9.BÖLÜM

39 3 2
                                    

BU BÖLÜMÜ BEĞENİLERİNİ EKSİK ETMEYEN melike1759 'a İTHAF EDİYORUZ. ERS VE DİLİ OLARAK KEYİFLE OKUMANIZ İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPIYORUZ İNANIN AMA OKUYUCU SAYISI GAYET İYİYKEN VOTE SAYISINDAKİ YOKLUK BİZİM İÇİN HAYAL KIRIKLIĞI. NE KADAR ÇOK VOTE OLURSA O KADAR VERİMLİ YAZABİLİRİZ. KEYİFLİ OKUMALAR CANISLAR. SİZİ SEVİYORUZ...

Evet yanlış duymadım benim evime demişti. Nasıl yani? Ben şimdi paşa paşa onun evine mi gidecektim. Tabiki hayır! Hemen " seninle hiçbir yere gelmiyorum. Hele de senin evine hiç gelmem. Tamam beni kurtardın çok sağol ama gerisini ben hallederim sen beni merak etme!" dedim. İyi de yaptım. Hayır yani sırf beni kurtardı diye ne sanıyordu bu kendini onunla evine falan mı gidicektim.

Özgür umursamaz bi gülümsemeyle "bir ben seni merak etmiyorum. İki asıl sen merak etme seni yemem yani korkmana gerek yok. Şu anda hastaneden kaçmış bir hastasın. Hem de deliler koğuşundan bence kesinlikle benim evime geleceksin. Çünkü başka gidecek yerin yok. Eğer haksız olduğumu düşünüyorsan buyur in." dedi ve arabayı sağa çekerek durdurdu.

Tamam haklı olabilirdi ama pekala ailemin yanına gidebilirdim. Aslında... Gidemezdim. Uff evet gidip de 'kusura bakmayın manyağın teki beni kaçırdı. Zaten birkaç gün önce de intihara kalkıştım -güya- ama şimdi evime döndüm her şey normalmiş gibi' mi diyecektim. Ah bu sefer kesin o hastaneye ömürlük yatırırlardı beni.

Tamam kabul ediyorum tek çare bu çocuğun teklifi daha doğrusu bana sormaya gerek duymadan verdiği karara uymaktı. "Peki" diye söylendim yenik bir ifadeyle. Özgürse zafer kazanmışçasına " evet ben yemeği hazırlarken sen de bir etrafı toplarsın biraz dağınıktı ben çıkarken. Sonra..." dediğinde ani bir çıkışla " özgür ev arkadaşın olmayacağım sadece bir bilemedin iki, yani şu durum düzelene kadar alt tarafı misafir olacağım o kadar. Tabi iznin olursa yoksa kendime başka bir yer de bulurum ben. Ayrıca ben ev işlerinden haz etmem." dedim.

Başka bir yer bulabileceğim konusu hariç diğer konularda nettim.
Özgür "tamam bücür, hemen atarlanma ortam yumuşadın dedim fena mı yaptım yani. Hem sen bu tembellik ve çok çenen yüzünden evde kalırsın ben sana söyleyeyim. Biraz az konuş kızım. Sana nasıl dayanıyor annenler şaşıyorum doğrusu. " dedi ve yine o sırıtışı yaptı.

Aptal çocuk nolcak ama sırf beni sinir etmek için söylemiyorsa ben de Derin değilim. Aslında başardı da normalde olsa şu an neler neler saydırmıştım ona ama sırf inat olsun diye konuşmayacaktım onunla işte. Hıh!

Suskunluğumu korudum. Ta ki stüdyo tarzı evlerin olduğu bir siteye gelene kadar. Özgür girişte duran güvenliğe eliyle selam verirken ben de etrafa bakındım. Tam girişte güvenlik kulübesinin hemen yanında büyük harflerle "ÖZDER SİTESİ" yazıyordu. Garip bir isim, neyse.

İlerledik ve D bloğunun önündeki boş bulduğumuz yere park ettik. Ben arabadan inecekken Özgür kolumdan tuttu ve beni kendine doğru çevirdi. Bir an afalladım. Hop noluyoruz arkadaşım diye söylenicektim ki Özgür "sen konuşmadan duramazsın. Bakalım daha ne kadar konuşmamaya devam ediceksin bücür merak ediyorum doğrusu. " dedi ve arabadan indi.

Ben ne mantık bunları söylediğini düşünürken o benim kolumu bıraktı ve arabadan indi. O indiğinde elim koluma gitti ve onun tuttuğu yeri buldu. Özgür de beni farklı hissettiren bir şey vardı.

Hemen öyle şeyler düşünme Derin. O sana yardım etti seni kurtardı falan ama sen zaten küçüklüğünden beri sana yardım eden koruyup kollayan kişilere karşı duyarlı olmadın mı hep diye düşündüm.

Doğru hatta bir keresinde ilkokuldayken gıcık kızın bir beni itip düşürmüştü ve dizlerim paramparça olmuştu diye ne ağlamıştım sonrasında şu an ismini hatırlayamadığım çocuk beni tutup kaldırdı ve revire götürdü diye bir hafta çocuğun peşinden ayrılmamış ve ona minnettarlığımı göstermek için ne isterse yapmıştım. Ah eski günler...

