13 yıl sonra...
Murat her gece olduğu gibi aynı kabusun içinde sıkışmış kıvranıyordu. Hala aklından çıkmamıştı kan rengi alevler. Ve ağlayan Derin'in sesi. Hala affedemiyordu kendini. Nasıl yapmıştı bunu kardeşine.
Sayıkladığından habersiz uyandı kan ter içinde. Yatakta doğruldu. Ayaklarının altında parkenin soğukluğunu hissetti. Koşarak Derin'in odasına gitti.
Kumral saçları yüzüne düşmüş elleri yanağının altında huzurlu bir şekilde melek gibi uyuyordu kardeşi.
Hiç düşünmeden yanına uzandı onun kokusunu içine çekerek. Elini omzundaki yara izinin üstünde gezdirerek kendi düşüncelerine daldı yine.Ta ki Derin uyanıp onu düşüncelerinden kurtarana kadar. "Abicim? Bir şey mi oldu ? "
Murat kardeşinin bu telaşına hafif bir tebessümle karşılık vererek " hayır bitanem sadece seni çok özledim."
Derin ağabeyindeki değişimi anlamadı ama
sadece ağabeyine sarılmakla yetindi.▪️▫️▪️
" Ahhh! Derin kaç kere söyledim sana şu alarm sesini değiştir diye yaaa! Offf "
"Ne bağırıyorsun Murat ya alarma değil senin sesine uyandım resmen. Ayrıca kalk da hazırlan hadi. Hem hatırlarsan dün gece buraya gelen sendin. Her neyse senin yüzünden rüyamın en güzel yerinde uyandım. Tam da beyaz spor arabalı prensin yüzünü görecektim yaa..."
"Beyaz spor arabalı prens mi Derin ne saçmalıyorsun sen sabah sabah. Daha afyonun patlamadı senin galiba. Ayrıca sen ne biçim rüyalar görüyosun kızım ne o öyle prens falan. Bak bulurum o prensi..."
" Muratt! Sakin ol ya seni sinir etmek için söyledim. Valla rüyamda seninle kırda çimende çiçeklerin böceklerin arasında oynuyorduk ya. " dedi ama bir an böceklerden nefret ettiğini ve sırf bu yüzden pikniklere bile gitmediğini anımsadı ve ağabeyinin bunu fark etmemesini diledi." hadi hadi kalk da hazırlan okula geç kalıcaz sonra karışmam bak. " dedi murat ve kalkıp sallana sallana odasına doğru yol aldı tabi bu sırada hala alarma saydırıyordu.
Derin istemeyerek de olsa yatağından kalktı ve dolabında asılı duran gömleğini ve eteğini giydikten sonra çantasını hazırlayıp kahvaltı için aşağıya indi.
Tam merdivenleri inerken Muratla karşılaştı ve nerdeyse her sabah olduğu gibi mutfağa inme yarışı başladı. Ve tabiki kazanan murat oldu. Her zamanki gibi...
Derin aldırış etmeden kahvaltısını yapmaya başladı. Tam kahvaltısını bitirmiş çantasını alıp arabaya gidecekken Murat onu durdurup " öğlenki maça geleceksin değil mi? " diye sorunca bir an aklına bugün ağabeyinin uzun zamandır beklediği o çok önemli maçının olduğu geldi.
" tamamen aklımdan çıkmış ve tabiki gelirim canım abim , seni yalnız bırakır mıyım ben. Anne sen de benimle geleceksin değil mi?" Fulya hanım " tabi tatlım birtanecik oğlumu böylesine önemli bir maçta yalnız bırakır mıyım. Hatta sen derslerden sonra okulda bekle ben maça gelirim orda buluşuruz olur mu ?" dedi kızının ağabeyine dalmış suratını seyrettiğini görerek. Sonra Derin annesinin cevap bekleyen suratına bakarak "tamam olur ben beklerim seni. "Dedi ve ardından kapıya yönelerek " hadi Murat! Gitmiyor muyuz artık ?" Diye sordu tüm vücudu sinirden gerilirken cevabını beklemeden "görüşürüz anne, hoşçakal baba. " diyerek Murat'ın arabasına doğru yol almaya başladı ve Murat'ın dün gece yanına gelişini ve son zamanlardaki garip hal ve tavırlarını düşündü.Nesi vardı ağabeyinin böyle acaba Sareyle mi aralarında bir şey olmuştu gerçi olsa bile ağabeyi onunla bu konularda konuşmazdı ki. O tam düşüncelerine dalmışken arkasından Murat yaklaştı ve "ne oldu ne düşünüyorsun sen öyle bakalım?" Diye sordu kardeşinin yanağından bir makas alarak. " hiiç, hiç bir şey yani bugün yapacaklarımı ve şu gıcık performans ödevlerimi düşünüyordum sadece. " dedi gülümser bir şekilde ve arabaya bindi.
Murat da kardeşinin ardından arabaya bindi ve hiç konuşmadan radyodaki müziğin sesiyle okula geldiler. Birbirleriyle vedalaşarak kendi sınıflarına girdiler.
