Multimedia' da Eylem (Eylem'in kim olduğunu bölümü okuyunca anlayacaksınız)
Aynadaki kişi ben miydim? Gözlerim kanlanmış ve gözlerimin altında halkalar oluşmuştu. Gece boyunca ağlamıştım.
Aynadaki yansımama yüzümü buruşturarak baktım.
Kocaman bir nefes alıp kendimi topladım. Ve o an kendime bir söz verdim. Ağlamak artık yoktu. Yeni bir hayata yelken açacaktım. Gerekirse bu uğurda değişecektim, ama mutluluğu bulmadan ölmeyecektim. Sonunda daha fazla acı çeksemde şu bokluktan kurtulmak istiyordum. Tedavi olmak isteyen bir uyuşturucu bağımlısı gibiydim. Geçmişimden kurtulmak istiyordum, ama peşimi bırakmıyordu. Bir şekilde ondan kurtulamıyordum. Beni öldürüyordu. Ruhum ölüyordu.
Ellerimle saçlarımı taradım. Kıyafetlerimi de yavaşça çıkardım. Soğuk suyu açtım ve yavaş bir şekilde içeri girdim. Soğuk su sıcak bedenimle çarpışınca ürperdim. Dudaklarımı kemirerek suya iyice girdim. Donuyordum, ama önemsemiyordum. Ellerimle saçımı alnımdan boynuma kadar sıvazladım. Dudaklarımı açarak soğuk suyun etkisiyle titrek bir nefes aldım. Beynimde "Unut" kelimesi yankılanıyordu. Soğuk su iyi geliyordu, başımın ağrısına ve göz çevreme. Gerçekten yeni ve uyuşturucusuz bir hayat istiyordum. Gerçek bir hayat.
Ellerimi soğuk banyo fayansına koyarak ellerime yaslandım. Soğuk su tüm vücudumu ısırıyordu. Soğuk, iyi hissettiriyordu. Ağlamaktan geriye kalan duygu kırıntılarımı çekiyordu. Onları kasırgayla yok ediyordu. Hissizleştiriyordu.
X X X X
Siyah deri ceketimi üzerime giyip kalın bir eyeliner çektim. Belkide bu davranışlarımdan dolayı gerçekten kimsem yoktu. Aslında sadee kendim gibi davranıyorum. Tabii değişmiştim ve beni bu şekilde kabul etmesi zor olacaktı. Aslında olgunluk olarak değil. Sadece daha çok kimsesizleştikçe daha umursamaz daha patavatsız daha asi oluyordum. Çektiğim acı benim hatam olmadığı için acı çektikçe daha fazla hata yapmak istiyordum. Ama belkide zamanla ben de değişirdim. Sonuçta beni değiştirende zamanın getirdiği acıydı. Çıkıp, uzun adımlarla ilerledim.
Caner sigarasını yakıyordu, sarılan bir çift vardı ama Ada yoktu. Ben yaklaşırken biri erkek biri kız iki kişi daha geldi. Gelen kız sarışındı. Kıvırtarak ilerlemeyi bırakıp oturdu. Saçlarıyla oynamaya başladı. Kendini çok beğendiği her halinden belli oluyordu. Havalı bir şekilde yanlarında durdum. Caner bana baktı. Yamukça gülümseyip "Doğruluk cesaretlilik oynayalım" dedi. Kimse itiraz etmedi.
Benle birlikte altı kişiyle oynamaya başladık.
Bartu diye bir çocuk sormaya başladı. Şu sarışın kendini beğenmiş kızı işaret etti. Kız parmaklarıyla D harfini işareti yaptı. "Pekala, Eylem. Kaç kez sevgilini aldattın?" Dedi Bartu.
Adının Eylem olduğunu öğrendiğim kız hınzırca gülümseyip "Hiç saymaya kalkışmadım" dedi. Çemberdeki herkes gülmeye başladı. Eylem saçını savurdu. Al işte. Tescilli sürtük.
Sorma sırası Caner'deydi. Beni işaret etti. Tabiki ezikler gibi (!) doğruluk demeyecektim. "Cesaret. " diye öne atıldım.
Caner cebinden kağıt para çıkardı. Havada sallayıp sigarasına değdirdi. Para yarısına kadar yanınca söndürdü. Ve bana uzattı. "Yala. Yanık kısmı"
OHA. Oha.İtiraz etmek istiyordum ama etmeyeceğimi bende biliyordum. Paraya uzanıp aldım. Parayı dilimle yaladım. Yüzüm buruştu. Paranın yanık kararmış kısımları ağzımda kalmıştı. Ayrıca küflenmiş ve yanık bir yemeği yemek gibi iğrenç bir tadı vardı. Pas ve küf gibi kokuyordu. Resmen ciğerlerim çürümüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇSİZLİĞİN CESARETİ
Teen FictionSiyahın gökkuşağında yeri yoktur. Siyah bunu bilir ve kendini renklerden soyutlar... Birgün; Siyah, bilmediği tonlarını öğrenirken kendinden daha koyu bir ton keşfeder... Bilinmeyenleri örten bir sürü farklı tonlarda siyah... Kendi tonlarından bir g...