better than me :final¹⁰

212 24 2
                                    

(Bu fici yazma hevesim ve ilhamım kalsaydı eğer bir kaç bölüm daha devam ederdi ama malesef ki bir çoğunuzun bu hevesi bende bırakmadığı gibi sağlık sorunlarım da bunun içine eklendi ne yazık ki.
O yüzden bu bölüm final olacak. Ciddi olarak söylüyorum yazmak konusunda artık sıkıntılar yaşamaya başlıyorum. Emeğimin karşılığını alamayınca kırılıyor, kırıldıkça da hevesimi kaybediyorum malesef...)

İyi Okumalar

Bedeninizi aynı anda sarmalayan heyecan ve endişe hissi vücudunuzda ki bütün kasların aynı anda geriliyormuş hissiyatını da beraberinde getiriyordu.

Önümüzde bize yolu gösteren iri korumalar eşliğinde dar koridorlarda ilerlerken hemen yanımda ki Niomi aklını kaçıracak gibiydi. Sık sık aldığı nefesleri maskenin altından bile hissesiliyorken az sonra yere yığılırsa hayatımın en klişe gününü yaşamış olacaktım çünkü buraya gelene kadar akla karayı seçmişti neredeyse.

Her konuda benden daha heyecanlıydı.

Abimin ve grubunun Güney Kore'de olacak olan konserine bizim için alınan biletler ve neredeyse en önden ayrılan yerlerimiz bir yana ilk kez abim Nakamoto Yuta olduğu için gelen ayrıcalıklarla sahne arkasına girecek oluşumuz beni de heyecanlandırıyordu tabii ki.

İkimiz de ilk defa Kore'ye geliyorduk, ikimizin de abimin ve grubunun konserine ilk gelişiydi ancak o sanki ben bunu binlerce kez yapmışım gibi hissettiriyordu.

"Sakin ol, Niomi. Eğer bayılırsan seni bırakıp giderim haberin olsun." titreyen elini koluma sarıp sakinleşmeye çalıştığı dakikalarda abimin ve grubunun dinlenme odası gözlerimizin önünde belirdiği an ellerim arasında sıkı sıkıya tuttuğum tabloyu biraz daha sıktım, Niomi'nin ise elini yelpaze niyetine kullandığını gördüm. Gülesim geliyordu ancak gülersem beni mahvederdi ve ben bunun bilinceydim.

"Tanrım, Kim Jungwoo'yu mu göreceğim şimdi ben?" diye sorduğunda "evet, bende hepsini bir arada göreceğim." dediğimde iç çekti. Hiç belli edemiyor olsam da onlara hayrandım, sırf abimin neler yaptığına ait bir hayranlık mıydı bilmiyordum ancak öyleydim işte. Bazen hiç olmadık anda şarkıları dilime dolanırdı, izlediğim videolarda ki kesitler aklıma üşüşürdü. Ve bunların hayranlık belirtisi olduğu bariz bir şekilde ortadaydı.

"Burası, buyurun." koruma korece konuştuğunda çat pat bildiğim dille anladığım kadarı ile teşekkür ederek yüzümde ki maskeyi indirerek açtığı kapıdan içeriye uzattım kafamı. Beni ilk gören Haechan olduğunda attığı tiz çığlıkla korkarak kapıyı kendimle beraber geriye çektiğim sırada "saesang fanlar kulisi bastı!" diye bağırdığında içimi saran endişe ile ne yapacağımı bilemezken anında kapattığım kapıyı açıp "ANİYA! (hayır)" diyerek tepki verdiğimde beni gören abim kocaman bir kahkaha patlattı.

Kalbim ağzımdan çıkacak gibi atıyordu ve ben buna engel olamıyordum.

"Haru-san!" Taeyong abimden önce davranıp bize doğru geldirken göz ucuyla yanımda duran Niomi'ye baktım. Ve gördüğüm şey ile endişeyle ona doğru dönmeden edemedim. Ses çıkarmamaya çalıştığı için ısırdığı dudakları ile ağlarken birazdan boğulacakmış gibi duruyordu. "Ya, Niomi! Bana bak!" yüzünü ellerimin arasına alıp yanaklarını tokatladığımda yüzü bana doğru dönük olsa da gözleri karşısında duran Jungwoo'daydı.

"Aman tanrım, Niomi-san iyi misin?" Mark akıcı bir şekilde konuştuğu japoncası ile Niomi'nin yanına geldiğinde Niomi kendini sıkmayı bırakarak hıçkırdığında devamının geleceğini de fark etmiştim ne yazık ki. Titreyen elleri ile yüzünü kapatırken "Öldüm de cennete mi düştüm? Kim Jungwoo tam karşımda duruyor!" söylediklerini anlayanlar kahkahalara boğulurken Taeyong Niomi'ye su vermeye çalışıyor, Jungwoo ise ensesini kaşıyıp gülüyordu.

better than me°Nakamoto Yuta ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin