2

61 10 14
                                    

(Hızımı alamıyorum. Başım çok ağrıyor ya! Neyim vra benim?)

(Yunhee'nin ağzından)
Gece vardiyasına kalmaya karar vermiştim. Gelen 3 hastadan biri kısa bir süreliğine gelmişti. 3 gün sonra gidecekti. Diğer iki hastalardan biri Chan'ım dedesi...diğeri ile tanışmamıştım. Odasına gittiğimde kapının penceresinden lambanın kapalı olduğunu gördüm. Uyumuş mu diye kontrol etmek için pencereye daha da yaklaşınca yatağında oturup pencereden dışarıyı izleyerek sallandığını gördüm. Tuhaftı. Zaten görmüyordu ki? Acaba kriz mi geçiriyordu? İçeri girdim.

-Hoşgeldin. Dedi aniden. Donup kaldım. Benim geldiğimi nasıl fark etmişti?

-Büyükanne. Uyumalısın.

-İstemez. Birazdan yatarım.

-Peki. Seninle kalmamı ister misin?

-Önemli değil. Tek başıma kalabilirim.

-Emin misin? Belki bana biraz kendinden bahsedersin.

-Hayvanları sever misin?

-Evet.

-O zaman çık da bahçedeki hayvanlarla oyna. Biraz temiz hava al. Sesin çok yorgun çıkıyor. Dedi. Tüylerim ürpermeye başlamıştı. Görmüyordu ama bana bakıyor gibi etki ediyordu konuşması. "Tamam" dedim ve çıktım. Çok tuhaf biriydi. Gidip diğer yaşlıları da ziyaret ettim. Tam Chan'ın dedesinin odasına girecektim ki iki büyük çığlık koptu. Ta da tek çığlık yankı yaptı. Kapı kolunu bırakıp çığlığın geldiği yere gittim. İki oda ötede zaten çok yaşlı olan bir dede vefat etmişti. Korku ile nefesi kaçmıştı içine bakıcının. Gözleri ve ağzı sonuna dek açık kalmıştı dedenin. Dehşet içinde bakarken bir doktor geldi içeri. Ölmüştü. Arkadaşımı alıp çıktım. Ölüm gerçekten ağırdı. Ve 2 yıllık meslek hayatımda bir kaç kez ölümlere denk gelmiştim. İçimde bi korku vardı. Arkadaşımızı sakinleştirirken ben de derince nefes aldım. Bugün hiç sakin bir gün değildi.

O geceyi korku ile atlatırken sabahında, arkadaşımızı dilekçe yazarken gördüm. Aynı gün hemen istifasını verip işten çıktı. Tek kelime bile etmemişti. Öğle yemeğinden önce yaşlılara yemeklerini yedirmek için işe koyulmuştuk. Eum teyzenin yanına gittim. Hemen koluma sarıldı. Başını okşadım.

-Yunhee! Korkuyorum!

-Neden?

-Korkuyorum.

-Ne oldu?

-Burada dün gece korkunç bir kadın vardı.

-Odanda mı?

-Hmhm! Gözlerini kapatmış böyleeee zombi gibi yürüyordu.

-Anlıyorum. Bir daha öyle bir şey olursa beni çağır tamam mı?

-Tamam.

-Yemek vaktiii! Dedim ve yemeklerini açtım. Yaşlılar içtikleri ilaçlar nedeni ile bazen halüsinasyonlar görebiliyorlardı. Bu gayet normaldi. Gerçi dünden beri garip şeyler dönüyordu ama bu o kadar da tuhaf karşılanan bir şey değildi. Tepsiyi götürüp geri dönüşüm kutusuna attım ve yenisini aldım. Daesik ile karşılaşmıştım. Ter içinde kalmıştı.

-Ne oldu?

-Dün gelen kör kadın. Kayıtlarda ismi verilmemiş. Eumha'nın da haberi yok. Kaydı Wooyeon'un yaptığını söyledi. Wooyeon da bugün istifa etti.

-Ne? Wooyeon'da mı?

-Evet. Az önce gitmiş.

-Peki sana ne oldu?

-Yemeğini yedirmek istedim. Ben yedim dedi. Karşısına geçip ne yediğini soracaktım. Ağzı kan içindeydi.

-Ne?

-Kriz geçirdiğini sandım. Silmek istedim ama izin vermedi. Biri bir şey mi soktu içeri? Girmemesi gereken?

-Hayır. Sanmıyorum. Yemek vakti gelmeden kimse bir şey yiyemez ki.

-Bilmiyorum. Neyse. Bunu götüreyim ben. Dedim ve gidip Chan'ın dedesine yemek götürdüm. Bay Kim Seok'a.

-Büyükbaba. Yemek vakti.

-Dün gece biri mi öldü?

-Evet. Sen nereden duydun?

-Kapıya çıktım. Ceset torbası getirmişlerdi. Korkunçtu.

-Zaten 96 yaşındaydı. Çok çok yaşlanmıştı. Ama sen bunları düşünme. Hadi yemek yiyelim.

-Chan gelmedi mi? Keşke Chan da gelseydi.

-Onu aramamızı ister misin?

-Evet. İyi olur. Dediğinde Chan'ı aradım.

-Alo?

-Şey...Seok dede seni sordu da.

-Vardım. Geliyorum.

-Peki. Dedim ve kapattım.

-Geliyormuş. Dedim. Güldü. 5 dakika kadar sonra Chan geldi. Elinde bir tatlı vardı.

-Merhaba! Dedi bize güler yüz ile. Gelip oturdu. Seok dedenin yemesine yardımcı oldum. Tepsi ile beraber çıkacakken Chan bana seslendi.

-Efendim?

-Bize eşlik etsene.

-Ah üzgünüm. Başka dedeler var. Dedim. Durup biraz düşündü. Sonra başını salladı.

-Peki. Bir gün sözüm olsun. Dedi. Gülümseyip başımla onu onayladım. Ardından çıktım. Yemekhaneye gidince söylediği şey kulaklarımla yankılanmıştı.

-Ne? Bir gün sözüm mü olsun? Bir gün tatlı yemeye mi çıkacaz?..

AnastasiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin