15. Özür

34 4 1
                                    

Skylar Grey- Words

Kesinlikle şarkıyı dinleyerek okuyun :)
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Duyduğum her harf boğazıma takılıp kalmıştı. Yutkunamıyordum ve içimin boğumlandığını hissediyordum. Boğuluyormuş gibi hissediyordum. Nefes alamıyordum. Duvarların etrafımda döndüğünü hissettim. Bilincim saniyelerin nasıl geçtiğini kavrayamıyordu. Sanki zaman ağırlaşmıştı. Kalbimin sızısı öyle derindiki bunu yaşamaktansa ölmek istedim.

Emre bana her şeyi anlatmıştı. Kulaklarım uğulduyordu.

Benim aptallığımdı. O konuşmamıştı. Ama suç benimdi! Hemen hüküm vermiştim! "Ben zaten olayı anladım ama sen yinede anlat" tavrı takınırsam kız tabii anlatmazdı. Ne halde olduğundan habersiz onu bırakıp gitmiştim...

Birbirimizin ilki olacaktık...

Söz vermiştik hiç bırakmayacağız birbirimizi diye...

O şerefsiz nasıl ellerini benim papatyama sürebilmişti? Ben bile ona kıyamazken o benim olan papatyamı önce elimden almış, sonra da kopartmıştı.

Vücudumun zangırdamasına neden olan bir öfke dalgasına kapıldım.

Benim kıyamadığıma nasıl dokunurdu? Nasıl bizi bu bokluğa sokmuştu? Nasıl benim hayatımın içine etmişti? Nasıl benim olanı incitmişti? Nasıl yapmıştı?

Tuara... Perişan olmalıydı. Yaşadığım her saniye içim burkuluyordu. Benim hissettiklerim onunkilerin yanında neydi ki?

Onun yanına gitmeliydim... Artık saramayacağım yaralarının kapanmasını sağlamaya çalışıp, gerekirse ölene kadar başında bekleyecektim. Onu bir daha bırakamazdım. İçimdeki pişmanlık öyle derindi ki...

Ama asıl soru, o artık onun için yaşamama izin verir miydi?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Okulu asmış ve soluğu bizim sitede almıştım. Nilya'ya gidip Tuara'dan köpek gibi özür dileyecektim. Zili hararetle çaldım.

Kapı bir süre sonra açılınca Nilya çatık kaşlarla beni karşıladı. Bana araladığı kapıdan bakıyordu. Beni içeri almaması durumunda ne yapacaktım? Düşün!

"İçeride mi?"

"Kim?" olaydan haberi yokmuş gibi yapıyordu.

"Biliyorum içeride olduğunu! Onu görmem lazım!" bir anda hiddetlenen sesim kısıldı ve bu sefer yalvarmaya başladım. "Ne olur! Onu görmem lazım.." çaresizce baktığım gözlerindeki acımayı ve buruşan surat ifadesi gururumu iyice kırıyordu. Kendimi ufalanıp, kum gibi uçuşan bir kaya parçası gibi hissediyordum.

Bedeni aralık kapıdan çekilip bana yol verince içimde bir heyecan oluştu ama bu duygu bir saniyeden fazla uzun sürmedi. İçeriye doğru attığım her adımda ruhum çekiliyormuş gibi hissediyordum.

Salondan içeriye girdiğimde kısa bir an donakaldım. O kadar sağlıksız görünüyordu ki. Göz altları şişmişti ve yüzündeki ve kollarındaki hafif sıyrıklar dışında göze en batan şey çenesindeki iki uzun morluktu. Parmak izleri olduğunu düşündüm.
O şerefsizin o parmaklarını koparıp, çenesini de kıracaktım.

Gözlerimin yanmasına engel olamıyordum. Kafamı çevirmeyi düşündüm ama bu düşünceden saniyesinde vazgeçtim. Onu gözümün önünden bir saniye bile uzakta tutmayacaktım artık.

HİÇSİZLİĞİN CESARETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin