"Kırmızı!" Ellerimizi kaldırmış, coşkuyla karşımızda ki taraftarlara bağırıyorduk. Aynı coşku ile cevap verdiler,
"Beyaz!"
"En büyük!"
"Türkiye!" Zıplayarak hep birlikte bir ritim tuttuk ve bağırmaya devam ettik. Şu an ki sevinç ve gururumuzu anlatmaya kelimeler yetmiyordu. İsveç'ten sonra Finlandiya karşısında da kazanmıştık ve şimdi de grup finali, aynı zamanda güçlü bir takımla oynayacağımız için stresle geldiğimiz bu maçtan 3-0 galip ayrılıyorduk.
Fotoğraf çekinmek için kızlarla yan yana dizildik. Ebrar bi anda bağırmaya başlamıştı ve bu hepimizi daha fazla eğlendirdi. Kaptan en sonunda kafasının arkasına bir tane geçirerek Ebrar'ı susturmayı başardı. Ama hâlâ haylazca gülümsüyordu.
Yüzümde ki kocaman gülümseme ile gözlerimi sevdiğim kadından geri kameraya çevirdim. Fotoğraf çekindikten sonra bazılarımız röportaja bazılarımız ise kaçarcasına soyunma odasına gitmişti. Ben kaçanlardandım çünkü röportaj sırasında her zaman ki gibi pancara dönüyor, ne diyeceğimi şaşırıyordum.
19 yaşıma kadar sosyal bir yaşantım olmamıştı, sanırım utangaçlığımın en büyük sebebi de buydu.
Üstümde ki terli formayı çıkarıp gri sweatshirtü giyindim ve saçlarımı açıp, taradıktan sonra belime doğru bıraktım. Saçlarım uzundu fakat abartı bir uzunluğu da yoktu. Kesinlikle bir Eda Erdem değildi yani.
Çantamı toparlayıp yanımda ki Hande ile birlikte soyunma odasından çıktık. Tabii ki kameradan kurtulamamıştık... "Kızlar, sizinle de ufak bir konuşma yapalım mı? Çok tutmak istemiyorum zaten ama bir kaç söz alalım." Gülümseyerek karşımızda ki adamı onayladık. "Şu ana kadar nağmalup gelerek, kendi grubunuz 1. sıraya çıktınız. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hande gülümseyerek cevapladı, "Gerçekten çok mutlu ve gururluyuz, her ne kadar daha önce Bulgaristan'ı garantilemiş olsakta, grup lideri olarak gitmek bizim için çok önemliydi." Bu sefer daha büyük bir gülümseme ile devam etti sözlerine. "Önümüzde çok daha önemli maçlar var tabii biraz dinlenmek istiyoruz ama şimdiden hepimizin gün saymaya başladığına eminim." Kocaman gülümseyerek Hande'yi onayladım ve sözü devraldım.
"Kesinlikle katılıyorum, daha yeni maçtan çıkmış olsakta bir an önce Bulgaristan'a gidelim, oynayalım, kazanalım istiyoruz." Coşkuyla ve yerimden kıpırdayarak söylediğim cümlelerime bu sefer gülümseyerek ama daha ciddi bir şekilde devam ettim. "Ve bence bizim başarımızın ardında ki en büyük sebeplerden birisi de bu. Hepimiz voleybol aşığı insanlarız ve karşımıza çıkan her güçlü rakipte kaybetmeyi değil, kazansakta kaybetsekte o maçtan edinceğimiz tecrübeleri düşünüyoruz. Tabii ki her zaman daha iyisi için mücadele ediyoruz, tabii ki kaybettiğimiz de çok üzülüyoruz ama bunun son maçımız olmadığını ve daha çok çalışarak telafi edeceğimizi de biliyoruz." Cümlelerimi noktaladım. "Bugün ise güzel bir galibiyet aldık, onun mutluluğunu yaşıyoruz ve eminiz ki diğer maçları da kazanıp, böyle mutlu ve gururlu bir şekilde tekrar karşınıza çıkacağız."
"Bizde çok güveniyoruz size, bu sözlerinde haklı çıkacağından da en ufak bir şüphemiz yok." Son kez birbirimize teşekkür edip takım otobüsüne doğru ilerledik. O sırada Hande kolunu omzuma sarıp beni kendine çekti. "Büyümüşte uzun uzun konuşurmuş." Burnumu parmaklarının arasına kıstırmış, sesi ilede yaşlı teyze taklidi yapıyordu. "Yaa, yapmasana." dedim huysuz bir tavırla, elinden kurtulmaya çalışarak.
"Bırakmazsan sana Hande abla derim." Evet, mükemmel bir tehtiddi. Hele ki burnum kapalı olduğu için tuhaf çıkan sesimle iyice mükemmel olmuştu.
"Tamam, tamam bıraktım." dedi hızlıca ve ellerini çekti, gülerek ona baktım. Ona abla dememi gerçekten sevmiyordu, nedenini sorduğumda da kendini yaşlı hissettiğini söylemişti huysuzca. Onun daha 23 yaşında olduğunu, ben bir hayli küçük olduğum için aramızda 4 yaş olduğunu söylemedim tabii ki...
Otobüse bindik ve kendimi sevgilimin yanında ki boşluğa bıraktım, içimden ona sevgilim diye seslenmeye bayılıyordum.
Ardımızdan bir kaç kişinin daha binmesi ile otobüs yavaş bir şekilde ilerlemeye başladı. Kısa bir süre sonra kaptan ayağa kalktı ve ellerini çırparak ona dönmemizi sağladı. "Bence bu kadar galibiyetin ardından bir kutlamayı hak ettik." dedi her zaman ki gülümsemesi ile ve herkes bi anda tezahürata başladı.
"E-da Er-dem, E-da Er-dem." Bir yandan ellerimiz ile bir tempo oluşturmuş bir yandanda gülerek küçük sevinç gösterimize devam ediyorduk. "Tamam, tamam cıvımayın hemen. Gui fazla sapıtmamamız şartıyla kabul etti." Tek parmağını kaldırmış özellikle gençlere doğru sallamıştı. Hande "Vallahi de söz billahi de söz." dedi ardından Tuğba "Hiç sapıtır mıyız biz kaptanım? Aşk olsun valla bi tık kırıldım." dedi her zaman ki eğlenceli karakteri ile. "Hıhım, hiç olur mu öyle şey. Mesela sızdığında evine kadar taşımadık dimi seni Tuğbacım." Tuğba bir yandan kafasını kaşıyıp bir yandan sırıtarak "O vardı dimi ya."
Bir kaç eğlenceli sohbetten sonra kampımıza geldik ve herkes hazırlanmak için odalarına ayrıldı.
🦄ateşli sahneler yazmak istiyorum ama utanıyom
Çisel beni kendine benzetti pühh
Sürekli bölümleri güncellememin sebebi aşırı kararsız ve dengesiz olmamdan mütevellit bir şeyleri değiştirip duruyorum, çok takmayın yani