I'm so sad but I'm so happy⁹

261 36 3
                                    

(Yorun yapın lütfen allah için ya :( ağlıyorum valla)

İyi Okumalar


Asla olmaz dediğim şeylerin bir gün illa ki olacağı gerçeği ile yüzleştiğimde, henüz sekiz yaşındaydım. Asla ayrı kalmayacağına inandığım ailemden bir kişi, en değer verdiğim kişi, abim bizden uzaklara gittiği gün yüzleştim ilk kez.

Gitmesine içim yanıyordu yanmasına ama, bir kez yüzleştiğin zaman devamı da geliyordu bu yüzleşmelerin. Dur durak bilmeden üstelik, canın yanıyor mu diye düşünmeden.

Abimin bana değer verdiğini biliyordum, herkes bana bunu söylüyordu da zaten ancak bazen bir tek bilmek yetmiyordu. Hissetmek gerekiyordu. Hissetmem gerekiyordu, hissetmek istiyordum. Gidişinin ardından her geldiğinde biraz daha değişti, biraz daha uzaklaştı benden, aramıza hiç girmez dediğim mesafeler her seferinde biraz daha girdi.

Böylece abimin gidişi ile yüzleşmeye başladığım şeylerin listesi, o her eve geldiğinde gittikçe kabarmaya başladı. Ve en sonunda ben, elimde epey bir kabarık bir liste ile kalakaldım.

Ancak bazen yüzleşmek istemediğimiz şeylerin yanı sıra, yüzleşmemiz gereken şeyler de vardı. Bir şeylerin farkına varabilmek için, kendi kafamızda kurduğumuz düşüncelerin aslında hiç de bizim düşündüğümüz gibi olmadığını öğrenmemiz gerekiyordu.

Eğer o gün, o masada annem benim yerime kararlar vermese yıllardır susmak ve kendi içimde yaşamak zorunda kaldığım her şey için asla abimle yüzleşemezdim. Ve bir de, her şeyi aslında tek yaşayan benmişim gibi düşünmeye devam ederdim.

Değişen abim değildi, değişmek isteyen o değildi ve aramıza giren mesafeler onun suçu değildi. Hayatı onu bu raddeye getirmişti. Yılda bir kere üç dört gün, taş çatlasa bir hafta gördüğü ailesi ile bütün yılın birikmişliğini üzerinden atmaya çalışırken göz ardı etmesi gereken şeyler oluyordu elbette. O göz ardı edilen şey bendim ya da değildim, bir şey fark etmiyordu artık benim için.

Çünkü ben artık abim tarafından gerçekten sevildiğimi ve düşündüğüm hiç bir şeyin de aslı gibi olmadığını biliyordum.

Abimin yatağında oturmuş valizini toplayışını izlerken yüzümde buruk bir gülümseme vardı. Bir kez daha gidiyordu ancak bu sefer farklı olarak ardında kalbi kırık bir kız kardeş bırakmayacaktı.

"Bakma öyle üzgün üzgün," katladığı eşofmanını valisine koyup yatağına doğru geldi, yanıma oturdu. Elimde değildi, yıllar sonra ilk defa bir abi kardeş gibi vakit geçirmiştik ve o artık gitmek zorundaydı. O hep gitmek zorundaydı zaten, en çok da buna üzülüyordum.

"Bu yıl konserlerden sonra bir daha tatilimiz olacak, hem daha uzun sürecek." dudaklarımı büzüp ona bakarken gülerek saçlarımı karıştırıp beni kendine çekerek sarıldı, bende ona karşılık verdim. "Bu sefer," benden ayrılıp iç çekerek yataktan kalktı, tekrar işine devam etmek için valizinin başına geçti.

"Ben değil sen gelirsin belki." kaşlarımı çattım söyledikleri ile. "Ben değil de sen gelirsin?" yüzünde her zaman ki o muzip gülümsemesi vardı şimdi de. "Abi," diyerek kalktım yataktan, cidden bazen iğneleyici ses tonu beni deli ediyordu.

"Ne demek sen gelirsin?" söylemem dercesine omuzlarını silkmeye başladığında kahkaha attım bu çocuksu haline. "Abi ya!" bir anda sırtına doğru atladığımda tiz çığlığı eminim ki bütün eve yayıldı. Çünkü bunun göstergesi olarak kapı bir anda açıldığında içeriye giren Johnny ve Taeyong ilk önce meraklı gözlerle baktılar bize, sonrasında ise yüzlerinde bir gülümseme oluştu.

"Seni küçük sıçan!" abim bir anda beni sırt üstü yatağa attığında bende ufak bir çığlık attım onun gibi. Ancak o durmadı, beni gıdıklamaya başladığında artık bir tek benim değil, abimin ve arkada bizi izleyen iki bedenin de kahkaha sesleri bütün eve yayılıyordu.

"Dur..dursana ya!" kollarını tutarak onu engellemeye çalışmıştım ancak mümkün değildi, katır gücü vardı adamda. "Abi öleceğim dur lütfen!" sonunda durduğunda sık sık aldığım nefeslerimle gözlerimden akan yaşları sildim zorlukla.

"Şimdi söyleyebilirim." dediğinde hafif doğrulup beklenti ile baktım yüzüne. "Korede olacak konserimiz için sana ve Niomi'ye bilet ayırttık bile." nefesimi tuttum, ciddi anlamda gerçekten nefesimi tuttum. Gözlerimi kocaman açıp abime bakarken tek bir tepki veremeyişime kaşlarını çattı. Arkadan çıkan Taeyong "Nefes al, Haru nefes al!" diye bağırdığında aynı zamanda da omuzlarımdan tutup sarstı beni.

İşte tam da o an ağzımdan çıkan ve abiminkine oldukça benzeyen çığlık ile yataktan kalktığım gibi abimin kucağına atladım. O da zaman kaybetmeden kollarını kalçamın altından geçirip beni tam olarak kucağına aldı.

"Şaka yapmıyorsun değil mi? Eğer şaka yapıyorsan bütün sasaengleri üzerine salarım Nakamoto Yuta." geriye çekilip yüzüne baktığımda gülerek başını olumsuzca salladı. Bende aldığım cevap ile tekrardan ona sarıldım.

Gideceği için çok üzgün ama en kısa sürede onu tekrar göreceğim için çok mutluydum.

-♡-
*
*
*
*

Abi valla bu ficde ki gibi Haru veya Niomi olmak vardı yemin ederim he :(

Üzüyosun bizi coğrafya çok üzüyosun çoook

Neyse öhöm

Umarım bölüm hoşunuza gider yıldızlarım 💫💫

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen 🌙🌙

Sizleri çok çok çok seviyorum 💓

Kendinize iyi bakın 💗

-jae🐇

better than me°Nakamoto Yuta ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin