MEDYA BENİM TEMSİLİ ZEYNEP KARAKTERİMDİR.(boseraxia)
İnsan bazı zamanlar kendini yetersiz hisseder. Ben bu durumda olduklarını düşünen insanlara dedemin verdiği tavsiyeyi veririm." Herkes doktor, avukat olamayacağı gibi herkes yumruklarını kullanmada da iyi olamaya bilir. Herkesin kendine ait bir gücü vardır, kullanmayı bilirse..." Bu söz benim için kılavuzdu ve hiç bir zaman fiziksel güçle sorunlarımı çözmeye çalışmadım. Bedensel olarak aciz olmasam da kaba kuvvetin gerekliliğine inanan biri değildim. Bahar ablalarla yaşadığım olaya kadar. Kendimi güçsüz , işe yaramaz ve gereksiz hissetmiştim. Murat abiler beni dergah dışında kaldığım eve götürdüklerinde reisin parmaklarının dolaştığı yaralarda gezdi ellerim. Hala sıcaklığı varmış gibi, sanki beni önemsiyormuş gibi. Ama oraya benim için değil Bahar abla için gelmişti yine de benimle ilgilendiğinde sanki olmaz ya sanki onun için bir yerim varmış gibi hissettim. Bu düşüncelerin beni boğduğunu fark ettiğimde üzerime eşorfmanlarımı giyip kendimi evden dışarı attım. Yollar , insanlar, binalar arasından geçip bacaklarım durduğunda kafamı kaldırıp geldiğim yere baktım. Yüzüme yaramaz bir çocuğun kırık tebessümü yerleşti. Eski bir dost , bir sırdaş, en önemlisi ailem gibi bana destek olan bir canın yeriydi burası. Gecenin bu vaktinde içeriden gelen loş ışık temizliği bitirip birasını içtiğine dalaletti. Kapıya yanaşıp elimi zile atarak uzun uzun çaldı.
" Geldim patlama geldim."
Fırat kapıyı açar açmaz sertçe yüzüme baktığımda gözleri büyüdü:
" De.. dede ne oldu?"
"Yok bir şey!"
Kollarını göğsünde bağlayıp yüzüne inanmaz bir ifade takıp:
" İnandım?"
" Bir arkadaşa yardım etmeye çalışırken yaralandım. Önemli bir şey değil." dediğimde ise yüzündeki ifade yumuşayıp merhamete dönüştü. Fırat zor bir zamanda tanıştığım değerli bir insandı. Ne zaman kafamı dağıtmak istesem ayaklarım beni onun dövüş salonuna götürür, Fırat'ta hiç sorgulamadan beni misafir ederdi. Kenara çekilip bana yer açtığında içeri girdim. Salonun ön tarafı dövüş kulübü iken arkası Fırat'ın eviydi. Kapıyı kapatıp arkamdan gelirken söylenmesine gülümsedim.
"Ez ê di devê wan de şil bikim( Ben onların ağzına sıçayım.)"
İçeri girdiğimde Fırat'ın kendisi için hazırladığı sofra ve birasının onu masada beklediğini gördüm.
" Bana da var mı?"
" Geç" deyip dolaba yönelerek bana da bir şişe bira çıkardıktan sonra masada karşıma bir sandalye çekip oturdu.
" Şimdi anlatacak mısın yoksa sessizce içelim mi sadece"
Derin bir iç çekip oturduğum sandalyede geriye yaslanarak:
" Bahar adında bir ablamız var. Başına bela olan birilerine karşı onu korumak istedim. Ama biliyor musun Fırat eğer zamanında yetişmeselerdi onu koruyamamakla kalmayıp zarar görmesine de neden olabilirdim. Kendimi çok güçsüz hissettim."
Fırat beni dikkatle dinleyip birasından bir yudum alıp bana dik dik baktı:
" Benim tanıdığım dede bunun için canını sıkmaz."
Fırat haklıydı canımı sıkan tam olarak bu değildi ama kendim bile doğru düzgün ne olduğunu anlamazken Fırat'a söyleyecek bir şeyim olmadığından sustum. Ban gülümseyerek elindeki şişeyi bana uzatıp tokuşturduğun da konuşmanın bittiğini anlamış olmanın rahatlığı içkimi yudumladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSAK(GAY)(TAMAMLANDI)
General FictionYıl 1983 İstanbul. Alevi dedesinin torunu Ali Kemal ve fakültenin reisi ülkücü Göktuğ. Talihsiz bir karşılaşma , talihsiz bir birliktelik. Pek çok çıkmaz sokak . Dede ve topal reis yan yana yürüyebilecekler mi?.. Başlangıç:26 temmuz 2021