Multimedia Özgür (bölümü okuyunca kim olduğunu öğreneceksiniz.)
Bölüm şarkısı; Bruno Mars-Uptown funk
Son sayfayı Arctric Monkeys-fireside ile okursanız daha iyi olur :)
•••••••••••••••••••••
"Sen gevur evladı mısın!" Diye bağırdım. Artık iyice sinirime bozmaya başlamıştı."Ben sana çok meraklıyım sanki. Salak." Dediğinde umursamadım. Sırtımdaki çantayla zor bela olsada kalktım. Bu mal barda da beni kıç üstü yere fırlatmıştı.
Yerdeki bavulu elime aldım. Ona bakmadan sabır dileyerek açık kahverengi kapıdan çıkıp markete geçtim. Gece de yemek yemediğim için acımdan ölüyordum.
Sarışın çocuk benden üç metre kadar uzaktaydı ve bana bakıyordu. Kafamı kaldırıp ona bakmamıştım ama göz ucuyla bana baktığını görebiliyordum. İlgilenmeden marketin çıstık pıstık şeyler bulabileceğim yerine gittim. İki paket tuzlu kraker, bir tane çikolata ve ice tea alıp kasaya gittim. Sarışın beni izliyormu hala diye göz ucuyla baktığımda dört paket meyveli kekle kasaya yanıma geldiğini gördüm. Bu sefer hafiften kafamı kaldırıp baktım ama o keklere bakıyordu.Kasaya para vermek için önce sırt çantama baktım. Göremeyince sinirle içindekileri çıkarmaya başladım. Sonra sarışın çocuk kahkaha atmaya başladı. Ama nasıl bir kahkaha. Gülmekten altına sıçacak sandım. Sarışın çocuğa sert bir bakış gönderdim.
Cüzdanı bulamayınca, dağıttığım eşyaları tekrar sırt çantama tepmeye başlamıştım ki neyi çıkardığımı farkettim. Çantamda acil durumlar için taşıdığım pedi çıkardığım için gülüyordu! Rezil olmuştum! Alkış.
Sinirle çantamı kırarcasına eşyaları içine teptim. Tabii bu arada yüzüm ne renge girdi bilmiyordum ama gülmesi beni iyice sinirlendirmişti. Zaten rezil olmuştum.
Gerçi o çocuğu bir daha görmeyecektim ki! Kimin umrundaydı? Rezil olmamışım gibi düşünebilirdim. Kendi kendimi rahatlattım. Çocuğa laf filan atmakla uğraşmayacaktım.
Cebimdeki yüzlüklerden birini uzattım. Adam elimdeki paraya bakınca"Abla bozuk yok mu?" Dedi. Varda o yüzden yüzlük veriyorum zaten.
"Sizce yüzlük vermemde ki amaç ne olabilir?" Diye sordum beynini çalıştır der gibi. Sarışın çocuk lafa atladı.
"Ben öderim onunkileri abi." Dedi ama pislik gibi değil. İyi niyetli bir insan gibi söylemişti.
Çocuğa tek kaşımı kaldırdım. Omuz silkti. Çantamda cüzdanımı aramaya üşeniyordum zaten. Hiç öyle ben ödetmem diye gurur yapmayacaktım. Zaten toplasan beş lira etmeyecek kadar parçam vardı. Ödesin. Kıçımı kırmanın bedeli.
Teşekkür etmeden eşyalarımı aldım. Sarışın çocuğa bakmadan ilerledim.Hay ben! Dirseğimden çekilmemle yere kapaklanma olasılığım sıfırlandı. Kim koydu bu marketin önüne bu kaldırımı? Sarışın çocuk yine kendininkahraman ilan etme çabasında. Birde bi sırıtı- Pirsing mi o ? Dudağında pirsing vardı. Yeni dikkatimi çeken yere dokunma isteğimi güçlükle zapdettim. Eline bakınca çocuk elini çekti.
"Ya yok bence sen sakarlığın lisansını almışsın." Sarışına gözlerimi kısarak baktım.
" Sus. Çok işim var. Uğraşamam senle."
"Burada olduğuna göree.. yolun nereye asi kız?" Dedi
"Seni ilgilendirmez." Diye kısaca kestirip attım
"Çobansız koyun gibi bakıyordun buraya gelirken. Nereye gidiyorsun?" Diye diretti. Benim hiç bir zaman çobanım olmadı. Olmazdıda. Ben her zaman tek yaşardım. Kimsenin düşüncelerini hayatıma sokmazdım. Ben böyle yaşamayı öğrenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇSİZLİĞİN CESARETİ
Подростковая литератураSiyahın gökkuşağında yeri yoktur. Siyah bunu bilir ve kendini renklerden soyutlar... Birgün; Siyah, bilmediği tonlarını öğrenirken kendinden daha koyu bir ton keşfeder... Bilinmeyenleri örten bir sürü farklı tonlarda siyah... Kendi tonlarından bir g...