Ruhların Birleşimi

462 83 114
                                    

Birtakım geçiş bölümleri...

Harry bazenleri kendisini ulu bir çınar olarak görürdü. Yapayalnız bir ovada, tek başına dikilmiş, yaşlı bir ağaç. Ne zaman ki o ovaya birileri uğrasa sevinir, sonrasındaysa sevinci kursağında kalırdı. Sebebiyse yalnız başına olduğu bu ovada, güneşin daima en tepede olmasıydı. Öyle bir güneşti ki bu, gölgesi olmasına bile izin vermiyor, günden güne daha da onu yakarak kabuğunun etrafa saçılmasına sebep oluyordu.

Böylelikle kendi kabuklarıyla pislenmiş çevresinde ona yaklaşıp gölgesinde bile serinlemiyordu kimse. Daima yalnız olan gövdesine tek bir kişi bile sırtını yaslamamıştı şimdiye dek. Daha doğrusu Louis ile tanışana dek. Bu yüzden onunla aralarında oluşan özel bağı yakinen anlayabiliyordu. Tanrı aşkına ona güvenip inanmayacaksa başka kime güvenebilirdi ki?

İçindeki yıllanmış şarap gibi olan yalnızlığını kana kana içen adamdan uzak durmasını söyleyenlere mi?

Hayır, hiç sanmıyordu.

"Onca tantanayı bu şov için mi yaptınız?" dedi Louis huysuz bir sesle karşılarında oturan ikizlere. "Zaten peşimizde olduklarını biliyoruz, sizin ikiz olduğunuzu da ben biliyordum nasıl olduğunu anlamasamda ve açıkçası bu sikimde değildi."

Her zamanki huysuzluğu, her zamanki küfürbazlığı sahnede, spot ışıklarının tam altındaydı. Harry ise kendisini sahne arkasındaymış gibi hissediyordu. Sebebi mi? Sebebi onunla sevişmiş olmasından kaynaklıydı. Sebebi, onunla seviştikten sonra asla normal davranamayacağından kaynaklıydı. Bu yüzden Louis'ye anlam veremedi. Nasıl oluyordu da bu kadar normal davranabiliyordu?

Bu bir kırgınlık değildi, sadece anlam veremiyordu.

Fakat bu anlam veremeyişi, ondan uzakta hissetmesine sebep olmuyor derse de yalan söylemiş olurdu. Lakin şu an donuk bir şaşkınlıkla sahne arkasında olmayı yeğliyordu. Çünkü karşısında daha önce hiç tanık olmadığı bir oyun sergileniyor gibiydi.

Biri vampir, diğeri kurt ikiz kardeşlerden olan Nirvana, "Biraz ciddi ol," dedi sert bir sesle Louis'ye.

"Yeterince ciddiyim. Daha fazla ciddileşmem sizin için pek de iyi olmaz."

"Peşinize kurtlar ve vampirler takıldığında da bu tavrını koruyabilecek misin bakalım," diyen Freya'ydı.

"Freya..."

Adı, Harry'nin dudaklarından ansızın sahipsiz bir ninni gibi döküldü ama Freya'nın yaşlı gözleri Harry'ye döndüğünde, ninnisi onu uyutmak için fazla çocuk kalmıştı. Karşısında kim çıkarsa çıksın Louis ve ona engel olmaya çalışabilirdi ama Freya olmasın, onu anlasın istiyordu Harry. Anlamıştı da. Fakat bazen anlamanın yeterli olmadığını, kederle bakan gözleriyle anlatan bu kez Freya'ydı.

"Harry, sana tek bir sorum olacak," dediğinde kalbi, belirsizliğin yarattığı korkuyla titredi. Sorular her zaman onu, yatağın altındaki var olmayan canavardan korkan bir çocuk gibi ürkütmeyi başarabiliyordu. "Birleştiniz mi?"

Utanç ansızın Harry'nin tüm bedenini işgal altına alarak bocalamasına sebep oldu. Ne demekti bu? Bunun hakkında hesap vermeleri mi lazımdı cidden? Louis içinden geçen sıkıntıyı hissetmişcesine, "Ne biçim sorular bunlar böyle?" dedi sertçe. Tanrı biliyordu ki Harry bu konudan rahatsız olmasa, hiç de utanmadan bu soruyu alaya alabilirdi. Fakat artık o eski vampir değildi, hassasiyetlerine önem verdiği birisi çıkmıştı karşısına.

"Siz bizimle dalga geçmeye mi geldiniz buraya?"

Louis'nin sorusu Nirvana'nın koca bir iç çekemesine sebep olsa da, yaşlı kadın, "Eğer bu olduysa kaçmanız gerekiyor," dedi onun tüm bu vurdum duymazlığına rağmen.

"Neden?" diye sordu Louis gülüşüne engel olamadan. "Yoksa bize ceza mı verirler?"

"Evet," diyen Freya, kendilerini kesinlikle umursamayan vampirin hareketlerine gittikçe daha da sinirlenmeye başlıyordu.

