Evet evet evet! Sonunda yapıyordum. Öpüyordum. Louis'i öpüyordum. Bir zamanlar her sabah ilk iş yaptığım şeyi altı yıl sonra tekrar yapıyordum. Dudaklarımız temas ettiği an zaman durmuştu sanki. Kimse hareket etmiyor kimse sesini çıkarmıyor gibiydi. Milyonlarca insanın yaşadığı bu şehir tamamen susmuştu sanki.
Bir kaç saniye sonra ellerini göğsümde hissettim. Alışık olduğum şekilde kendine çekmesini bekledim. Ama bir dakka beni çekmiyordu. İttiriyordu. Louis beni ittiriyordu.
Geri çekildim ve ona baktım. Gözleri sulanmıştı. Ne olduğunu sormak istiyordum ama utanmıştım. Onu öpmüştüm ama o istememişti. Tanrım bu hiç olmamıştı ki ne yapmam gerekiyordu. Ağlamalı mıydım? Bayılmalı mıydım? Belki de arabadan inip uçurumdan aşağı atlamaliydim. Ya da sadece susarak eve geri sürmeliydim.
Ben ne yapacağımı düşünürken o "Özür dilerim" dedi. Sesi midesinden geliyor gibiydi.
"Asıl ben özür dilerim. Bi an kendimi çok kaptırdım" dedim önüme dönüp arabayı çalıştırmaya çalışırken.
Beni engelleyip kolumdan tuttu ve ona bakmamı sağladı. "Hayır ben özür dilerim. Yine seni üzüp hayal kırıklığına uğrattığım için." Rahatsız bir şekilde yerinde kıvrandı. "Ben sadece aynı şeylerin olmasından korkuyorum. Birlikte olmamız yine bizi incitecek Harry. Ve ben seni yine kaybetmek istemiyorum seni yine yarı yolda bırakıp gitmek istemiyorum. En azından başından beri bir şeye girmezsek sonunda birimiz arkada kalmamış olur."
Tamam haklıydı ama biraz daha öpsem ne olurdu ki? Ya da en azından karşılık verseydi.
"Anlıyorum. Ve haklısın. Bunu yapmamam gerekirdi özellikle böyle bir zamanda. Şu anda gruba odaklanmamız gerekiyor" sesim beklediğimden üzgün çıkmıştı.
O anki üzüntüm hafif bir sinirle birleşti ve o karışık duygularla arabayı çalıştırdım. Belli ki Louis de kızgınlığımı hissetmişti ki bir şey diyecekken vazgeçti ve arkasına yaslandı. Eve doğru sürerken rahatsız edici bir sessizliğimiz vardı. Evet buraya gelirken de konuşmamıştık ama bu seferki farklıyız. Atmosfer çok gergindi sanki gaz kaçağı olan bir evde gibiydik ve birimiz konuşursak bir çakmak yanacaktı.
Sessizlik içinde eve geldiğimizde salonun ışığının hala açık olduğunu gördüm. Muhtemelen Niall bir şeyler tıkınıyor diye düşündüm. Arabayı garaja geri park ettiğimde indik ve kapıya doğru yürüdük. Kapıyı açtım ve Louis'nin benden önce girmedine izin verdim. Bir kaç adım attıktan sonra durdu ve bir noktaya bakmaya başladı.
Neye baktığını merak edip bende eve girdim ve baktığı yere baktım. Zayn ve Liam koyun koyuna kanepede uyuyakalmışlardı. Hafifçe gülümsedim. En azından bazılarımız bu gece mutlu olmuştu.
Onları rahatsız etmeyip ışığı ve televizyonu kapattım yukarı çıkarken Louis buzdolabından bir şeyler alıyordu. Yanına uğramadım ve merdivenlere yöneldim. Arkamdan "İyi geceler" diye seslendi. Arkamı bile dönmeden "Sanada" diyip yukarı çıktım.
Üzerimdekileri çıkartıp yatağa yattım. Tekrar kıyafet giyecek halim ve havam yoktu. Başından beri aramızda olan gergin hava geri gelecekti. Çocuklar bunu farkedecekti. Grubun gidişatını etkileyecekti. Tanrım bazı şeylerle kafamı çok yoriyorum, belki de bir psikoloğa görünmeliydim.
Tüm bu düşünceler ve endişeler arasında kaybolmuş gibi hissediyordum. Hemen uyumaliydim. Uyku sorunları kısa sürede olsa çözerdi. Biraz tavana baktıktan sonra gözlerim kendi kendine kapanmaya başladı. Hatırladığım son sey ise Louis'nin odasının kapısının kapanma sesiydi.
