iyi okumalar
-bölüm 5-
Günün en güzel saatlerinde, kuşların cıvıldadığı, havanın soğuğuna rağmen güneşin en tepede parladığı ve doğanın insanlara yanıt verdiği bir zaman diliminde; Osaka Kalesi'nde pineklemekten başka hiç bir şey yapmıyordum.
Kafama geçirdiğim şapkam ve yanımda dört tane idolle dolaştığım için yüzümde takılı maskem ile pişmek üzereyken büyük bir merakla etrafı gezen ve fotoğraf çeken bedenleri izliyordum. Daha önce onlarca kez geldiğim tarihi yapıtın bahçesinde, açmayan sakura ağaçlarının altında ki bankta oturmak bana iyi gelmiyordu açıkçası.
Abimlerle gezmeyi kabul etmiştim çünkü biraz daha o odada kalırlarsa bütün emeğim boşa gidecekti biliyordum. Hele ki Johnny ve Mark gibi meraklı insanlar etrafımda varken saklamaya çalıştığım hiç bir şey gizli kalmayacaktı.
"Haru," bakışlarım sesin geldiği yöne döndüğünde yanıma gelen Taeyong'u gördüm, sessizce oturduğum bankta ki boş yere otururken derin bir nefes çekti içine. "Sanırım buraya baharda gelmeliyiz." dediğinde ağzımdan bir kıkırtı firar etti. Haklıydı, baharda gelirlerse eğer şu an altında oturduğumuz sakura ağaçları onları büyülerdi eminim ki.
"Onları görememek sizin şanssızlığınız. Ben her zaman görüyorum." dediğimde kahkaha attı, o an gerildim çünkü çevremizde ki insanlar yüzünde maske de olsa onu eşsiz gülüşünden tanıyabilirlerdi.
"Abin de hep burayı özlediğini söyler." cümlesi kafamın içinde yankı yaparken devam etmemesini yeğlerdim çünkü eğer devam ederse gözlerimin her an dolacağına emindim. Abim hakkında en ufak bir konu açılsa duygulanıyordum çünkü o benim için en hassas konuydu.
"Emin ol ailelerimizden uzakta olmak hepimiz için zor ancak deniz aşırı ülkelerden gelenler için daha zor Haru-ya." gözlerimi kapatıp sessizce titrek bir nefes çektim içime. Tanrı aşkına bana bunu yapmak zorunda mıydı?
"Eminim, Taeyong-san. Çok eminim." diyerek kestirmeye çalıştım, zaten bir kaç dakika bile geçmeden diğerleri de gelmişti yanımıza. Johnny omzuma kolunu dolayıp yanağımdan bir makas aldığında gülmeye çalıştım. Mark önümüzden geçen birisine fotoğraf çekip çekemeyeceği hakkında basitçe bir soru sorup onay aldıktan sonra bize dönerek heyecanla "hadi hadi yerlerinizi alın!" diyerek yere çöktüğünde bedenimi saran endişeyle kalkmaya çalıştım.
Ancak arkamda duran abim, buna izin vermedi.
"Seninle çekineceğiz, Haru." demesinin ardından kadının üçten geriye sayması ile maskenin altından gözükmese de gülümsedim. Farklı farklı pozlar verip bir kaç fotoğraf çekindikten sonra Mark telefonu geri alıp bize doğru geldi.
Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki ben bile anlayamıyordum nedenini. İlk kez gördüğüm insanlarla fotoğraf çekindiğimden dolayı mıydı? İdol oldukları için miydi?
Yoksa, abimle uzun zaman sonra ilk kez yan yana bir fotoğrafta olduğum için miydi?
Daha fazla düşünmeden ayağa kalkarak fotoğraflara bakan Mark'a ilerledim. "Mark-san, ben de sizi çekeyim ver de." dediğimde sanki bir çocuk gibi neşeyle telefonu bana verip benim kalktığım yere ilerledi. Kameranın açısını ayarlayıp "çekiyorum!" diye bağırdığımda hepsi çoktan hazırdı bile.
Verdikleri her pozda o kadar samimilerdi ki, birbirlerine eşek şakaları yaparak, omuzlarına kollarını sararak veya bedenlerini kendilerine çekerken aynı aileden bireyler gibilerdi. Doğru olanı, kardeş gibilerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
better than me°Nakamoto Yuta ✔
Fiksi PenggemarDünyaca ünlü Nakamoto Yuta'nın kardeşi olmak benim suçum değildi, abimin artık eskisi gibi olmamasının nedeni ben değildim ve hiç kimse, bunun beni ne kadar kırdığını göremiyordu. beatrisJmn-2°Nakamoto Yuta short storry Start: 18.08.21 Finnish: 10.1...