Her insan olaylara farklı bir pencereden bakar. Kimisinin gözleri gönülleri ile birleşir ve penceresi genişler, kimileri ise gözlerine at gözlüğü takarak sadece görmek istedikleri kadarını görürler. Ne yazık ki geniş pencereli büyük evler gönlü zenginlere, geniş pencereli aydın gözler ise gönlü zenginlere nasipti. Gelin görün ki o aydınlık gönüller çok az bulunurlar. Kahvaltı masasında aklımdan geçenler tam anlamıyla buydu. Neden mi? Şu an bulunduğumuz durumda aydınlık gönüllere her şeyden çok ihtiyacımız vardı. Ama ne yazık ki dünya at gözlüğü takanların dünyasıydı.
Kerim abi sofra toplandıktan sonra bizi karşısına alıp ne yapmaya karar verdiğimizi sorduğunda yapabileceğimiz pek fazla bir şey olmadığını biliyordu zaten. İkimizde sorusu karşısında lal olmuştuk. Zira ailelerimizde dahil en kıymetlilerimizin bile anlayamayacağı bir konumdaydık. Yani seviyorduk hiç bir engeli umursamadan ama sevmek çoğu zaman işleri yoluna sokmaya ya da insanları ikna etmeye yetmiyordu. Bu arada Kerim abi söze girdi.
" Dün amcana söylediklerini hatırlıyor musun?"
Söylediğim sözler bir bir aklıma geldiğinde başımı öne eğip gözlerimi kapayarak bir " hassiktir" dedim. O anda odadaki sessizlik bunu sesli söylediğimi anlamamı sağlayınca :
" Özür dilerim sadece..."
" Takılma seninde arada içindekileri dışa vurmaya ihtiyacın var ama en son gördüğümde amcan çok kötüydü. Bekli de işe önce onunla konuşarak başlamalısın." diyen Kerim abiye baktım. Ben amcama o kadar korkunç lafı söyledikten sonra nasıl yüzüne bakacaktım. Gözlerim dolu dolu olurken :
" Seni bu zamana kadar yetiştiren amcanın en azından olanları senden duyması adil olmaz mı Ali Kemal?" diyen Ertuğrul abinin sözleri üzerine yerimden kalkıp reise dönerek:
" Üzgünüm Göktuğ gitmeliyim." dedim. Göktuğ'da benimle birlikte ayaklanınca kapıya yönelip montumu aldım. Tam kapıdan çıkacakken kolumu tutan iri ellerle geriye döndüm.
" Ben de geleyim mi?" diyen Göktuğ'a gülümseyerek:
" Bence seninde gönlünü alman gereken birileri var tek tek halledelim her şeyi işimiz bitince benim evde buluşuruz." dedim. Göktuğ beni kendine çekip sıkıca sarıldı.
" Her ne olursa olsun ben yanındayım bunu sakın unutma "
Beni saran kollarına karşılık verip kokusunu içime çekerek kısık bir sesle teşekkür edip Göktuğ'dan ayrıldım. Kerim abilere de teşekkür ettikten sonra dergahın yolunu tuttum. Yol boyunca ne yapmam gerektiğini düşünürken dergaha ulaşmıştım bile kapıya yöneldiğimde Aliye'yi görüp durdum ama anında yaptığı hamle ile yüzüme gelen tokat başımın ters tarafa düşmesine neden oldu.