*
Sabah kahvaltısında hepimiz dünden farklıydık. Niall hariç. O hiç bir şeyden habersiz kahvaltisini yapıyordu. Zayn ve Liam gereğinden fazla neşeliydi ve Louis ve bende dünden beri hiç konuşmamıştık. Bir kere benle konuşmak için ağzını araladı ama ben onu görmemiş gibi yaparak önünden geçtim. Çünkü onunla bu tarz konuşmalar yapmak beni kırıyordu.
Niall bir durmadna gülümseyip tuzluk uzatarak bile flört eden karşımızdaki çifte bir de somurtma yarışması yapar gibi bir yüz takınan bize baktıktan sonra elindeki çatalı masaya bıraktı. Niall yemeğe ara vermişti. Bu masanın en tuhaf olayı aslında buydu.
"Pekala biriniz bana burda ne döndüğünü aciklasin" dedi kuşkucu gözlerle bize bakarak.
Liam gülümsüyordu. "Bir şey döndüğü yok Ni, bunu da nerden çıkardın" belli ki o salak farkında değildi.
Niall kaşlarını çattı. "Bir şey Yok mu? Siz ikiniz ne ayak böyle cilvelesmeler falan. Bana anlatmadan bir şeyler olduysa aranızda bozuşuruz"
Zayn ve Liam birbirine baktı ve gülümsediler. İnkar edeceklerini hissettiğim anda Louis araya girdi. "İnkar etmeyin Harry ve ben sizi dün gece uyurken gorduk." Dedi.
Niall gözlerini fal taşı gibi açtı. "Bi dakika dün gece ne?"
"Bu ikisi dün gece koltukta sarılmış uyuyordu." Diye devam etti.
Niall sevinçle gidip onlara sarıldı. "Galiba ölüyorum yine berabersiniz. Of o kadar mutluyum ki" diye gereksiz sevinç göstergesi yapmaya başladı.
Zayn de onu durdurup yemeğini yemesini soyledi. Niall tam oturacakken bir kere de bize döndü. "Bi saniye siz ikiniz gece ne yapıyordunuz da gördünüz bunları?"
Güzel soruydu. Mutfakta karşılaştık diyebilirdim. "Gece mut-"
"Bunlar da gece dışarı çıktılar gizli gizli" dedi Zayn. Bizi ne ara görmüştü? Şaşkınlıkla Zayn'e baktım o da bana 'Bizi ispiyonlarsanız biz de sizi ispiyonlarız' bakışı atıp yemeğine döndü.
Niall'ın ise bize tek bir bakışı yetti. Yüzünü ekşitti. "Belli bunların yine modu düşük demekki dün gece iyi şeyler olmamış. Moralimi bozmamak için sormuyorum. Öpüşüp barıştığınız zaman bana haber verirsiniz kutlarım." Ve gayet sakin bir şekilde yerine oturdu. Garipti.
Sonra yine heyecanla yükseldi. Bu çocuk bazen beni ürkütüyordu. "Dün Connie ile konuştum. Medyanın haberi olmadan bunu halledebilirmişiz ama Simon'dan kurtulana kadar grupla ilgili hiç bir şey belli etmemeliymişiz."
Liam gülümsedi "Güzel. Bu kız bizi kurtaracak gibi."
Niall ona sert bir bakış attı. "Onun adı bu kız değil Liam. Connie... Aslında çok güzel bir ismi var değil mi? İnsanın durmadan seslenesi geliyor." Dedi. Masada hepimiz birbirimize bakmaya başladık. Bu da neydi böyle.
Bir anda Louis masadan kalktı. "Siktir gitmem gereken bir yer vardı. Geç kaldım" diyerek koşarak yukarı çıktı. Yaklaşık beş dakika sonra üzerinde küçük değişiklikler ile aşağı döndü. Dışarı çıktığında tanınması zordu.
Hepimiz teker teker nereye diye sorsakta net bir cevap vermedi ve bir işi olduğunu söyleyip bizi geçiştirdi. Şoförü arayıp yakınlarda olduğunu söyleyince şapkasını taktı ve dışarı çıktı. Ne karıştırıyordu bu küçük adam?
Biraz kısa oldu gibi ama idare edin pls
Bu da Connie
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝖎 𝖓𝖊𝖊𝖉 𝖞𝖔𝖚 𝖎𝖓 𝖒𝖞 𝖇𝖑𝖔𝖔𝖉𝖘𝖙𝖗𝖊𝖆𝖒 (Larry Stylinson)
FanfictionHarry ve Louis yıllar sonra bir ödül töreninde karşılaşır.