Ben böyle düşünürken arabanın benim bulunduğum kısmımdaki camı tıklatıldı. Özgür eliyle gel işareti yaparken acaba bu çocuğun camlarla pencerelerle alıp veremediği ne diye de düşündüm. Ardından indim arabadan.

Vakit epey bir geç olmuştu. Uyku da bastırmıştı hani, ah şimdi kendi yatağımda kendi odamda uyumak vardı ama...

Özgür elinde oynayıp durduğu anahtarla bir kapının önüne geldi ve durdu. Ben hala etrafı dikkatle incelemekle meşguldüm tabisi. Kapı numarası 8'di. Evet saçma biliyorum ama ben böyle şeylere takıntılı gibi bir şeydim işte. Böyle saçma şeyleri inceler ve aklımda tutardım. Ayrıca 8 küçüklüğümden beri bana uğur getirmiştir. O yüzden uğurlu rakamımdır kendileri.

Özgür içeri geçerken kenara doğru çekildi ve geçmem için işaret etti. Ben incelemelere devam tabiki. Aman allahım! Bu çocuk şaka yapmıyormuş. Ev harbiden berbattı hayır bir insan ne kadar dağıtabilirdi ki tek başına bir evi. Dışardan gören de Özgür'ü derli toplu düzenli biri sanırdı. Allahım nolur yanlış eve girmiş olalım ya ben bu dağınıklıkta çıldırırım yemin ediyorum. Tamam iyice saçmaladım artık uykum varya herhalde ondan.

Özgür benim etrafa artık nasıl bakıyorsam fark etmiş olacak ki "evimin dağınıklığını incelemen bittiyse toplamaya başlasan artık ben kurt gibi açım eminim sen de o yüzden bir şeyler hazırlamaya gidiyorum. Sana da kolay gelsin. " dedi ve uzaklaştı.

Konuşmama izin bile vermeden gitti öylece. Yok artık bu kadarı da fazla beyefendi evinin kapılarını açıyor diye hizmetçisi belledi beni herhalde diye düşünerek daha da sinirlendim.

Ama ya ben bu dağınıklıkta yapamazdım ki rahat duramazdım yani. Böyleyim işte napıyım. Düzeni seviyorum ben dağınıklığı değil! Hem nolucak canım bir iki parça bir şeyi alıp düzeltsem elime mi yapışır diyerekten başladım toparlamaya ama bir koku beni öyle cezbetti kii anlatamam.

Kokunun geldiği yere doğru emin adımlarla yaklaştım ve ahh gerçekten muhteşemdi. Özgür en sevdiğim şeyi yani kremalı makarnadan yapmıştı. Evet basit bir makarna olabilir ama iş kremada bence. Zaten pek et seven biri değildim. Öyle ettir balıktır aramazdım pek ama makarna olunca işler değişir tabi.

Ben öyle bir bakmış olmalıyım ki Özgür otuz iki diş sırıtarak "kapat şu ağzını sinek giricek. Hem alt tarafı bir makarna yaptım. Sen daha makarnada böyleysen ohooo.." dedi. Ben durur muyum hiç " alt tarafı makarna mı. Ben bu makarnaya bayılıyorum hem de kremalı off." diyerek iç çektim.

Özgür de " bu kadar seviyorsan hadi soğutma da yiyelim dedi ve tabakları mutfağın köşesinde duran iki kişilik masaya koydu.

Harbiden harika yapmıştı bu çocuk kesinlikle aşçı falan olmalıydı. Ama yemek yerken her yerimin ağrıdığını ve yorulduğumu hissettim.

Yemeğim biter bitmez tabaklarımızı
kenardaki bulaşık makinesine kaldırdım ve masayı topladım. Özgür kenarda durmuş beni izliyordu ona napıyorsun gibisinden bakış atarken " gel hadi biraz televizyona falan bakalım bu saatte güzel şeyler oluyor bazen. " dedi ve içeri doğru gitti tabi ben de peşinden.

Salondaki büyük koltuğun bir köşesine Özgür diğer bir köşesine ben otururken aramızda mesafe olmasına özen gösterdim. Zaten bir yabancının evinde hem de bir erkeğin evinde kalıyordum ve de bundan ailemin haberi yoktu kendimi çok rahatsız hissediyordum.

Aklıma sırayla annem babam ve Murat geldi acaba onlar napıyorlardı bensiz. Ben düşüncelerime dalmış onlarla boğuşurken göz kapaklarım ağır ağır inmeye başladı ve sonunda dayanamayıp kendimi uykunun kollarına teslim ettim.

Sabah omzumda hissettiğim bir ağırlıkla hafifçe gözlerimi aralamaya başladım. Koltukta uyuyakalmıştım her yerimin ağrıdığını hissediyordum derken soluma doğru bakmamla hayretler içinde ağzımın açılmadı bir oldu. Omzumdaki ağırlığın sebebi Özgür bey hazretleriymiş. Nasıl olur ya ben tam diğer uçtaydım. Buraya nasıl geldim ki diye düşündüm.

O sırada omzumu işgal etmiş olan Özgür uyandı ve bana gülümseyerek "günaydın" dedi. Ben hala nolduğundaydım.

GİRDAP'IN SONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin