satır arası yorumları unutmasak olur mu? 👉🏻👈🏻
|
"Nikahına beni çağır sevgilim.." Gece klübüne gelirken flörtünün sevgilisi olduğunu öğrenen Tuğba, bir yandan Ümit Besen-Nikah Masası söylüyor bir yandan da içiyordu.
Kaptan kafasını iki yana sallayıp garip bakışlar attı Tuğba'ya. "Onu hiç böyle bilmezdim." Hande büyük bir kahkaha attı, "Kaptanım üzüldüğünden değil hep şov için böyle ya." Tuğba'dan sonra en çok içen kişi tabii ki de Hande'ydi.
"Oturmaya mı geldik, haydi kalk kalk!" Beni kolumdan tutup kaldırmaya çalışan Ebrar'a şaşkın gözlerle baktım. Kolumu bırakıp Hande ile birlikte halay çekmeye başladılar. Kollarını birbirinin omzuna atmış, bellerini birazcık eğerek, çevresinde ki 'Ne yapıyor bu mallar?' bakışı atan yabancıları umursamadan eğlencelerine devam ediyorlardı.
"Yok artık!" Kaptan'ın bu tepkisi halay çeken kızlara değil, çalmaya başlayan Erik Dalı şarkısınaydı...
İlkin yanımıza "Başardım!" diyerek geldi, anlaşılan o yaptırmıştı bunu. "Ay, dayanamayacağım!" dedi Zehra ve gülerek karşılıklı Ankara havası oynayan kızlara katıldı. "Yeter bu kadar aşk acısı!" Sadece Tuğba değil, kızların çoğu oynamaya başlamıştı.
Kaptan bana dönerek, "Sen neden oynamıyorsun?" dedi, omuzlarımı silkeleyerek sessiz bir cevap verdim ona. Ankara'lıydım ve çok fazla düğüne katılmışlığım vardı, hâliyle bu tarz şarkıları, halayları çok görüp duymuştum fakat hiçbir zaman kalkıp oynamaya cesaretim olmamıştı.
Meryem abla gülerek koluma girdi ve beni kaldırdı, "Haydi, izlemek yok bugün!" Birlikte diğerlerinin yanına ilerletti bizi, o hemen adapte olmuştu fakat ben ayakta durmuş izliyordum hâlâ.
Yanıma yaklaşan Ebrar'ın kulağıma eğilerek, "Dışarı çıkalım mı?" demesiyle hevesle başımı salladım. Elimden tuttu ve kalabalığın içinden sıyrılarak dışarı çıktık.
Derin bir nefes çektim içime, ter ve içki kokusu bunaltmıştı.Belime sarılan kollar ve omuzuma yerleşen çene ile bi anda tüm huzursuzluğum koyboldu. "Kalabalık ortamları sevmiyorsun," dedi, kendince bir çıkarım yapar gibi. Ardından boynuma tüy gibi bir öpücük bıraktı ve "fazla utangaçsın." diyerek cümlesine devam etti.
Ona dönerek kollarımı boynuna doladım ve gözlerine odaklandım. "Senin hakkında abin olduğu dışında hiçbir şey bilmiyorum," Alınlarımızı birbirine yasladı. "seni merak ediyorum." Bunu söylerken sesi kısık çıkmış ve gerçekten de büyük bir merak barındırıyordu.
"Hayatımda abimden başka önem arz eden bir şey yok." Tebessüm ederek burnumun ucunu burnuna sürttüm. "Ama artık sen varsın ve beni çok güzel değiştiriyorsun." Ebrar şaşkınlıkla gözlerini araladı, "Nasıl yani?" Parmaklarımı saçlarının arasında gezdirirken cevapladım onu. "Bilmiyorum fark ettin mi ama artık insanların yanında daha rahatım Ebrar çünkü yanımda sende varsın. Takıma ilk katıldığımda ne kadar soğuk olduğumu hatırlıyor musun?" Gülerek onayladı beni. "Evet, bizden nefret ettiğini düşünüyordum en başlarda."
"Zehra ile birazda olsa alışmıştım ama hâlâ bir soğukluk vardı." Gülümseyerek yanağına ufak bir öpücük kondurdum. "Eskiden tek ailem abimdi benim, şimdi senin sayende kocaman bir ailem var."
"Ben hiçbir şey yapmadım." dedi kafasını iki yana sallayarak. Ardından konuyu değiştirmek ister gibi sabırsız bir tavırla konuştu. "Abinle bir an önce tanışmamız lazım." Gülerek onayladım onu. Ardından hevesle gözlerine bakarak "Biliyor musun, yeğenim var benim!" Kaşlarımı ve dudaklarımı büzerek gözlerine baktım. "O kadar tatlı ki Ebrar! Zarar veririm diye sevmeye korkuyorum."
"Fotoğrafı var mı?" dedi merakla, hemen onu onaylayıp telefonu mu çıkardım ve küçük meleğimin fotoğrafını gösterdim.
Ebrar gözlerinde ki paha biçilemez ifade ile fotoğrafa bakıyordu. Ardından küçük bir tebessüm ile bana döndü. "Gözlerini senden almış, çok güzeller." Utanarak kafamı eğdim. "Abimde aynısını söylüyor."
"Adı ne?" dedi tekrar merakla. "Ayza, ay yüzlü demekmiş. Abim ve yengem benim koymamı isteyince bunu koydum." Hevesle devam ettim. "Hem abimin adı ilede benziyor, Altay ve Ayza." Ebrar kafasını salladı ve alnıma ufak bir öpücük kondurdu. "Seni böyle gülüyorken görmek çok güzel."
"Nasıl yani? Ben hep gülüyorum zaten senin yanında." Gülümsedi ve kafasını usulca iki yanan salladı. "Şu an ki gülümsemen farklı Çisel, abinden bahsederken apayrı birisi oluyorsun."
Cevap verecekken duyduğumuz tanıdık seslerle aramıza mesafe koyduk. "Ne vardı bu kadar içecek anlamıyorum ki!" Kaptanın kızgın sesi ile onlara döndük, sızmış olan Tuğba'yı bir kolundan Meryem abla diğer kolundan da Eda abla tutuyordu. "Daha karpuz kesecektik, nereye ya?" Hande geri dönmeye çalışıyordu ama İlkin ve Meliha buna izin vermiyordu. "Oo çifte kumrular, ne yapıyorsunuz bakalım tek başınıza?" Hande bizi gördüğü gibi gülerek ve 'Sizi gidi, sizi' dermiş gibi kafasını sallayarak konuşmuştu.
"Ne çifti, ne kumrusu? B-biz hava almak için çıktık sadece." dedim hemen kızaran yanaklarımla. "Sarhoş olmuş saçmalıyor işte, hadi dönelim artık. Sabah uçağa yetişeceğiz daha." Eda ablanın otoriter sesi ile herkes onaylamış ve sızmış olan Tuğba, Meryem abla ile birlikte taksiye binerken biz yürüyerek geldiğimiz yolu aynı şekilde döndük.
🦄
Off, maçlar bitti, morelim çok bozuk :(((
Neyse artık fotoğraflarla idare edeceğiz...