Ee tabi ağabeyi ondan iki yaş büyük olduğu için okulda ayrı bir havası vardı tabi bir de okul basketbol takımının kaptanıydı, ama hiçbir zaman bu havaya kapılıp kardeşini umursamazdan falan gelmemişti. İyiki de gelmemişti bu okulda bir ağabeyi bir de en yakın arkadaşı Mehir vardı kendini yakın hissettiği. Sabah sınıfta Mehirle biraz sohbet ettikten sonra öğlen maça beraber gideceklerini kararlaştırıp öğretmenin sınıfa gelmesiyle derse döndüler. Dersler bugün hızlı mı geçmişti yoksa o kafasındaki düşünceler yüzünden mi böyle düşünüyordu acaba. Saatine baktığında maçın başlamasına on beş dakika kaldığını gördü ve tam o sırada telefonu çaldı, arayan tabiki annesiydi. " Derin ben geldim spor salonunda seni bekliyorum." dedi ve Derin de " tamam annecim bizde birazdan Mehirle birlikte orda oluruz. " dedi ve Mehir'e seslenerek spor salonuna doğru yürümeye başladılar.
Spor salonuna geldiklerinde annesinin tribünde oturduğunu gördü ve annesi de onları görünce el salladı ve 'hadi gelin' dercesine işaret yaptı. Mehirle birlikte annesinin yanına giderek annesine sarıldı ve annesiyle biraz konuştuktan sonra aklını sabahtan beri meşgul eden ağabeyine bakmaya karar verdi ve annesiyle Mehir'e " ben bir ağabeyime bakayım. " dedi ve oradan uzaklaştı.
Yolda ağabeyinin en yakın arkadaşı Uras'ı gördü ve " Uras ağabeyimi gördün mü?" diye sordu. Uras "Murat soyunma odasında olacaktı. Önemli bir şey mi oldu biraz gergin gibi gözüküyorsun, iyi misin?" dedi kıza dikkatlice bakarak. Derin "iyiyim sadece yorgunum biraz neyse ben bir ağabeyime bakayım teşekkürler. Bu arada maçta başarılar. " dedi ve hafif tebessüm edip soyunma odasına gitmeye koyuldu.
Soyunma odasının bulunduğu koridorda bir bağırışma sesleri geliyordu. Biraz daha ilerleyince bu sesin ağabeyinden geldiğini anladı ve koşarak soyunma odasının kapısına geldi. Tam içeri girecekken ağabeyinin sözleri üzerine durdu.
Murat telefonla konuşuyordu ve telefondaki kişiye "hepsi o şerefsiz adamın suçu, hepsi onun suçu. Onun yüzünden Derin düzelme ihtimali neredeyse olmayan bir hastalığın pençesinde senelerdir boğuşup duruyor... Onun yüzünden ben her gece aynı kabusu görüyorum ve her gün bu suçluluk duygusuyla yaşıyorum. eğer o gece annem o adam yüzünden dışarı çıkmamış olsaydı lanet olasıca yangın da çıkmamış olacaktı!"
Derin bu duydukları üzerine donup kaldı. Ne yangını diye düşündü daha da önemlisi hastalığının daha doğrusu doğuştan geldiğini bildiği hastalığının asıl sebebi bir yangın mıydı? Ve bu yangının çıkmasıyla annesinin ne alakası vardı, Murat'ın ikidebir o adam dediği kişi kimdi? Murat niye kendini suçlu hissediyordu?
Derin bunları düşünürken sinirinden yerinde duramadı, farkında olmadan gözünden birkaç damla yaş düştü ve nereye gittiğini bilmeden yürümeye koyuldu.
Ailesi ondan neler saklıyordu? Bu ve aklındaki tüm soruların cevabını bulmalıydı.
Ama önce sakinleşmeli ve acilen bir hava almalıydı. Ayakları onu farkında olmadan okulun hemen yanındaki parka getirmişti. Küçükken de bu parkı çok severdi. Açık hava, deniz ve güneş... Onun içini rahatlatan tek bileşimdi bu park. Canı sıkıldığında ya da bunalıp hava alma ihtiyacı duyduğunda kendini hep burada bulmuştu. Bazen oturup denizin o sonsuzluğuna dalar, bazen parktaki çocukların o neşe saçan kahkahalarını dinler ve şiir okurdu.
Derin tüm vücudu sinirden gerilirken gözyaşları içinde bugün olanları ve ağabeyinin yaptığı telefon görüşmesini düşünürken arkasından bir elin ona dokunmasıyla irkildi ve arkasındaki kişiye bakmak için döndüğünde karşısındaki kişiyi görünce şaşkınlıktan ağzı açık kaldı...
![](https://img.wattpad.com/cover/33382824-288-k647039.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP'IN SONU
Novela JuvenilSana gitme demeyeceğim, Üşüyorsan ceketimi al. Günün en güzel saatleri bunlar; Yanımda kal... Ö.ASAF