D-7

697 72 82
                                    

Hayatın sürprizlerle dolu olduğu karşınıza her an garip duyguların ortaya çıkacağı gerçeği çoğu zaman insanın tüylerini diken diken yapmasına bile yeterli. Hayat sizi en beklemediğiniz an da vurur, en beklemediğiniz an da ise mutluluğu verirdi. Alışmıştım artık son dakika olaylarında belki de çok üstünde durmuyordum.

Cenaze Günü

Okula pazartesiden beri gitmiyordum. Çünkü olması gereken buydu. Okulda herkes gizli sırrımı,pardon sır demek yanlış olur gizli yaşantımı öğrendiği için gidemezdim. Zaten 2 gün boyunca hiç uyanmadan uyumuştum. Bu bile gitme demenin bir işaretiydi.

Uyandığımda özenle seçtiğim siyah takım elbisemi askılıkta tamamen ütülü beklemiyordum. Akşam giymek için çıkarmış sabah ise ütülerim diye aldığım gibi geri koymuştum. Belki de yediremiyordum kendime,hayatımda değer verdiğim birini gitmesi çok koyuyordu sanırım. Takım elbiseme bir göz attım tekrardan annemin ütülediğini tahmin etmek zor olmamıştı. Vakit kaybetmeden ve elimden geldiğince ağırdan alarak giyiyordum takım elbisemi. Ama sanki kurulu gibi giymem kısa sürmüştü.

Odamdaki işlerim bittikten sonra aşağıya inmiştim. Annem siyah dizinden aşağıda olan bir elbise giymişti tıpkı babamın cenazesindeki gibi hiç makyaj yapmasa ve siyahların içinde olsa bile bir melekti benim için. En son babamın cenazesinde üstümde bu kadar yük hissetmiştim ve bu da ikincisi ve sonuncusu olmalıydı benim için. Annemin yanına gidip uzunca sarıldım, annem de bir süre bana sarıldı. Gözlerimden damlalar düşüyordu ama umursamıyordum. Çok ağırdı bu kadarı daha 16 yaşında bir çocuktum ama yaşadıklarımı 30 yaşındaki yetişkin bir birey bile yaşamamış olabilirdi.

Evden çıktıktan sonra arabaya bindik Sunoo'yu cinayet gününden beri görmüyordum. Ne o beni aramış ne de ben onu aramıştım ikimizinde yanlızlığa ihtiyacı vardı belki de. Mezarlığa gelene kadar konuşmamıştık annemle arabada,annemin beni rahatlatması için açtığı klasik müziklerden biri vardı. Rahatlıyormuydum bilmiyordum ama ferah hissediyordum.

Annem arabayı mezarlığın otoparkına park ettikten sonra çevredeki arabalara göz gezdirdim,çoğu Dohyon'un babasının iş arkadaşları yakın aile dostlarınındı geri kalanları Donyon'un arkadaşlarının arabalarıydı. Birazdan da muhtemelen paparaziler gelirdi veya gelmişlerdi arabalarını buraya park etmeye izin vermemişlerdi. Annem de arabadan çıktıktan sonra kiliseye doğru ilerlemeye başladık o sıra da bizim arabamızın yanına bir araba daha park etmişti. Gelenler Jake ve ailesiydi. Annem onları da beklememizi belirtip bir kaç dakika olduğumuz yerde durduk,onlarda arabadan inip bizim yanımıza gelince Jake ile sarılmış biz önden yürümeye karar vermiştik."Hala gerçek gibi gelmiyor Jungwon kim neden yapmış olabilir ki Dohyon o kadar iyi biriydi ki bilemiyorum yaşananlar kabus gibi geliyor benim için." Bende ne diyeceğimi bilmiyordum Jake duygularıma tercüman olmuştu konuşursam ağlayacağım için sadece sırtını sıvazlamakla yetinmiştim.

"Jungwon okulda yaşananlar, bende sonra öğrendim belki de şuan sana söyleyeceğim çoğu şey sana acıdığımı düşünerek söylediğimi düşüneceksin ama bişey demeyeceğim. Çünkü her zaman yanında olduğumu bil, böyle birşeyi bana söylemediğin için de kırgın değilim çünkü ciddi bir durum ve içinde yaşayarak atlatmaya çalışıyordun demek ki ama ne zaman mutsuz hissedersen bir arama kadar yakın olacağım sana." daha sonra sarılmıştık birbirimize böyle arkadaşlarımın olduğunu bilmek beni daha güçlü hissettiriyordu.

Kiliseye girene kadar Jake ile o haftanın kritiğini yapmıştık. Onun cephesinde yaşananlar benim cephemde yaşananlar fazla şeyler olmamıştı ne olabilirdi ki daha fazla. Kilise kapısından girer girmez paparazilerin flaşlarına maruz kalmıştık,bunları böyle acı bir günde kim içeri alırdı ki. Her bir muhabirden ayrı ses çıkıyordu gerek bana gerek Jake'e gerekse Jake'in babasına, ama hiçbirimiz sorularını yanıtlamadan içeriye girmiş ve bizim için ayrılan yerlere oturmuştuk.

Swimming Pool | JayWonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin