Taehyung
Çalan sert kapı yüzünden kimse kılını bile kıpırdatmak istemiyordu. Az önce Hoseok'dan dinlediğimiz hikayeden sonra bu çok normaldi. Ama bizim düşündüğümüz gibi bir hayalet olsa bile gündüz de gelecek hali yoktu. Yani en azından ben böyle düşünüyordum. Ve kimseden bu konuda tek bir kelime bile çıkmayınca ayağa kalkan ben oldum.
Bana ne oluyorsa?
Bizimkilere son bir bakış attığımda bana gitmemem gerektiğini söyleyen bakışları ile Jimin'e takılı kalmıştım. Ama kapı düşündüğümüzden de ısrarcıydı. Bu yüzden mutfaktan ayrıldım ve ne olacaksa olsun düşüncesi ile çalan kapıya ilerledim.
Kapıya yaklaştıkça ses daha da yükselirken kalbimin sesi de bir o kadar hızlı atıyordu. Kapının kulpunu tuttum ama hala açacak cesareti bulamıyordum. En iyisi kapının ardında olan kişiye seslenmem gerekiyordu.
"Kim o?" diye sorum ve içten içe cevap vermesi için dua ettim.
"Lütfen açın! Dayanamıyorum!"
Bu bir erkek sesiydi. Kapıyı açtığımda ise postacı ile karşılaşmıştım. Alnından akan terler ve olduğu yerde titremesi beni endişelendirmişti.
"İnsülin filan mı kullanıyorsun?" diye sordum. Adam beni anlamamıştı. Bu yüzden başını sallayarak cevap verdi. "Hayır. Bu da nerden çıktı?"
"Ne bileyim... Çişi gelmiş küçük bir çocuktan farkın yok." dedim. Ama buna aldırış etmeden küçük çantasının içerisinden zarflar çıkardı.
3 tane zarf. Sadece bir tanesinin pulu farklıydı.
"Sadece şunları alın, bende bir an önce gideyim." dedi ve aceleyle mektupları elime tıkıştırıp arkasını dönerek hızlı adımlarla yürümeye başladığında onu durdurdum.
"Dur! Dur!..." Omzunun üzerinden bana baktı. "Gerçekten seni bu kadar korkutan nedir?" diye sordum. Kolu ile burnunu kapattığında boş bakışlarla karşılaştım.
"Etraftaki kokuyu almıyor musun? Burası ıssız yer ve her şey olabilir." dedi ve başka bir şey söylemeden öylece gitti.
Dediğini dikkate aldım ve biraz daha odaklanarak etraftaki kokuyu soludum. Temiz havanın yanı sıra gerçekten berbat bir koku vardı. Kokuyu almam ile yüzümü buruşturmuştum. Psikolojik olarak kokuya odaklandığında gerçekten dayanılmaz bir şey olduğunu anlamıştım. Bahçeden geldiği için önce elimdeki zarfları bırakmalıydım. İçeri geçip küçük sehpanın üzerine üç zarfı koydum.
"Taehyung?" diye içeriden seslenen Jimin'in yanına giderek vakit kaybedemezdim.
"Bir şey yok. Sadece posta gelmiş." dedim ve askından montumu alarak üzerime geçirdim. "Ben bahçedeyim. Biraz hava alacağım." dedim ve onun cevap vermesini beklemeden evden çıktım.
Aşırı soğuk olan havaya aldanmadan bahçede tur atmaya başlamıştım. Koku odaklandığın zaman çok keskindi. Ama o kadar tuhaf bir şey ki sanki her yerdeydi. Temiz hava ile karışıyordu. Görünürde ise hiçbir şey yoktu. Üstelik kar yağdığı için bir şeyleri anlamak daha zordu. Her yer bembeyazdı. Ayrıca hiç ses bile yoktu. Benim ayağımın kara basınca çıkardığı ses hariç.
"Manzara güzel değil mi?"
Uzun ve derin sessizlikten dolayı korkmuş ve benimle konuşan kişiye hışımla dönmüştüm. Kocaman gülümsemesi ile siyah montunun içerisine sığınmış Lalisa'yı gördüm.
"Geceleri geldiğini sanıyordum." dedim. Lalisa cevap vermeden yanıma geldi ve iki elini elmacık kemiklerime koyarak dudaklarımı öptü. Soğuk hava bu sıcacık dudaklar karşısında etkisiz kalmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/269262162-288-k105267.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret Face || Vlisminkook
FanficYaptığı haylazlıklar sonucunda harçlıkları biten ve kaldıkları evin kirasını bile ödeyemeyecek duruma gelen Jimin, Taehyung ve Jungkook yeni bir yere taşınmak zorunda kalırlar. Taşınacakları yer ise onlara hayatta denmesi en kötü şeyi söylettirecekt...