" Ben de seni adam sanırdım neredeydin tüm gece? İnsan sevdiklerine bunu yapar mı ? Amcan perişan oldu." diyerek öfkesini kusarken sessizce dinledim. Bu arada bize yetişen Engin Aliye'yi omuzlarından tutup geri çekmeye çalışırken karşımda gördüğüm bedenle gözlerimin buğulanmasını engelleyemedim. Amcam ise bir süre yüzüme baktıktan sonra yanıma gelip yanaklarımı avucuna alarak:
" Alim oğlum çok acıdı mı? Gel buz ve krem sürelim." diyerek yüzümü gözleri ile turladı. Yüzüm amcamın avuçlarındayken bakışlarımı eğip " Özür dilerim" dediğimde amcam beni kendine çekip sarılarak:
" Ben de oğlum ben de . Omuzlarına attığım senden ağır yükler için ben de özür dilerim." dedi. Bu arada Aliye hala bana saydırmakla meşgulken içeri girdik. O zaman gördüğüm Selda hocam ile duraksadım. Selda hoca bana gülümseyerek:
" Sağ salim geldin ya çok şükür." dediğinde amcamla bakıştılar. Sanki sözsüz bir iletişim gibiydi ve amcam hocamı başı ile onaylayınca Selda hocam bana gelip elini omzuma koyarak:
" Odada söylediklerini aynen sana iade ediyorum evlat .Mehmet Ali harika bir insandır. Eğer kendini anlatmak istersen seni anlamak için elinden geleni yapar Ali Kemal." dedikten sonra dergahtan ayrıldı. Selda hoca dergahtan ayrılırken amcam omzuma dokunarak beni içerideki odasına yönlendirdi. Hepsi haklılardı başlamam gereken yer amcamın gönlüydü ve ben o gönlün herkese açıldığını görmüştüm. Umarım benim içinde sonuna kadar anlayışla açılırdı. Bu düşüncelerle odaya girdiğimde amcam kapıyı kapatıp beni kolumdan tutarak koltuğa yanına oturttu.
"Ali Kemal oğlum müsaaden varsa önce ben başlayacağım."
Amcamı başımla onayladığımda sözlerine devam etti.
" Ben bu zamana kadar hep seni en yakın arkadaşım en iyi dostum olduğunu düşünüp yükümü seninle paylaşırken bir genç olduğunu ailesiz dayanmaya çalıştığını unuttum önce bunun için özür dilerim. Dergahta yaşamak kolay olmamıştır. Herkese koşmak kendini hep ikinci planda tutmak . Af dilemiyorum zira buna hakkım yok , çünkü benim öncelikli görevim abimin mirasi olan sana gereken özeni göstermekti ve ben bunu bihakkın yerine getiremedim."
Başımı kaldırıp amcamın yüzüne kırık bir ifade ile bakıp hayır anlamında başımı sağa sola salladım. Amcam ise bana sıcak bir gülümseme verdi.
" Şimdi anlat bakalım Selda biraz anlattı ama ben senden duymak istiyorum. Ve kaygılanma elimden geldiğince açık fikirli olmaya çalışacağım."
Nereden başlayacağımı bilememenin tedirginliği ile yerimde bir müddet huzursuzca kıpırdandım . Ama başlamam gerekiyordu, kendimi bir şekilde anlatmalıydım.
" Seviyorum ne zaman olduğunu nasıl olduğunu bilemeden kendimi onun rüzgarında savrulurken buldum. Kaçmaya yanlış anladığımı kendime anlatmaya çalıştım ama olmadı. Ve kabul ettiğimde ise korktum kendimden ondan sizden . Bu kadar engelle baş edecek kadar güçlü olamamaktan. Ben hem bir ülkücü hem de hemcinsim olan birini seversem beni yine de kabul eder misin amca?"
Amcam elimi çenesine götürüp bir süre sıvazladıktan sonra:
" Emin misin?" dedi. Başımla onayladığımda ise bana samimi bir tebessüm sunup:
" Kimi seveceğine kiminle yaşamak istediğine sen karar verecek kadar akıllı ve yetişkin birisin . Bana sadece senin yanında olup destek olmaya çalışmak düşer ama unutma herkes aynı şekilde davranmayacak . Yaşayacaklarına hazırlıklı olmalısın yani tekrar soruyorum emin misin?" dediğinde amcama gülümseyerek başımla onayladım. Amcam da bana aynı şekilde gülümsedi.
" Şu Göktuğ denen çocuk mu?"
Başımı mahçup bir şekilde öne eğdiğimde:
" Selda akıllı bir kadın ve ne yazık ki benden önce fark etmiş." dedi. o an kapının sertçe açılması ile ikimizde bakışlarımızı kapıya yönelttik. Kırmızı görmüş boğa gibi bakan Aliye 'nin sözleri ile ilk engelimle savaşım başlamıştı.
" İğrenç hem ülkücü hem erkek . Dede sen ibne misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSAK(GAY)(TAMAMLANDI)
General FictionYıl 1983 İstanbul. Alevi dedesinin torunu Ali Kemal ve fakültenin reisi ülkücü Göktuğ. Talihsiz bir karşılaşma , talihsiz bir birliktelik. Pek çok çıkmaz sokak . Dede ve topal reis yan yana yürüyebilecekler mi?.. Başlangıç:26 temmuz 2021