14

24 4 36
                                    

(Ay kitapta kime kızsam bilemedim🥺. Galiba tüm suç anneannenin slflwkek ölmüş kadın neler yapmış öyle bee!)

-Evet. Tam olarak öyle olmuş olmalı ama sen...kocaman olmuşsun. Yani çok güzel büyümüşsün. Çol güzel olmuşsun.

-Teyzem sana benzediğimi söyledi hep. Dedim ve ağlamamın arasında kocaman gülümsedim.

-Çok güzel. Dedi Chan. Ona baktım. Annem gidip babamın omzunu ovuşturdu. Chan kolumdan dürttü beni. Ona baktım.

-Sana ihtiyaçları var gibi duruyor. Git. Dedi. Başımla onu onaylayıp kalktım ve yanlarına gittim. Ayakta dikilmeyi kesip yanlarına çömeldim.

-Baba! Dedim ve elime ufakça dokunup onu dürtüm. Küçükken teyzem ne kadar hayat kadını gibi olsa da kimsenin okulda bana bulaşmasına izin vermezdi. Liseye geçtiğimde tamamen beni hiçe saymıştı ama ondan öncesinde bu kadar zalim değildi. Düştüğümde ya da hastalandığımda her ne kadar kızıp rencide etse de tüm bunları yaralarımı sararken yapıyordu. Demek ki tüm bunların sebebi annemin anlattıklarıydı. Bana hakkımı savunmayı ve güçlü olmayı istemeden de olsa teyzem öğretmişti ama kendisi bunları bilmiyordu. Küçükken babalar gününde hep ben de babamın olmasını isterdim. İlkokulda çok kez bunun için ağlamıştım. Ama o zamanlarda teyzem bana hep elmalı turta yapar "Ye şunu da sus artık! Annen benim kadar iyi yapamıyordu! Benden yediğine şükret" diye çemkirirdi.

-Özür dilerim.

-Önemli değil baba. Seni seviyorum. Dedim ve ona sarıldım. Kollarını sımsıkı bana dolamış ve kemiklerimi kıracak gibi sarılmıştı. Babamdan ayrılınca annem beni kendine çekip sarılmıştı. Onlardan uzaklaşınca Woobin ayaklandı.

-O zaman ben gideyim. Benim de bir anne babam var. Zaten kızınız emin ellerde. Dedi ve Chan'ı gösterip güldü. Chan kalkıp kapıda onu geçirdi.

-Hemen geliyordum dedim ve Woobin'i uğurlamak için ben de ayağa kalktım. Arkamı dönünce teyzem elindeki çantayı bırakmıştı. Çanta gürültülü bir şekilde yere düşmüştü.

-Gel buraya! Dedi bana.

-Teyze.

-GEL BURAYA DEDİM. Diye kızmıştı. Yanına gittim. Elimden tutup beni arkasına doğru çekti. Ağlıyordu ama bunu belli etmek istemiyor gibiydi. Gözlerinden yaşlar aksa da konuşmak için hala dinçti. Ve sadece tek bir cümle kurmuştu.

-Ben kızımı sizin gibi pisliklerin eline bırakmam! Bunu sıktığı dişlerinin arkasından söylemişti. Yerden çantasını alıp beni de peşinden sürüklüyordu. Kapıya gelince Chan ile gözgöze geldim ama ne yapacaktım bilmiyordum. Bir yanımda ne kadar kötü olsa ve şimdi paramı yese de, küçükken anne babamı aratmadan benim için çalışan kadın; öte yandan beni 9 ay karnında taşıyıp doğurmuş ve zorla elinden alımdığım kadın vardı.

-Eumyong-ah! Diye seslendi annem ona. Teyzem durdu.

-Neden onu benden aldın? NEDEN KIZIMI SEÇTİN BANA ACI VERMEK İÇİN? Diye bağırdı. Teyzem arkasını döndü.

-Hayatımı çaldın, kızını alıp ben büyüttüm suç mu? Diye sordu. Teyzemin elini sımsıkı tutup koluna asıldım.

-Teyze! Dedim. Bana baktı.

-Seni gerçekten çok seviyorum ve sana minnettarım. Ama annemi tanımak istiyorum.

-Beni tanıyamadın mı şıllık şey?

-Teyze lütfen. Dedim ve dudağımı büzdüm. Elimi bıraktı.