Bunu, ortamın gittikçe daha da ciddileştiğini fark eden Louis ise, "Tamam," dedi ayaklanarak. "Bu kadar saçmalık yeter. Ansızın karşımıza böyle çıkarak bizi korkutmayı düşündüyseniz yanıldınız ve şimdi de size ayrılan sürenin sonuna geldik."

"Louis, dur."

O anda ilk kez Louis ile doğrudan konuşan Harry, aynı zamanda parmaklarını onun bileğine güçsüz sarmaşıklar gibi dolamıştı. Neyse ki güçsüz sarmaşıklarına sahip çıkabilecek, o Louis'yi tutamasa bile Louis'nin onu tutabilecek bir ağaç gibi olduğunu biliyor, bundan endişe duymuyordu.

Louis Harry'ye dönüp, "Harry güven bana, hiç kimse tek bir halt yapamaz," dedi. Sesinde sırtını yaslayabileceği renkli duvarlar, sağlam bir gövde; güvenilir olan her şey vardı. Hâl böyleyken ona nasıl karşı koyabilirdi ki?

"Harry bizimle gel," dedi Freya araya girerek. "Sana anlatmam gereken şeyler var."

Louis ikiz kardeşlere doğru tehditkâr bir adım atıp, "Hiçbir yere gelmiyor," dedi ruhsuz bir tonlamayla.

"Bırak da buna Harry karar versin," dedi vampirlerin şifacısı olan Nirvana da ayağa kalkarak.

"Neden sizinle gelmem gerekiyor?" diye sordu Harry sadece Freya'yı mubatabına alarak. "Ne anlatacaksan burada anlatabilirsin, Louis'den gizlediğim bir şey yok benim."

"Louis'nin gizlediği şeyler var ama," dedi Nirvana. "Mesela hâlâ iyileşememiş olması, senin yanındayken de hiç iyileşemeyecek olması gibi."

Harry, Nirvana'nın sözleri üzerine Louis'ye döndü. Parmakları hâlâ onun bileğinin etrafına sarılıydı. Gözleri de tıpkı parmakları gibi Louis'nin gözlerine tutunsa da, bu birleşim parmaklarının aksine çok güçlüydü. Ancak buna rağmen Louis korkusuzca Harry'nin gözlerinin içine bakarak, "Abartıyor," dedi gerçekçi bir sesle. "Seninle alakası olup olmadığı henüz belli bile değil."

"Hayır, belli. Omega olmana rağmen neden kanını içtiğinde zehirleniyor?"

"Şurup-"

"Şurupla alakası yok," diyen Freya'ydı.

"Yeter."

"Asıl sana yeter, Louis," dedi Nirvana. "Harry bizimle geliyor, gezgin alfa Niall'la bu şehri terk edecek."

"Ben bunu kabul etmiyorum," dedi Harry ilk kez net bir tavırla. "Siz şifacı değil misiniz? Bir şeyler yapın, Louis iyileşsin. Tek yolu ondan uzak durmam olmamalı."

Harry buradaki mantıksızlığı çözemiyordu. Yan yana durduklarında değil, Louis onun kanını içtiğinde sorun çıkarken neden ısrarla şehri terk etmesini bekleyecek kadar radikal davranıyorlardı, gerçekten çözemiyordu. Hem artık onun yanında hiç olmadığı kadar güçlü hissediyordu, ne için bu güçten vazgeçmeliydi ki?

Harry ve Louis fark etmese de, Freya ve Nirvana çoktan onların ruhlarının birleştiğini fark etmişlerdi. Hatta bunu en çok anlayan Freya oldu. Louis ile tanışmadan önce sönük gözlerle etrafta dolaşan Harry yoktu artık. O fark etmese bile bir vampirle mühürlenmiş, hiçbir kurdun dokunamayacağı bir vampir mührü açmıştı vücudunda.

Ansızın, "Sizi öldürecekler," dedi Freya. "Bir vampirle kurt mühürlenemez, anlaşmada Harry'nin bir kurtla mühürlenmesi vardı."

Harry, "Ne anlaşması?" diye sorsada, "Gidelim," dedi Nirvana kardeşine.

"İşte böyle, kesinlikle gitmelisiniz."

Harry, "Ne anlaşması?" diye üstelese de, ikiz kardeşler tek kelime etmeden oradan ayrıldılar.

Louis ve Harry yalnız başlarına kaldıklarında, "Gel buraya," dedi Louis koltukta oturan Harry'ye.

Harry çekingen adımlarla koltuktan kalkıp ona doğru ilerlediğinde, kendisi için açılan kolların arasına girdi. Artık bu kollar onun için bir sığınaktı. Hangi fırtınaya yakalanırsa yakalansın, bu kollar onun limanı olacaktı, emindi bundan.

"Ne olursa olsun korkmana gerek yok," dedi Louis onun zayıf bedenini sıkıca sarmışken. "Senin için hep burada olacağım."

𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐁𝐨𝐫𝐧 𝐎𝐟 𝐁𝐥𝐨𝐨𝐝//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin