Draco Malfoy
Hermione'nin dizlerimin üstüne düşmesiyle ağzımdan istemsiz bir hıçkırık kaçtı. Zayıf bedenini yavaşça kucağıma aldığımda ise göz yaşlarım 'kim daha hızlı?' yarışı yapıyordu.
Saçları ellerimin arasındaydı. Yavaşça kıvırcık saçlarını okşamaya başladım ve bir yandan da gözyaşlarımı kontrol ediyordum. Kıvırcık saçlarını bırakıp yavaşça yüzüne indim. Duymayacağını bildiğim halde konuşmaya başladîm
"Hermione" dedim yavaşca yüzünden dudaklarına inerken. "Çok güzelsin. Öyle güzelsin ki sana dokununca kötülük yapmış gibi hissediyorum kendimi."
Dudakları solgundu ve en önemlisi gülmüyorlardı. Yüzüne daha da yaklaştım. Ellerini ellerimin arasına alırken "İlk tanıştıģımız gün bunların olacağını bilseydim sana sımsıkı sarılıp hić bırakmazdım. " dedim.
Ellerim tekrar saçlarına gitti. Bir tutami elime aldım daha sonra basını yukarî kaldırarak alnından öptüm. Parmaklarımı tekrar solgun , robot gibi duran dudaklarına götürürken göz yaşlarım eşliğinde "Ben sana göre değilim. Ben farklıyım. Ben bir ölümyiyenim." dedim. Kolumdaki işareti açtım. Yüksek sesle onu duymayacağini bile bile isyan ettim." Bu karanlık işaret bende olduğu sürece benim hayatımda karanlık olacak Hermione. Senide benimle sürükleyemem. Hermione. Özûr dilerim."
Artık tamamen isyan bayraklarımı çekmiştim. Kimsenin duymayacaģini umarak kendimi rahatlatmak için bağirdim. Tüm gücümle bağirdim. Tek yapabildiģim seyin bu olduğunu anlayînca daha da çok bağirdim.
Sesim kisilma noktasına geldiģinde kendimi toparlaya bildiģim kadar toparladım. Son kez Hermione'nin yüzüne bakarak ona doğru gülümsedem. "Seni hep seveceğim Hermione. Sen beni sevmesen de..."
Belinden tutarak onu iyice kucağıma aldım ve ayağa kalktım. Kapalı olan kahverengi gözlerini düşünerek zindana cisimlendim.
_______________________________________
Zindana geldiğimde kucağımdaki Hermione ile Şu Burunsuz Ismi Lazım Değlimin yanına gittim.
Gözlerimi kırmızı gözlerine zar zor odaklayarak konuşmaya basladım. "Efendim kızı getirdim."
"Aferin Draco." dedi gözlerini Hermione'ye çevirerek." Sandığımdan daha iyi bir iş çıkardın."
Sevdiğim kızî kaçırmak iyi bir iş ise kabul ediyordum. Aptal mahlukat. Basit planlarla Potter'i yenebilecegini saniyor aslında güçsüz olduğunu farketmeden.
Ne içtiğini anlamadığım bardaktan bir yudum daha alarak ayağa kalktı. Bana daha da tepeden bakarak yavaş adımlarla yaklaşmaya başladı. Eli Hermione'ye doğu gidince refleks olarak bebeğini koruyan anne gibi Hermione'ye daha da çok sarıldım ve bir adım geri attım. Sonra yaptıgım şeyin farkına vararak tepkisiz kalmaya çalıştım.
Çatallı sesiyle "Onu zindana götür Draco. Birazdan gelicem."dedi. Dediģini yaparak karanlık zindanın kapısı ayağımla ittim ve Hermione'yi onun için konulmuş sandelyeye bagladim. Mırıldanmaya ve hareket etmeye başlamıştı ama hala bilinci yerinde değildi. Kafası öne doğru düşmüştü ve bu onu çok fazla korunmasız gösteriyordu.
Bir iki dakika sonra zindanın siyah kapısı gürültüyle açılarak içeri iki kişi girdi. Burunsuz mahlukat ve bir o kadar beyinden yoksun babam.
Hić bir yeri sevilemeyecek yüzünü bana çevirdi ve "Hala uyandamadı mi?" diye sordu.
Konuşacak duruma geldiğimde "Daha uyanmadı efendim." dedim.
"Güzel."
Voldemort lafını bitirdikten hemen sonra Hermione kıpırdamaya ve gözlerini açmaya başladı. Gözlerimi onunkilerle buluşturduğumda kahverengi gözlerini özlediģimi farkettim. Bir kaç dakika etrafına anlamsız anlamsız baktı. Gözleri beni bulunca sonuna kadar açıldı ve bağırmaya başladı bir yandan da iplerden kurtulmaya calisiyordu. Mümkün olduģunca Voldemort'un ve babamın arkasına saklanarak gözlerimi ondan kaçıryordum.
"Adi pislik. Yalancı. Bana söz vermiştin. Söz vermiştin tamam mı? Sözünü tutmak zorundasın Draco. Bana söz vermistmmMMmmmm."
