the beach

xxvi

 İkili karınlarını doyasıya doyurduktan sonra her şeyi beraber yaptıkları gibi masayı da birlikte toplamış ardından salona geçip koltuğun üzerinde uzanmaya başlamışlardı. Jeongguk, başını sevgilisinin göğsüne yaslamış, kolunu da sıkıca onun ince beline dolamıştı.

Kızıl çocuk, uzunca bir süre ses çıkarmamaya özen göstererek, kulağının tam altında atan kalbin atışını dinlemiş ve sevgilisi ona seslenene kadar bir insanın, herhangi bir kalbin çaldığı bu güzelim şarkıya âşık olup olamayacağını düşünmeye başlamıştı.

"Jeongguk."

"Hm, efendim?"

"Seni seviyorum.

"Ben de seni seviyorum Yoongi."

Aralarında mırıldanma şeklinde geçen kısa konuşmanın üzerine Jeongguk kaşlarını çatmıştı çünkü sevgilisi onu sevdiğini, bir anda çokça dile getirmeye başlamıştı. Bu onun hoşuna gitmişti, kalbini hızlandırmış ve neredeyse bulutlara yükselmesine sebep olmuştu fakat bir yandan da yadırgamış, onun ani itiraflarının çoğalması onu korkutmuştu.

Yoongi, göğsünde uzanan kızılını rahatsız etmemeye dikkat ederek yavaşça uzandığı yerden doğrulmuş, sevgilisinin çenesinden nazikçe tutarak onu yüzüne doğru çevirmişti. Alnını yavaşça karşısındaki bedenin alnına yaslarken iki sevgili gözlerini kapamış, birbirinin nefes sesine odaklanmıştı.

"Daha önce de gittiğimiz sahile yeniden gidebilir miyiz?"

Kısa bir vakit alan sessizliğin üzerine sevgilisinin fısıldayarak kendisine yönelttiği sorusuna kafasını aşağı yukarı sallayarak yanıt vermişti Jeongguk ve bunu yapmasıyla ikisinin saçları da birbirine karışmıştı.

Büyük olan karşısındaki hayatının, kendi hayatını bulduğu minik dudakları üzerine birkaç öpücük bırakmış ve gülümseyerek sevgilisinden uzaklaşmayı planlarken beklemediği bir şekilde Jeongguk onu yüzünün iki yanından yakalayarak kendisine doğru çekmiş, kendisinden çalınan minik öpücüğün büyüğünü hediye ederek öpüşlerini derinleştirmişti.