Doğrusu, Dogaro'dan çıktıktan sonra her yerin bana cennet gibi geleceğini düşünürdüm. Luna'ya gelirken de çok şey hayal etmiştim. Furiler düşündüğüm gibi olmayacağını söylediğinde ise 'o kadar kötüyse neden gidiyorsunuz' demiştim, onlarda bana sinsi bir gülücük atmıştı ve gerçekten üçü de aynı anda aynı gülücüğü ortaya koymuştu. Bu kadar korkulmaları şaşırılacak bir durum değildi. Şimdiye dönersem burası kötü değil felaketti. Masalar ahşaptan, tavan eskimiş sarı ve beyaz ışıklarla doluydu. Sönük sönük yanıyorlardı. Duvarlarda boydan boya pençe izleri, kan izleri, içki lekeleri ve yırtık posterler vardı. Şimdiden pişman olduğumu hissediyordum ama kendime hemen pes etmemi hatırlatıp yürümeye devam ettim. Ben düz yürümeye devam edecekken Alecto dirseğimden tutup beni çekiştirdi.
"Bunun için sebebin olsa iyi edersin." derken gözlerimle dirseğimi tuttuğu elini işaret ediyordum.
Gözlerini 360 derece çevirip ağzındaki sakızı patlattı. "Bu kötü kız rollerin çok eğlenceli olacakmış gibi geliyor Ivo ve lütfen eline yüzüne bulaştırma." Sonra arkama geçip itmeye başladı. İçimden bir of çekip Megaera'ya baktım. Bana sanki hoşuna gitmiyor bakışı attı. İnkar edemeyecektim Alecto kardeşlerin en küçüğüydü ve o ne yapmak isterse izin verirdim. Kardeşlerimden bir farkı yoktu benim için.
Megaera" Tisiphone kimle mesajlaşıyorsun?" dediğinde Tisi telefonun ekranını kapatıp" Bu seni ilgilendirmez." dedi. Mega sinirli bir bakışla koluma girip beni yönlendirmeye başladı. Tisi agresif olandı ancak içlerindeki en vahşi güzelliğede o sahipti. Gözleri ve saçları karanlık kadar siyahtı. Cildi bembeyaz ve ışıl ışıldı. Bir kere görünce asla unutamayacağınız bir yüze sahipti. Tisi ve ben gece ve gündüz kadar farklıydık.
Bunları düşünürken hala nereye gittiğimizi bilmiyordum. Kimse yoktu. Bir sürprizle karşılaşacağıma adım gibi emindim. Adımımı attığım yerlerde cam kırıkları ayakkabımın altında eziliyordu.
"Kızlar bitmedi mi? Çünkü ben buraya gelirken yasak olan her şeyi çiğnedim ve bir hayal kırıklığıyla cezamı kabullenmek istemiyorum" Durdum.
"Birde sana sabırlı derler." diye burun kıvırdı Alec.
"Bu saatten sonra kimsenin diyeceğini sanmıyorum." Kollarımı kavuşturup üçüne döndüm.
"Tamam kızlar bu kadar gizem yeter bence. Biraz daha devam edersek bu güzellikleri görmeden ölecek." Tisi tırnaklarına çok değişik bir şey görüyormuş gibi bakıyordu.
Kollarımı açıp diken üstündeki halimi belli etmemeye çalıştım. Sert durmaya çalışıyordum ama bugünün nasıl sonlanacağını bilmiyordum. Beni korkutan cezam değildi aslında bugun daha kızlara söylemediğim ve yapacağım şeydi. O sırada kızlar beni ortalarına alıp etrafımda çember oluşturdular.
"Bu işe yarayacak mı?" diye dordu Tisi.
Mega"Elbette yarayacak, bunu bin defa yaptık." diyince Alec" Ama onunla yapmadık." diyip beni gösterdi. Ne konuştuklarına anlam veremezken etrafımda siyah, kırmızı ve turuncu ışıklar gezinmeye başladı.
"Bu normal mi?" dedim.
"Ivo hayatının deneyimini yaşamaya hazır mısın?" dedi Mega.
Cevap bile veremeden kendimi bir yere ışınlanırken buldum.
Gözlerimi açtığımda tek başımaydım. Az önce bulunduğum siyah, rutubetli ve pis mekan gitmiş yerine deniz figürlerinin çizildiği duvarlar, mavinin her tonunun işlendiği mermerler gelmişti. Bulutların üzerinde yarısı camdan oluşan bir yerdeydim. Kafamı kaldırınca kocaman bir lcd ekran televizyon gördüm. Bunları insanlar kullanmıyor muydu? Sanırım insanlarda böyle mekanlara gelebiliyordu. Işıklar odanın her bir köşesine asılmış mor renk veriyordu. Mekandakiler gruplarca oturmuştu. Barın olduğu yerde seelileri görüyordum. Elflerin tam karşısında şampanya patlatıyorlardı. Bugun ki turnuvada kimin yendiği belli olmuştu. Etrafıma göz atıp yürürken bana doğru gelen Mega'yı gördüm.
Hızlıca yanına doğru gidip" Nereye kayboldunuz?" diyip sessizce bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESARET
FantasyDEĞERLİ TAŞLAR SERİSİ 1 (+18 sahneler mevcuttur.) Dört kız kardeşin en büyüğü olan, cesaret ve saflığın tanrıçası Ivory bu defa tahmin bile edemeyeceği kadar başını belaya sokmuştu. Uzun zamandır çıkması yasak olan Dorago'dan en yakın arkadaşı olan...