Voldermort daha fazla onu bağìrmalarını katlanamayarak ağzîna bir büyüyle bant yapıştırmıştı. Yüzünü onunkime yaklaştırarak "Küçük bulanık eğer bağırmazsan seninle nazik nazik konusabiliriz." dedi. Cevap vermedi. "Olur mu?"
Gözlerini yumdu ve başını salladı. Tekrar bi büyü mırildanarak Hermione'nin ağzındaki bandı çıkardı. Çıkarmasıyla birlikte Hermione'nin onun yüzüne tükürmesi bir oldu ve tekrar bağırmaya basladı. "Bırakın beni. Adi pislikler. Bulanikmis. Burada hepinizden daha iyi büyü yapıyo-ahhh"
Elindeki asayı Hermione'ye doğrultarak bir büyü yolladı. Kulağımı dolduran çığlıği ile gözüme bir damla akan göz yası ilişti. Ağlıyordu. Aģlıyordu ve ben hiç bir sey yapamıyordum.
Voldemort sinirle ona daha da yaklaştı. Büyü nedeniyle suskunlasan Hermione Voldemort yallaştigi her dakika basini geriye ćekiyordu.
"Kücük hanım. Bağırmazsan senle daha rahat konuşuruz." dedi. Nefesini yüzüne üfleyerek "Tamam mi?" diye sordu. Yüzünü buruşturan Hermione sadeve baş sallamakla yetindi.
"Sımdi." Odanın etrafında hem dolasiyor hemde konusuyordu. " Size bir defa soracagim. Planiniz ne? Savaş icin ne planlıyorsunuz?"
Hermione'yi tanıyorsam en ufak bir ip ucu bile vermezdi. Ama vermezde acı cekeyeceği belliydi.
"Evet bayan Granger. Sizi bekliyorum."
Hermione'nin düşünür gibi bir hali vardı ya da gerçekten iyi rol yapıyodu. Ağzını açtı sonra kapattı. Kararsiz kaldiği bir kać dakikadan sonra konustu. "Biz bir sey planlamadık. Planladıysakta ben bilmiyorum."
Voldemort sinirlenmeye başlamısti. Babama baş hareketiyle onun devam etmesini istedi ve butun ev gibi siyah olan kapıyı sertçe çarparak odadan çıtkı. Babam aldiği emir üzerine Hermione'ye yaklasarak konusmaya basladi. "Evet bayan Granger. Eğer konuşursanız daha rahat anlasiriz. Yoksa caninizi yakmak istemem."
Hermione de artık çıldırma noktasındaydı. "Anlatamıyorum galiba ben. Ya da ben mantıklı konusuyorum ama siz anlamiyorsunuz. Benim hiçbir seyden haberim yok. Bırakin beni!"
Babam sıratmaya basladı. Bu demek oluyordu ki iskence saatleri baslasin.
Anlamadigim bir buyu göndererek Hermione'nin ciglik atmasını sagladi. Bir yandan da alayla "söylemeyecek misiniz Bayam Granger?" diye soruyordu.
Hermione imatla basini salliyordu. Babam ard arda buyu gonderdikce kendim bosluktan atlıyormus gibi hissediyordum. Sonsuz bir bosluk...Artık en yüksek çıglini atinca araya girdim. "Baba dur. Baba lütfen. Yeter! Baba görmuyor musu hic bir sey bilmiyor! Baba yeter artik!!"
Bana saskinlikla kaşlarını kaldirarak bakti."Simdi de bu bulanığımı koruyorsu?" dedi.
Ilk ne diyecegimi bilemedim. Kelimeler ağzımda dönmeye basladı." Baba. Hayır. Sadece. Görmüyor musun? Yani-"
Burnundan soluyarak sözümü kesti."Cik ďısari Draco"
"Ama baba-"
"Çık disari dedim."
Bahane bulmaya calistim. Hermione'yi yanliz birakamazdim. Yoksa yapacaklarini ben bile dusunemiyorum.
"Baba bence burada kalmamda b-"
"Draco! Çık disari."
Ayaklarim gitme dese de yapacagim bir sey yoktu. Siyah zindan kapisina dogru ilerledim. Hermione'nin "Drac-ahhh" sesini duydum. Gözlerimi yumarak ağlama hissini bastırmaya çalıstım. Sıkışan kalbimi umursamadan. Cigliklarla birlikten kendim ait odama gittim. Zindan tam benim odamın altinda olduğu için cıgliklar duyuluyordu. Hermione her çıglık attiginda bende elime her gecem eşyaya vurmaya basladim. En son en acı ciglini attiginda onunla birlikte bende bağirdim ve kulaklarimi kapadim. Ondan sonra ses gelmediginde anlamistim ki bayilmisti. Buna dayanamamisti.
Elime gecen ilk esyayi aynaya firlattim ve bagirdim.
"Hermione!"
Kisa oldu ozur. Sevdigim bir okuyucu icim.yazdim. insallah begenmistir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malfoy Olur Musun ?
FanfictionYeni yılına başlayan Hermione Draco'ya karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Peki ya Draco. O da Hermione 'yi sever mi? Karanlık işler ve Savaş sırasında birbirlerine duygularını söyleyebilecekler mi?