Ⅵ. Bölüm: Tanrıça'nın Son Sınavı

150 18 20
                                    


''Kaldır kafanı, işe yaramaz şey.''

Dudaklarımın arasından damlayan kan kızgın çöl kumlarına damlardan güneş en tepede parlıyordu. Tanrıça Sekhmet'in mızrağı ağır ama sert bir vuruşla beni yere sermişti. Ağır diyordum ancak bir nefes süresinden daha kısa sürmüştü hamlesi. Ne öngörebilir ne de karşılık verebilirdim. Yüz üstü yere düştüğümde yüzüm kumlara gömüldü. Kulaklarıma dolan kumla birlikte Yoongi'nin alay dolu kahkahasını duymuştum. Bir yerlerden keyifle acı çekişimi izlediğini biliyordum. Ama kafamı kaldırıp da onu arayacak vaktim yoktu. Siktiğimin kumları, demiştim kendi kendime. Siktiğimin her yerinde kum var.

''Bu güçsüz halinle mi yerimi almayı düşünüyorsun? Fazla cüretkarsın!'' Sekhmet mızrağının sivri ucuyla çenemi ittirerek ona bakmaya zorladı. Soğuk metal tenimi kesmişti sanki. Bunu ilk hissedişimdi ve son olmasını sağlayacaktım. Çünkü başka şansımın olmayacağını biliyordum. Gözlerimi ona diktiğimde ''Güzel,'' diye mırıldandı. ''Düşündüğümden daha itaatkarsın.''

Toparlanmam için geriye çekildi. Vakit kaybetmeden kalkıp kolumla ağzımı sildim, kuma gömülen mızrağımı çıkartarak ona doğru döndüm. Onu yenmem imkansızdı. Ama onayını almak zorundaydım. Başarısız olmam ölü olmamla aynı kapıya çıkardı. Ve ölmeye niyetim yoktu.

''Hazır mısın?'' dediğinde derin bir nefes alarak mızrağımı çevirdim. Bir kılıç ya da orak daha iş görürdü belki ama o ikisinden de nefret ederdi. Bir kepçeyle savaşmam emredilseydi bir kepçe ile savaşıyor olurdum; onun oyununda onun kuralları geçerliydi. İster istemez hayali ile güldüm.

''Keyfin yerinde demek!'' diye bağırdı tanrıça. ''Güneş batmadan bitirmiş ol. Aksi halde bir daha böyle gülemeyeceksin.'' Kibir dolu sesi midemi bulandırıyordu. Ya da bunun sebebi yuttuğum kandı, emin değildim. ''Teb'e geri dönmem gerek.'' Elini havaya kaldırdığında etrafımı bir toz bulutu sardı. ''Ve onunla karşılaşmak istemiyorum. Keyfimi kaçıracağına eminim.''

Aceleyle etrafımda dönüp durdum. Beklemediğim bir anda, zayıf bir noktama saldıracağını biliyordum. Sekhmet adil oynamıyordu. Ama bu yüzden suçlanamazdı. Görevi kralını korumaktı ve işini yaptığı sürece nasıl yaptığını önemsenmezdi.

Eğilerek yere dokundum. Gözlerimi kapatarak dinledim. Uğultudan başka bir şey duyulmuyordu ama sıcak kumun parmaklarıma bıraktığı hisse odaklanmaya çalıştım. Hemen sonra birkaç metre uzağımda bir hareketliliğin olduğunu fark ettim. Elimin altındaki kum taneleri hareketsizdi belki ama ben sıradan bir insan değildim. Ve misafiri olduğum kişiler çölün efendisi ve oğluydu; işin ustalarından öğrenme fırsatı yakalamıştım bunu.

''İyi gidiyorsun, aferin.''

Yoongi'nin sesini duyduğumda içimden bir küfür savurdum. Benimle alay etmesi öfkemi arttırıyordu. Ama onun konuşmam tehlikeli olacağının farkındaydı. Sekhmet yardım aldığımı düşünerek beni aşağılar, cezalandırırdı. En kötüsü de varisi olma şansını kaçırırdım. ''O kadının iyi olduğunu düşünme. Seni düşürmek için akla gelebilecek her şeyi yapacaktır. Ama moralin bozulmasın, Mısır'ın sonsuz kumları seninle.'' Ne demek istediğini anlamak için düşünmeme gerek kalmamıştı. Çünkü sözünü bitirir bitirmez dokunduğum kumlar hareketlendi. Sanki benimle konuşuyorlardı. Suçluluk hissiyle duraksadım. Böylesi bir anda büyük bir hata olduğunun farkındaydım ama elimde değildi. Hile yapmak istemiyordum. Hak ettiğim için kazanmalıydım. ''Gerizekalı mısın!'' Yoongi'nin sesi hiddetli bir şekilde yükselirken ayağımın altındaki kum kaydı, sendeledim. ''Bir aziz gibi davranmaya kalkma! Ne bok olduğumuzu ve neye dönüşeceğimizi ikimiz de iyi biliyoruz. Eğer şimdi durursan arzuladığın hiçbir şeyi elde edemeyeceksin. Bu dünyada dürüstler ancak tanrıların ayaklarını öper!''

Children of the Gods - VHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin