Tutsak

1.3K 178 157
                                    

Double-update yaptım, önceki bölümü atlamayın.

Karanlığın, gözlerine bağlanmış olan bağla bir alakası olmadığının, sobadan yükselen çıtırtıları dinlerken farkındaydı Harry. Louis hemen yanında oturuyorken soğuk avucu ensesinde, parmakları mühür noktasının üzerinde geziniyordu sakinleştirici şekilde.

Nasıl bir ortamda olduklarından haberdar değildi, ancak sanki gözlerindeki bağı çözseler de, durum değişmeyecekti. Gözleri açıldığında sonsuz bir karanlık irislerine işleyecek, gözlerindeki hayat ışığını sömürerek kör olmasına sebebiyet verecekti.

Nirvana denilen kadının nerede olduğunu bilmiyordu, sadece gözleri bağlı bir şekilde, Louis'nin yanında sessizce oturuyordu. Tahta kapının gıcırdayarak açıldığını duyduğunda yerinde dikleşti ama suskunluğunun bel kemiğini kırmadan dudaklarını aralamayarak bekledi. Ne konuşacağını bilmiyordu da zaten. Kafasının içinde bir çıkmaz sokağın laneti, o sokağın uğursuz sessizliği vardı.

Bir zamanlar en işlek olan sokaklardan birisiyken zihni, şimdi kendisine atılan adımları kesmeye yemin etmiş gibiydi.

Nedenini bilmiyordu. Belki de en endişelenmesi gereken vakitte, zihni bomboş, kalbi telâşsızdı. Tıpkı bir ölü gibi. Gözlerindeki bağ çıkartılsa, kirpiklerine kadar sinmiş olan boşluğu okuyabilirdiniz.

Bir an bu boşluk onu o kadar afallattı ki, içinde bir çığlık atılsa yankısının kulaklarını sağır edeceğini bilmesi karşısında kapalı gözleri sulandı. Mühür noktası kapanamazdı. Buna inandığından dolayı mı bu kadar tasasızdı? Yoksa artık normal bir hayat yaşayamayıp, bir aile kuramayacağına olan inancından mıydı?

Boş olan zihnine uğursuz adımların atılmaya başladığını, o adımların başını ağrıtmaya başladığını hissetti Harry. Sokağının lanetinden korkmayan bir grup zorba ellerinde taşları ve sopalarıyla adımlamaya başlamışlardı.

Tam karşısına bir sandalye çekildiğini hissettiğinde, dik duruşu çoktan bozulmuş, yeniden kamburlaşmıştı oturuşu. Karşısına oturan kişi derin bir nefes alarak, "Ne için onu serbest bırakmıyorsun?" diye sorduğunda, bu kişinin Nirvana olduğunu anladı Harry. Sessizce oturmaya devam ederken, "Onu serbest bırak," demişti bu kez de uyarırcasına. "Mührü senin yüzünden kapanıyor, Louis."

Louis'nin mühür noktasında gezinen parmaklarının duraksadığını hissetti Harry. Ve sokağına giren zorbaların, içerisinde barındırdığı, bir zamanlar cıvıl cıvıl olan ama şimdi karanlığa gömülmüş dükkânlarını tartakladığını, zarar vermeye başladıklarını da.

"Konuşmayacak mısın?" diye soran Nirvana'nın sesi ifadesizdi. Bir an sesi o kadar çok şifacılarınınki gibi çıkmıştı ki, karşısında o oturuyormuş gibi hissetmişti Harry. "Onu özgür bırak, seninse zaten geri gelecektir."

"Ben buradayım," dedi Harry, içindeki boşluğun yankısı, sesinde kendisine bir beden bulmuştu ve o bedenin elinde paslı bir hançer varken, hançerin ucu, Nirvana'nın boğazına dayalıydı. "Kimsenin değilim, bir yere gitmeyeceğim ya da dönmeyeceğim de. Ben istemediğim sürece bu olmayacak."

"Yanında oturan ve sana yakın olduğu müddetçe mührünün gittikçe daha da kapanmasına sebep olan vampire karşı koyabildiğini söyleyebilir misin, omega?"

"Gayet de söyleyebilirim," dedi Harry. "Elini çek, Louis."

"Kendini kanıtlamak için bir şey yapmana gerek yok," dedi karşılık olarak Nirvana. İkisinin konuşmaları boyunca Louis sessizce beklese de, Harry'nin dediğini yaparak elini çekmiş, ardından oturduğu yerden kalkmıştı. Odanın en köşesine gidip kollarını düğümlerken, "Bana dönme ihtimali olduğunu mu söylüyorsun?" diye sordu en sonunda. Sesi düzdü. "Bu nasıl olabilir?"

𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐁𝐨𝐫𝐧 𝐎𝐟 𝐁𝐥𝐨𝐨𝐝//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin