o zaman prensim, albüm çalışmalarına başlayalım artık."

●○●

Felix's Pov

"İNSANLAR ŞİRKETİN ÖNÜNDE AYİN YAPIYORLAR!"

Hyunjin şarkı sözlerini yazmayı sonunda bitirmiş olacak ki gecenin 4'ünde bağıra çağıra stüdyodan çıktığında, elimdeki americanoyu masaya bırakarak onun yanına gitmiştim.

"Sen onu stüdyonun içinde nasıl duydun?"

"DUYARIM BEN!"

O kocaman bedenine rağmen sinirlendiği zaman bile şirin olduğundan bu hallerine kıkırdamadan edememiştim. Göz altları uykusuzluktan şişmişti, omuzları da çökmüştü ama bu haliyle bile yine dünyanın en sevimli insanıydı.

"İNSANLAR DIŞARDA İSA'YA VE DEDİKLERİNE İNANIN, AYRILIN, YOKSA YANACAKSINIZ DİYOR SEN GÜLÜYORSUN!"

Bir yandan dediklerinde haklı olduğundan gülmeyi keserek gözlerimi camdan dışarı çevirdiğimde, bize nefret kusan insan topluluğuna ve gecenin bu saatinde bağırmayı kesmemelerine bakmıştım.

"İğrençsiniz!"
"Ya ayrılın ya da ölün!"
"Böyle insanları sevdiğime inanamıyorum!"
"Kendi cinsine nasıl aşık olabilir ki!"
"Geberin iğrenç varlıklar!"

"Felix bana bak."

Hyunjin'i dinlemeden cama biraz daha yaklaşarak şirketin önündeki kalabalıktan gözlerimi ayırmadığımda, arkamda hissettiğim hareketlilik ile Hyunjin'in bana yaklaştığını fark etmiştim.

"Saat gecenin 4'ü meleğim, gel eve gidelim artık hadi."

"Şarkı bitti mi?"

Gözlerimi dışardan ayırmadan soğuk bir tonda konuştuğumda, Hyunjin moralimin bozulduğunu fark etmiş olacak ki ellerini arkamdan belime sararak kafasını boynuma gömmüştü.

"Evet bebeğim, bestelemek uzun sürecek gibi ama halledeceğiz, hadi gel gidelim."

"Giderken bize saldırmazlar, değil mi?"

Sesimin titrediğini ben bile yeni fark ettiğimden, konuşmamayı seçerek çenemi kapadığımda Hyunjin bunu fark etmiş olacak ki beni omuzlarımdan tutarak kendime çevirmişti.

"Bebeğim korkmamamız gerektiğini söyleyen sendin, neler oldu sana?"

"Bu kadar tepki alacağımızı düşünememiştim. Ölmemizi isteyecekleri kadar..."

Cümlemin sonlarına doğru sesim de boğuklaştığından, kafamı Hyunjin'in omzuna koyarak ellerimi beline sarmıştım.

Haklıydı, asıl korkan oydu ama dışarıdan gelen tepkileri gördükten ve buna saatlerce maruz kaldıktan sonra ben de oldukça korkmaya başlamıştım. İnsanların acımasız olduklarını bir kez daha anlamıştım.

"Güzelim benim, birbirimizi sevmiş olmamız bir suç değil. Bize zarar veremezler, hakları yok."

Kollarını arkamda birleştirerek sırtımı sıvazlamaya başladığında, titreyen nefeslerimi kontrol etmeye çalışarak kafamı kaldırıp gözlerine bakmıştım.

"Acımasızlar ama."

Haklı olduğumu o da biliyordu, sesini çıkarmadan kafamı tekrar omzuna yaslamamı sağlamıştı sadece. Evet, elbette bize karşı çıkanlar olacaktı ancak bu kadar tepki ve nefret alabileceğimizi planlamamıştım.

"Annenin yanına gidelim mi? Seni çok merak ediyordu, hem onunla da stres atarsın biraz."

"Olur hayatım, gidelim."

❁❃

yazamamak 😀🤚

love issues - hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin