16. Bölüm: Fırtınadan Önceki Sessizlik

3.8K 243 44
                                    

İki saatlik yolculuğun sonucu İstanbul'a varmıştık. Arabalar kocaman boğaza sıfır bir yalının önünde durunca ikimizde inmiştik.

Evi kısa bir süre incelemeye başladım. Ev demek hakaret olur! Bu evse bizim ki çöp kutusu Lina!

Boş yapma salak. Lina da istese alırdı.

İç seslerimin kavgasını umursamadan incelemeye devam ettim.

Kocaman bir bahçe yanında havuzu vardı. Çok abartılı bir görünümü vardı.

"Lina hadi." Korel'in sesi ile burda olduğunu yeni anladım. Başımı salladım ve eve doğru adımladık.

Kapıyı bir kadın açtı ve tahminen 18 yaşında olduğum bir kıza bize daha doğrusu Korel'e doğru koşmaya başladı.

"Abi iyi ki geldin. Doğuş abi ve Derin abla kaçırılmış." Korel'in kız kardeşi mi varmış?

Korel ona sarılan küçük kardeşine aynı şekilde sarılmıştı.

"Sakin ol güzelim, halledeceğiz. Batın ve Yamaç içlerdeler mi?" Kız kardeşi abisinin sorusuna doğru başını salladı.

Korel bana doğru döndü ve içeriyi işaret etti. Birlikte içeri doğru adımladık.

İçerde bir sürü insan vardı. Herkes bir yana koşuşturuyordu. Bilgisayarlar ve başlarında insanlar vardı.

Bizi ilk fark eden Yamaç oldu.

"Yerlerini tespit edilmesi için bir sürü adam getirdik ama nafile bir şey bulamıyorlar." Batın da Yamaç'ın konuşması ile bizim olduğumuz tarafa doğru döndü. Saçları dağılmıştı. Yorgun görünüyordu.

Korel Yamaç'a kafasını salladı. Ve kız kardeşine döndü.

"Buse sen Lina ile tanışmadın, hadi ona evi gezdir. Biz de bu işleri halledelim abicim." Adının Buse olduğunu öğrendiğim kız kardeşi başını salladı.

"Hadi gel Lina abla." Başımı salladım ve dışarı çıktık.

Bahçeyi gezmeye başlayınca durdu.

"Biz tanışmadık. Ben Buse Korel abimin en küçük kardeşiyim." Gülümseyerek elini uzattı.

Elini tuttum. "Ben de Lina abinin arkadaşıyım." Gülümsedi.

"Sadece arkadaş olduğuna emin miyiz?" Sorusu ile gülüp göz kırptım.

"Çok ani oldu. Bir anda kaçırılmışlar. Kaçırılmadan onlar iki saat önce beraberdik." Başımı salladım. Gözleri dolmuştu.

"Kendini tutmana gerek yok. Ağlayabilirsin." Bunu dememi bekliyormuş gibi ağlamaya başladı.

Neden yaptığımı bilmeden Buse'ye sarıldım. Belki sarılmak iyi gelirdi. O da bana sımsıkı sarıldı. Biraz daha sıkarsa kemiklerin kırılacak!

Yirmi dakika öyle durduk. Sakinleşmesi ile çekildi.

"Teşekkür ederim." Gülümsedim.

"İçeri girelim üşümüşsün." Beni dinledi ve birlikte içeri yürüdük.

"Ben üst kata çıkıp duş alayım. Sen abimlerin yanına geçersin değil mi? Yani ayıp olmaz sana yukarı çıkmam." Mahçup bir ifade ile söylediklerine kıkırdadım.

"Sıkıntı yok rahatına bak." Gülümsedi ve merdivenlere yürümeye başladı.

Bende salona doğru adımladım.

ELİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin