2.

26 6 4
                                    

Mega, Tisi ve Alec birkaç saattir Ivory'i arıyorlardı. Perişan bir haldelerdi. En çokta Mega onu buraya getirdiği için çok pişmandı. Aramadıkları yer kalmamıştı. En sonunda bir köşeye çekilmiş ne yapacaklarını düşünüyorlardı.

"Sanırım boku yedik." dedi Alec. Saatlerdir yüzünde olan o alaycı ifade gitmiş ilk defa ciddi bir hal almıştı.

"Yer yarıldı içine girdi sanki. Sadece iki dakika yalnız bıraktıysanız buhar olacak hali yok." Tisi sinirden çatılmış kaşlarıyla Mega'ya döndü.

"Bana öyle bakma. Herkes oradaydı. Bir anda ortadan kayboldu." Düşünceli bir şekilde etraftaki perilere bakarken birden kızlara döndü.

"Aklıma çok fena bir şey geliyor ama buna inanmak istemiyorum." Derin bir nefes aldı. "Nerde olduğunu biliyorum."

"Buna inanamayacaksınız."


*

Calem duyduklarına inanamaz şekilde alık alık kıza bakıyordu. İçinde yoğun bir öfkeyle kızı yok edecekken, tamda onun azılı düşmanı tarafından gönderilen biri olduğunu düşünmeye başlamışken bu kadar şaşırmayı beklemiyordu.

Bu yüzden "Ne diyorsun sen?" diye üç kelime çıkabildi ağzından.

"Eğer her şeyi öğrenmek istiyorsan beni hemen ortadan kaybetmen gerekiyor."

"Sence şu an benimle pazarlık yapabilecek durumda mısın?" Alayla baktı.

"Eminim ki söyleyeceklerimi duymak isteyeceksin."


*

Onu şaşırtmaktan bu kadar keyif alacağımı tahmin etmiyordum. Evet bir şeyler planlamıştım ama beni de öldüreceğini düşünmemiştim yahu! Adam resmen manyak bir katil gibi beni yok etme moduna geçmişti. Evet duyduğu şeyler ilgisini çekecekti ama biraz abartıyor olabilirim. Bu anı o kadar zamandır bekliyordum ki. Saatlerce araştırmış bana yardım edecek birilerini aramıştım. Çevremdekilerden, kardeşlerimden ya da arkadaşlarımdan yardım isteyebilirdim ama eğer olurda başarısız olursak hayatlarını cehenneme çevirmeyi göze alamayacak kadar çok seviyordum onları. En sonunda bir cin bulmuştum. Herkesin adını bildiği ama asla gerçekte nasıl göründüğünü bilmediği bir cini... İlk başta onu nasıl bulacağımı, bulsam da nasıl tanıyacağımı kara kara düşünüp durdum. Tam vazgeçiyordum ki aklıma benim bir tanrıça olduğum geldi. Bu o kadar acınası bir andı ki. Yıllardır kullanamadığım güçlerim ve yaptığım bir hata  -tek bir hata- kendi kimliğimden ve yapabileceklerimden beni uzaklaştırmıştı. Öyle ki, bizler çok az kalmıştık bu yüzden her hareketimize ve yaptıklarımıza dikkat etmemiz belirtilerek büyümüştük. Ama kardeşlerim ve ben arasından en çok bana yüklenilmişti. En büyük çocuk olmak çok zordu.

Tılsımım beni seçtiğinde herkes çok şaşırmıştı. Ben dahil herkes bu taşın Emery'i seçeceğine emindik. Bir tek annem tılsımların önündeyken bana bakmış ve ne olacağını bilen bir gülücük atmıştı.

Kahin taşı. Gelecek taşı.

Beni seçmişti. Bütün nefesler tutulmuş, bu taşın bana getireceği yetenekler düşünülmeye başlanmıştı.

İşte bugün Calem'i de tamda bu taş sayesinde görüyordum. Tılsımla bir bütün haline geldiğimiz için yetenekleri damarlarıma işlemiş, gözlerim iyice denizin parlak mavisine dönmüştü.

Sadece tek bir sorun kalmıştı planımda. Calem'i nasıl ikna edecektim. Bunu düşünerek gözlerimi kapattığımda bir imge görmüştüm. Cehennemden fırlamış gibi görünen ateşler içinde bir adamın Calem'le öldüresiye dövüştüğünü. O an öyle heyecanlı öyle meraklı halde bu imgenin bitmemesini dilemiştim. Biliyordum, bu bana istediğim son şeyi de verecekti. Ve tam o anda görmüştüm Calem'i. Adamın gözlerinde. Ardından Calem'in gözlerinden de adamı. İçine dalarak düşüncelerine indiğimde öfke, özlem ve bir nebze korku görmüştüm. Calem bu adamdan kaçıyordu. Hemde deli gibi.

CESARETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin