Başladığınız tarihi buraya bırakın...
Bir salıncaktayım. İplerinin uçları fırtına bulutlarına bağlı. Sallanıyorum. Durmadan, sürekli sallanıyorum. Üzerime yağmurlar yağıyor. Şimşekler çakıyor. Saçlarımdan aşağı akıyor tüm günahlarım. Yaşadıklarım. Acılarım. Çektiklerim. Aşağı bakıyorum. Sonlu bir uçurum var. Sonu en dipte olan. Sonunda isteyebileceğim her şey var. Mavi ormanlar, yeşil denizler, pembe bir güneş, kelebek sürüleri, tekboynuzlu atlar, mor çimenler... Karman çorman ama muhteşem bir yer. Benim için, bana göre, benim kafamın içinde.. Ellerimi bu salıncağın iplerinden çekip, bedenimi boşluğa bırakmam yetecek halbuki. Evet, kocaman korkunç bir uçurumdan geçeceğim, belki de geçemeyeceğim.. Ama sonunda o muhteşem yerde bulacağım kendimi. Bitecek bu çektiğim ızdırap o zaman.. Ama olmuyor, olduramıyorum. O uçuruma gönüllü düşmek cesaret istiyor. Bende de o cesaret denen şeyden hiç ama hiç yok...
Ama...
Bu kendi kendini tutsak ettiğim karanlık yerin tam karşısında, bir dolunay var.
Etrafında da tek bir tane yıldız...
Benim önümde üç seçenek vardı,
Ya burada böyle kendi kendimi öldürmeye devam edecek,
Ya cesaret etmeyi başarıp kendimi uçurumdan aşağı bırakacak,
Ya da daha hızlı, çok hızlı sallanıp dolunaya, yıldıza ulaşacaktım.
Ama bu üç ihtimal de, benim için yaşayabilmek kadar zor olacaktı...~~~●●●~~~
Titreyen ellerimle tişörtümü bedenimden sıyırıp, bakmayı en sevmediğim yere, aynaya baktım.
Soluk beyaz renkli tenim morarmıştı.
Hiç şaşırmamıştım.Tişörtümü geri giymeden banyoya yönelmek istedim, ama aşağıdan gelen sesle ürktüm.
"Eyşan! Sakın oradan çıkmaya kalkma! Aklın başına gelene kadar, benim verdiğim cezalara uymayı öğrenene kadar orada kalacaksın! Başını çıkarırsan, karanlık odaya tıkarım! Seni de, o kardeşin olacak sürtüğü de! Zıkkım bile vermem!"
Babamın alışkın olduğum bağırmalarından biriydi. Ayaklarım titrerken tekrar odama doğru yöneldim.
Kız kardeşim Elvan'dan da, benden de nefret ederdi babam.
Erkek kardeşim Eymen ise, erkek olduğu için evin gözdesiydi. En şanslımız oydu. Ama babam bize davrandığından pek farklı davranmazdı ona.
Hepimiz onun bağırmalarından, dövmelerinden, cezalarından hergün nasibimizi alırdık.
Ben yine de şükrederdim. Kardeşlerim hayatımda olduğu için.
Ama, sadece bunun için..
Ben en büyükleriydim. İkisinin de ablasıydım. Ama onlar beni hem anne, hem baba, hem abla olarak görürlerdi.
Elvan ortancamızdı. Yirmi bir yaşındaydı. Benim gibi hiç okula gitmemiş, evde okuma yazmayı öğrenmişti. Benim aksime hayattan bazı beklentileri vardı. İçi umut doluydu kardeşimin. Ve bunun sebebinin, benim varlığım olduğunu söylerdi sık sık.
Eymen en küçüğümüzdü. Yirmi yaşındaydı. İçimizde tek okula giden oydu. O da erkek olduğu içindi. Bana çok fazla düşkündü. Beni annesi yerine koyardı çoğu zaman. Benim de birgün ona benzememden korkardı.
Oysa ben, kendim yaşadığım birseyi başkalarına asla yaşatmazdım.
İşte ben, Eyşan Yıldırım...
Hayatımda,
Hiç okula gitmedim.
Hiç aile nedir bilmedim.
Hiç gülmedim.
Hiç eğlenmedim.
Hiç arkadaşım olmadı.
Hiç -kardeşlerim dışında- sevgi görmedim.
Hiç aşık olmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EYŞAN
Non-Fiction•ÖZET• Eyşan, ruhunun tamamı korkuya hapsolmuş, geçmişi geleceğinden kötü olan genç bir kadındır. Hayattaki tek amacı, canından çok sevdiği iki kardeşinin iyi olmasıdır. Kalbinin tamamı iki kardeşine aitken, başka hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını düş...