-Peki. Sadece bir kaç saat. Sonra eve dönüyoruz. Ben dışarıdayım.

-Ama ben seni de özledim Eumyong-ah! Dediğinde teyzem kaşlarını çatıp ağlamasını durdurmak istemişti.

-Seni bekliyorum. Dedi ve çıktı. Bir süre annemlerle neler yaptığımız hakkında konuştuk. Sonra teyzemin gönderdiği çağrı ile Chan'a baktım.

-Seni bekliyorum. Dedi ve çıktı. Ben de anne ve babamla vedalaşıp Chan'ın evinin adresini ve kendi numaramı verdim ve ardından arabaya bindik. Teyzem ve ben arka koltuğu oturmuştuk. Chan sürüyordu.

Başımı pencereden çevirip ona baktım. Her zamanki sarhoş gözleri ile dışarıyı izliyordu. Onu şimdiye kadar hep suçladığım için vicdan azabı çekiyordum. Meğer ne büyük yarası varmış öyle. Kemerimi açıp yanına kaydım. Kemerimi geri takıp yanında oturmayı seçtim. Bunun farkında bile değildi çünkü sessiz sessiz ağlıyordu. Başımı omzuna koyup koluna sarıldım. İçkinin ekşi kokusu ve uyuşturucunun keskin acısı üzerine sinmişti. Ama okdan bu kokuyu almaya alışıktım.

-Teyze. Seni seviyorum. Dedim. Vücudu kasılmıştı ama yüzünde tek bir mimik dahi oynamıyordu. Beni büyüttüğü benliğime bakınca güzel bir şekilde büyüttüğünü fark ettim. Eve kadar ses etmemişti. Çok geç bir saatte eve varmıştık.

-İyi akşamlar. Dedim.

-İyi akşamlar. Seni seviyorum.

-Ben de. Dedim birbirimize gülümsedik.

-Chan ile git. Dediğinde teyzeme döndüm.

-Neden?

-Beni yalnız bırak bu gece. Sevgilinle git.

-Ama teyze.

-Bir şey olursa seni ararım.

-Emin misin?

-Uyurken üstünü ört. Dedi ve çıkıp gitti. Chan da gülümsedi.

-Şanslıyız.

-Gidelim o zaman. Dedim. Onun evine gelmiştik. Evin kapısını açıp sabah komodine bıraktığım anahtarı alıp elimi tuttu ve açtı. Anahtarı avucumun içine bırakıp elimi kapattı. Kapattığı elime minik bir öpücük bıraktı.

-Çok atarlısın ama ne kadar kavga etsek de bu anahtarı bırakmanı istemiyorum. Anlaştık mı? Dedi. Başımı sallayıp gülümsedim ve elimdeki anahtsrı başka elime alıp ben de elini öptüm. Kapıyı kapatıp kollarımdan tuttu ve yüzümü incelemeye başladı.

-Ne? Dedim.

-Hiiiç! Bakamaz mıyım? Sevgilime.

-Bakabilirsin. Dedim ama yüzümü kapattım.

-Ohoyyy! İndir elleri!

-İstemiyorum.

-Ben indirirsem acımam.

-İstemiyorum.

-Yüzünü görmek istiyorum bugün beni çok korkuttun. Dediğinde ona acıdım ve ellerimi indirdim. Çenemi tutup başımı biraz kaldırdı ve önce gözlerime bakıp izin ister gibi baktı.

-Açım. Dedim. Güldü ve burnuma minik bir öpücük bıraktı.

-Aşçı sevgilin senin için bir şeyler yapacak. Ne istersin?

-PİZZAAAAA! Diye bağırdım.

-Peki efendim. Lütfen şöyle oturun.

-Ama ya yapamazsan!

-Öyle şeyler dersen sonuçlarına katlanırsın. Ben yakışıklı ve yetenekli bir şefim.

-Beceriksizsin! Beceriksiz. Ama yakışıklısın. Ama beceriksizsin! Dedim. Sinirlerini bozmak istiyordum. Yanıma yanaşıp dudağıma minik bir öpücük bıraktıktan sonra benden uzaklaştı. Kurduğu cümle içimde bir şeyleri kıpır kıpır etmişti nefessiz kalmıştım bugün çok fazla ama bu söz nefesimi açmış gibi iyi gelmişti.

-Bu bir uyarıydı, güzel kızım...

AnastasiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin