"Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz ve on."
Derin bir nefes verdim.
"Gözlerinizi açabilirsiniz Suzan Hanım."
Göz kapakları yavaş yavaş kalkarken boş bir ifadeyle yüzümü inceleyen kahverengi gözlere gülümsedim.
"Daha iyi hissediyor musunuz?"
"Aslına bakarsanız Doktor Hanım, gidip o Or*spu çocuğunu öldürmek için hala içimde bir yer deli gibi bir istek duyuyor ama bu kendimi daha sakin ve daha iyi hissettiğim gerçeğini değiştirmiyor. Teşekkür ederim."
Yüzümdeki gülümseme daha da genişlerken başımı eğdim.
"Sizin için yapabileceğim daha başka bir şey var mı?"
"Sanırım yok. Tekrar teşekkür ederim Doktor Hanım."
Suzan Hanım ayağa kalkarken kapının orada duran hasta bakıcıya belli belirsiz işaret ederek ona yardım etmesini istedim. Orta yaşlı hasta bakıcı, Suzan Hanım'ın koluna girerken onlara son bir kez daha gülümsedim.
"Görüşürüz Doktor Hanım."
Doktor Hanım... Sanırım bu sıfata sahip olabilmek için sahip olduğum her şeyi verebilecek biri olmamdan dolayı bana her böyle hitap ettiklerinde içim ayrı bir mutlulukla doluyordu. Evet, şuan resmi olarak bu sıfata sahip olmasam da ilerleyen senelerde bu kaçınılmaz olacaktı. Ben tıp öğrencisiydim ve beklenmedik bir sorun çıkmadığını varsayacak olursak 4 sene sonra resmi olarak bir doktor olacaktım. Şuan içinde bulunduğum bina ise okulumuz hastanesinin Psikiyatri Kliniği. Uzmanlığımı Psikiyatri alanında yapmak istediğim konusundaki fikrimi paylaştığım hocalarım buradakilerle konuşarak günümün belli zamanlarında burada olmamı sağlamışlardı, yani uzun lafın kısası bu staj gibi bir şeydi benim için. Buradaki hastaları gözlemliyor, gözlemlediğim önemli şeyleri şahsi defterime not ediyordum. Hatta bununla da kalmamış buradaki bütün hastaların dosyalarını incelemiş, büyük bir çoğunluğuyla da az önceki gibi kısa ama temelinde onlara yardım etme amacı yatan sohbetlerde bulunuyordum.
Suzan Hanım ellili yaşlarının başında bir kadındı ve öfke kontrol problemi vardı. Önceleri bu problemini bir psikologla halletmeye çalışmış, fakat buraya gelmeden bir hafta kadar önce ağır bir kriz geçirip bıçakla kocasını yaralamıştı. Zavallı adamın ciddi bir şeyi yoktu fakat Suzan Hanım rahatsızlığından ötürü kendine ve çevresindekilere zarar vermeye başladığından Psikiyatri Kliniğine yatırılması uygun görülmüştü, o günden bu yana hastanemiz Psikiyatrlarına emanet.
Oturduğum ofis sandalyesinden kalkarak bulunduğum terapi odasından çıktım. Beyazın hakim olduğu klasik hastane koridorunda yürürken karşılaştığım insanlara gülümsüyordum. Sonunda hastanenin lavabosuna ulaştığımda içeri girip kapıyı kapattım. Karşıdaki aynadan koyu sarı dağınık örgü saçlarıma bakarken haddinden fazla dağıldığını fark etmiştim. Saçımın ucundaki tokayı yavaşça çıkardım ve örgülü olan saçlarımı açtım. Aynadaki yansımama bakarken gözaltlarımdaki mor halkalar dikkatimi çekti. Sadece saçlarım değil ben de dağılmış gözüküyordum. Tıp okumak kolay değildi, ileride insanlar size canını emanet edeceklerdi ve bu sorumluluğu kazanabilmemiz için ağır bir eğitim süreci yaşıyorduk. Yaptığım işi seviyordum o ayrı konuydu, ama ne olursa olsun çok yorucu ve yıpratıcı bir meslek olduğu da hatırı sayılır bir gerçekti. Aynanın hemen altındaki lavaboya doğru uzandım ve musluğu açıp ellerimi soğuk suyla ıslattım. Musluğu kapattıktan sonra ıslak olan ellerimi boynumda gezdirip üzerimdeki yorgunluğu atmaya çalıştım. Hala hafif ıslak olan ellerimle saçlarımı bir omzumda toplayıp parmaklarımla taradım. Bileğime taktığım tokayı yeniden saçlarımla buluşturmadan önce tekrar örmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurum
Novela JuvenilHer insanın hayatında uçurumlara yer vardır. Kimileri yaşadıkları sürece bir uçurumun kenarına gelip bir geri dönerler ama bazıları o uçurumların kenarında yaşarlar. En derin uçurumun; ölüm uçurumunun kenarında yaşanan bir aşkın hikayesi. Yaralı ruh...