Hayat umut etmekle geçer çoğu zaman. İnsan olmanın temelinde umut vardır. Kabul görmek, zengin olmak, başarmak... Nice umutlar başarıların anahtarı iken nice umutlar gerçeklerle yıkılır. Ben insanlara yardım eden sade bir insan olmayı umut ettim her zaman. Ama son yaşadıklarımda fark ettim ki kendime bile yardım edemiyorum. Yüzümdeki yaralar biraz toparlanınca dönebildim dergaha , amcam meraktan çıldırmış ve bir ton soru ile beni karşıladı. Cevaplarım kısa ve sınırlıydı, bu yüzden gülümseyerek bir şey yok demekten başka bir şey gelmedi elimden. Her şey normale dönmüştü diyeceğim ama normal herkese göre farklı bir kavram olduğundan eskisi gibi olmasa da sessizdi yaşam. Ben mi ? Hala kendimle savaşıyordum ve galiba yeniliyordum.
Düşüncelerimi cebime koyup fakültenin kapısından ülkücülerin mekanına doğru yol aldım. Dün Arslan reis benimle görüşmek için haber göndermişti. Mekana ulaştığımda kapının önünden içeriye hızlıca bir göz attım. Beni gören Arslan reis ayaklanıp yanıma gelirken Göktuğ reis kendine sırnaşan Ayşegül'e rağmen ders çalışmaya çalışıyordu. Arslan reis yanıma gelip beni bir masaya yönlendirdiğinde masaya karşısına oturdum:
" Dede, Uğur ocaktan ayrıldı. Nedenini biliyor musun?"
" Açıkçası Uğur abinin bizim karşımızda olmamak için böyle bir yol izlediğinden başka bir şey bilmiyorum." dediğimde Arslan reis çenesini kaşıyarak bana baktı.
" Düşman mıyız dede?"
" Bunu bana sorman tuhaf reis. Bize saldıran , taciz eden , her buldukları fırsatta bize kızılbaş, dinsiz gibi yakıştırmalar yapan sizinkiler iken düşman olmamak için çalışan bize bunu sormanı beklemiyordum."
Arslan reis başını sağa sola sallayarak:
" Bunların sorumlusu ocak değil biliyorsun. Kişisel eylemleri engellememi bekliyor gibisin."
Derin bir iç çektim. Reise hangi kelimeleri kullanmanın doğru olduğunu tarttıktan sonra:
" Reis 80 ve öncesinde av konumunda olan , evleri yakılan , sevdiklerini kaybeden biz iken bunları kişisel almamaları için çevremdekilere telkinlerde bulunuyorsam senden de yapıcı bir şeyler beklemem garip olmamalı."
Reis sıkkın bir nefes verdi. Ne dediğimi anladığını biliyordum ama kendi düşüncesinin bir önemi olmadığını fark etmesini sağlamayı umuyordum.
" Dede elimden geleni yapıyorum. Ve Aliye konusunda ciddi olduğumu bilmeni isterim. Evet Asena bizim için uygun olduğuna inandığı kişilerle görüşme ayarlıyor ama ben Aliye ile ilgili duygularımda ciddiyim. Lütfen ona benimle ilgili açıklama yapar mısın?"
Söylediklerimin arkasındaydım. Bu yüzden reise daha fazla söyleyecek bir şeyim yoktu.
" Bunu zamana bırakman en iyisi reis." konuşmamız devam ederken koşarak bize doğru gelen Zeynep ile sustuk.
" Dede Selda hoca seni ofisine çağırdı."
" Selda Balaban mı? Neden?"
" Orasını bilmiyorum dede ama acilmiş." dediğinde reise veda edip Selda hocanın ofisine gitmek için ayaklandığımda mekana göz gezdirerek Göktuğ reisi aradım. Ama o çoktan gitmişti. Hızlıca Selda hocanın odasına gittiğimde kapıyı çalıp girin komutunu duyunca içeri girdim. Hocanın karşısındaki sandalyede Göktuğ reisi görmeyi beklemediğim için biraz afallayarak:
" Müsait değilseniz sonra geleyim hocam." dediğimde Selda hoca gülümseyerek bana oturmamı söyledi. Lafı dolandırmayı sevmeyen yapısı benim için Selda hocayı daha da özel bir insan yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSAK(GAY)(TAMAMLANDI)
Ficção GeralYıl 1983 İstanbul. Alevi dedesinin torunu Ali Kemal ve fakültenin reisi ülkücü Göktuğ. Talihsiz bir karşılaşma , talihsiz bir birliktelik. Pek çok çıkmaz sokak . Dede ve topal reis yan yana yürüyebilecekler mi?.. Başlangıç:26 temmuz 2021