''Buraya gel, oğlum.''Annesinin elinden yakalayarak tapınağa doğru çektiği çocuğu izliyordum. Narin bedeninden süzülen bir elbise vardı üzerinde. Alnına dökülen sarı tutamları rüzgarda savruluyordu. Elini kurtarmaya çalışmışsa da başarılı olamamıştı. Diğer çocuklarla oynamak, onlarla arkadaş olmak istiyordu. Ama yapamazdı. Bir tanrı çocuğu, özellikle de kral olan bir tanrının çocuğu insan çocuklarıyla ilişki kuramazdı. Sıradan çocuklar gibi oynayamaz ve yaramazlık yapamazdı. Yasaklara karşı gelecek kadar güçlü değildi, biliyordum. Tören kıyafetlerini bile kendi giyemez ve söylenip dururdu bu yüzden. Etrafında dolaşan hizmetçilere muhtaç, işe yaramaz bir tanrı çocuğuydu. Şimdilik.
''Taehyung, buradayız!''
Neşeli bir sesle bağırdığımda hemen fark etmişti beni. Annesine yalvarırcasına bakıyordu ve bu halini seviyordum. Güçlü olmak ve onu korumak istiyordum. Benim tarafından korunmak istesin; bana muhtaç olsun istiyordum. Sıradan çocuklarla oynayamazdı ama ben sıradan bir çocuk değildim. Tıpkı onun gibi bir tanrının çocuğuydum. ''Geç kalmayacaksın, söz ver bana.'' dedi annesi pes ederek. Sesini rahatlıkla duyabiliyordum. Diğerlerinden daha hassas duyulara sahiptim. ''Efendimizi kızdırmak istemeyiz, değil mi?''
''İyi de babam hiç kızmıyor ki bana!''
Verdiği yanıta karşılık gülmüş, yanımdaki siyahlar içindeki çocuğun kızgın bakışlarını üzerime çekmiştim. ''Bu kadar belli etme.'' dedi homurtularının arasında. ''Başkalarının öğrenmesine izin veremezsin.''
Yalnızca omuz silktim. Bunu düşünmek istemiyordum. Çünkü o koşarak bize doğru geliyordu. Taehyung. Tanrı Osiris'in oğlu Horus'tan olma bir yarı tanrı. Babasına çok benziyordu. Bundan nefret ediyordum ama babasına çok benziyordu. Güldüğünde etraf aydınlanır, ağladığında yağmurlar yapar, kızdığında ise şimşekler çakardı. Dünya onun etrafında dönüyordu, benimle birlikte. Benim dünyam Taehyung'tu.
Nefes nefese kalmıştı yanımıza geldiğinde. Annesinin endişeli yüzünü rahatlıkla seçebiliyordum bulunduğum yerden. ''Beni neden çağırmadınız?'' dedi tanrı çocuğu, her şeyden habersizdi. Henüz kim ve nereye ait olduğunu kavrayamamıştı, bizim aksimize. ''Her şeyi bilmek zorunda değilsin.'' Taehyung ise gülmüş, ''Bu kadar huysuz olma, Yoongi.'' demişti. ''Yüzün kırışacak.''
''Kes sesini. Ben yaşlanmayacağım.'' demişti Seth'in oğlu. Taehyung'un aksine Yoongi, babasından miras aldığı nefret taşıyordu yüreğinde. Günün birinde, çok yakında, babasının hakkı olduğunu düşündüğü taht için Taehyung'la karşı karşıya geleceğini biliyordu. O gün geldiğinde ben de yerimi alacaktım. Tanrıça Sekhmet'e yakışır şekilde yeni kralımı korumak için orada olacaktım. Yoongi acıyı hissediyor, öfkenin ne olduğunu biliyordu. Taehyung ise iyilik ve merhametle dolu bir kalbe sahipti. Kin gütmez, canı acısa bile öfkelenmezdi. Yoongi'yi seviyordum ama Taehyung'u sevdiğim gibi değil. Bu yüzden birlikte tapınağın en gizli yerlerinde oyunlar oynadığım iki çocuktan biri en yakın arkadaşım diğeri ise ilk aşkımdı. Ama aşk, kendini feda etmeye hazır bir savaşçı için bir lanetten farksızdı. En azından Taehyung tarafından öpüldüğüm ana kadar böyle düşünmüştüm.
Taehyung, "Asayı görmek ister misiniz?" dediğinde gözlerimizin için parlamıştı. Tanrı Osiris'in meşhur asasını görmek için buradaydık zaten. Onu daha önce kabul töreninde görmüştüm. Fakat yıllar önceydi ve asaya yaklaşma fırsatı bile bulamamıştım. Annem için utanç kaynağıydım. Osiris gibi büyük bir tanrının karşısına çıkamazdı benim gibi bir çocuk, annem böyle düşünüyordu. Ona anne dememden, ondan annem olarak bahsetmemden nefret ediyordu. Varolmaması gereken ama varolduğum için kanımın getirdiği sorumlulukları yüklenmesi gereken bir çocuktum, kutsal kanı taşıyan diğer çocuklar gibi.
"Büyüdüğümde o asayı kullanacağım!" dedi Yoongi. Heyecanlı ve kendinden emindi. Sıska kolunu kaldırarak elinde asa varmışcasına önce sağa sonra da sola savurdu yumruğunu.
"Babam o asayla yaşayan her canlıyı öldürebileceğimi söyledi."
"Birini mi öldürmek istiyorsun?"
Alay edercesine sorduğumda çoktan gizli yerimize ulaşmıştık. Bir elimizde fener, bir elimizde gizlice mutfaktan aşırdığımız yiyecekler vardı. Taehyung çoktan hakkı olanı yemişti. Bu yüzden yemek vakti geldiğinde krala eşlik edemeyecek kadar tok olduğu için annesinden azar işitecekti. Hep böyle olurdu.
"Herkesin öldürmek istediği birileri yok mudur?"
"Elbette yoktur!" Taehyung yavaşça Yoongi'nin omzuna vurdu. "Biz çocuğuz."
Taehyung'un masumiyetine gülümseyerek omuz silktim. Tanrı Horus'un oğlundan beklenileceği gibi davranıyordu. "Ama senin var, değil mi?" diye mırıldandım, Taehyung önden ilerilediğinde. Yoongi'nin yüzüne bakmıyordum ama gözlerinin karardığına emindim. Soğukluğunu hissedebiliyordum.
"Evet," dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle. "annemi benden alan herkesi öldüreceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Children of the Gods - VHope
Fanfiction''Bana tercih ettiğin tahtı yerlebir edeceğim.'' | Ana Hikaye: Semi-Gods of Egypt Cover Art by @2964_KO