f o u r

624 42 49
                                    

Hi bitches nasılsınız

2 gün sonra

Çalışma odamda oturmuş kağıda bir şeyler yazıyordum. Daha sonra gitarını alıp besteler yapmaya çalışıyordum. Gerçekten hoşuma gidenleri olursa unutmamak için sesimi kaydediyordum. Ödül töreninden sonra dışarı çıkmamıştım ya da dışardan kimse bana gelmemişti. Eğer bir aksilik çıkmazsa bugün çocuklarla buluşacaktık. Uzun bir süreç sonunda benim evimde buluşmaya karar vermiştik muhtemelen bir kaç saate burda olurlardı.

Hepimizin az da olsa çekindiği şey kameralara yakalanmaktı. Hepimizin benim evimde buluştuğunu magazin öğrenirse ortalık biraz karışırdı ve bu üstümüzdeki insanları hiç memnun etmezdi. O yüzden hepimiz birbirimizi iyi gizlenip çaktırmamamız için tembihlemiştik.

O sırada telefonuma bir mesaj geldi. Açıp baktığımda Liam'ın gruba yazmış olduğunu gördüm. Konumumu istiyordu bende attım. Liam yakın olduğunu söyleyip çevrimdışı oldu. Yaklaşık on dakika sonra kapı çaldı. Heyecanla aşağıya indim ve açtım Liam karşımda kocaman gülümsemesi ile duruyordu. Dayanamayarak onu içeri çektim ve sarıldık. Sırtımı sıvazlayarak geri çekildi.

"Aman tanrım Harold" dedi bana bakarak. "Bunca zaman sonra gerçekten beraber olduğumuza inanamıyorum."

"Bende dostum" dedim ve saçlarını karıştırdım. Daha sonra oturma odasına geçtik. Biraz konuştuk. Gelecekteki planlarımızdan bahsettik. Çok geçmeden yine kapı çaldı. Ayağa kalktığımda Liam da peşimden geldi. Kapıyı açtım ve karışımda mor pantolonu ile Niall'ı gordum. Sözde dikkat çekmiyorduk.

Niall beni görür görmez uzerime atladı. Daha sonra sırtıma çıkmaya çalıştı. Liam'ı gözüne kestirince beni bırakıp ona saldırmaya başladı. En sonunda sakinleşince insanların yaptığı gibi sarıldık ve merhabalaştık. Bana sarılıp geri çekildikten sonra sorar gözlerle baktı. "Harry buzdolabın nerde?" Diye sorup evin içine doğru yöneldi.

"Tuvallette Niall" diyerek dalga geçtim. Ama Niall çoktan mutfağı bulmuş buzdolabını karıştırıyordu. Tanrım bu çocuk hiç değişmezdi.

Ağzına attığı bir kaç dilim salamla yanımıza döndü. "Louis yokmu?" Diye sordu.

"Gelmedi daha" dedim neşeden uzak bir sesle.

Sonra eliyle Liam'ı gösterdi. "Ya bu adam Okyanus aşıp ilk gelen oluyor bizim Tommo en fazla yarım saatlik mesafede ama kıçını kaldırıp zamanında gelemiyor" diye söylendi.

Haklıydı. Aslında onun geleceğinden bile şüpheliydim. Zaten bu buluşma işine başından beri sıcak bakmıyordu gelmezse hiç sasirmazdım. Ama bir parçam gelmesini çok istiyordu. Sırf Louis olduğu için değil yeniden beraber olmak için. Yeniden hep beraber aile gibi hissetmek için istiyordum. Bir yanımda gelmesini istemiyordu. Beni grubunun iyiliğini bahane edip terkeden ve yıllarca hiç bir şey olmamış gibi yapan adamın yanında yine hiç bir şey olmamış gibi davranmak istemiyordum.

Ben düşüncelere dalmışken kapı çaldı. Niall "Sonunda teşrif ettiler" diyerek koltuktan fırladı. Koşarak kapıyı açtığında Liam da peşinden gitti. Bense sakince kapıya doğru yürüyordum. Kapıya ulaşana kadar Niall çoktan Louis'yi kucağına almış döndürüyordu.

Liam ile de bir kaç bağırış çağırış ve abartılı hareket yaptıktan sonra bana doğru geldi. Sadece elimi uzatıp hoşgeldin dersem muhtemelen Niall beni yer döşemesine katardı. Ben düşündüğüm sırada kollarını etrafımda hissettim. Bana sarıldığını anladığımda karşılık verdim. Geri çekildiğinde yumruğunu uzattı bende benimkini uzattigimda "Naber Hazza" dedi.

"İyi." Dediğimde duyduğundan bile şüpheliydim. Çünkü çoktan uzaklaşmış evi incekiyordu. "Tam da Harry tarzı." Dedi odanın öbür ucundan. Sonra elindeki poşetleri kaldırdı. "Bize içki getirdim" dedi.

𝖎 𝖓𝖊𝖊𝖉 𝖞𝖔𝖚 𝖎𝖓 𝖒𝖞 𝖇𝖑𝖔𝖔𝖉𝖘𝖙𝖗𝖊𝖆𝖒 (Larry Stylinson)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin