MEDYA BENİM NACİZHANE GÖNLÜMDE ALİYE'DİR.
Derler ki zamanla acılar kabuk bağlar , daha az can yakarlar. Ancak kabukta bağlasa yara yerindedir ve hep sızlar. Bizlerde yüreklerimizdeki sızlayan yaralarımız yüzünden belki de biraz şifa bulmak acımızı paylaşmak adına toplanmıştık dergahta. Bu gün o elim günün yıl dönümüydü 19 Aralık. Bundan beş yıl önce bu gün bir insan avı başlamış ve suçu sadece Alevi olmak olan onlarca insan katledilmişti. Kimi dövülerek, kimi evinde yanarak kimi de silahla vurularak. İşte ben Aliye'yi böyle bir Aralık günü tanımıştım. Acısı baş edemediği için getirmişti ailesi dergaha. Abisi tıp fakültesini kazandığı sene yaşanan olaylarda bir kadına yardım etmek isterken dövülerek öldürülmüştü ve Aliye buna bizzat şahit olmuştu. Küçüktü , elinden hiç bir şey gelmemiş hem kalben hem de bedenen yaralanmıştı. İçine kapanıp öfkesi ile kendine zarar verdiğinde, geçirdiği sinir krizleri baş edilemez olduğunda gelmişti dergaha. Dedem beni yanına çekip:
" Acı bile tek yaşanmamalı yavrum. Acılar paylaşıldıkça yürekteki ağırlığı azalır. Bu yüzden bu kızcağızla birbirinize yoldaş olun ki biriniz düştüğünde diğeri kaldırsın." diyerek Aliye'yi bana yoldaş, kardeş yapmıştı. Yine yaralarımızı sızlatan bir Aralık ayı daha gelip çatmıştı ve Aliye bu zamanlarda patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Bu nedenle diğer mağdur ailelerle birlikte dergahta toplanmış bazen sohbetle bazen nasihat ve dualarla bu zor günü geçirmeye çalışıyorduk . Bu sırada dergahı hayır hayır tüm mahalleyi dolduran müzik sesi ile ayaklandık.
"Bir teselli ver, bir teselli ver
Yarattığın mecnuna bir teselli ver
Sevenin halinden sevenler anlar
Gel gör şu halimi bir teselli ver
Aramızda başka biri var ise
Tertemiz aşkımı bana geri ver..."
Ne olduğunu anlamak için kapıya çıktığımızda nahoş sesi ile Arslan reisi alkol aldığı belli bir halde Orhan Gencebay'ın şarkısına eşlik ederken bulduk. Normal şartlarda komik olabilecek bu durum şu an korkunç görünüyordu. Aliye kapıya çıktığında Arslan reis göğsüne vura vura daha gür bir sesle şarkıyı söylemeye başlayınca Aliye'nin kaşlarının çatıldığını gördüm. Ah Arslan reis ne zamanlaman ne yaptığın doğruydu. Bu sırada yetişen Uğur abi müziğin sesini kapatırken arkasında beliren Göktuğ reiste Arslan reisi götürmeye çalışıyordu. Reis alkollü haline rağmen inatla Göktuğ reise direnip elinden kurtularak:
" Aliye sultan aşkının esiri olmuşum. Mecnuna dönderdin beni vicdanın yok mu senin?" diye bağırınca Aliye başını dikleştirip:
" Yok senin gibi örümcek kafalılar sopalarla öldürdü vicdanımı. Yaktılar yatağında uyurken, vurdular sırtından kalleşçe. Bu yüzden defol git buradan." dediğinde herkes derin bir sessizliğe büründü. Arslan reis dizlerinin üzerine çöküp başını ellerinin arasına alarak:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSAK(GAY)(TAMAMLANDI)
General FictionYıl 1983 İstanbul. Alevi dedesinin torunu Ali Kemal ve fakültenin reisi ülkücü Göktuğ. Talihsiz bir karşılaşma , talihsiz bir birliktelik. Pek çok çıkmaz sokak . Dede ve topal reis yan yana yürüyebilecekler mi?.. Başlangıç:26 temmuz 2021