Ⅹ. Bölüm: Yeni Düzen ve Tanıdık Yüzler

135 10 2
                                    


Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey daha önce defalarca kez gördüğüm, işlemeli tavan olmuştu. Ne zaman, nasıl buraya gelmiştim; bilmiyordum. Tüm bedenim ağrıdan sızlıyordu. Yavaşça kalkarak dışarı çıktım. Tapınak bomboştu. Hizmetçiler, askerler yok olmuş gibiydi sanki.

"Yoongi?"

Onun odasına doğru ilerledim. Ama beklediğimin aksine odasında değil, büyük salondaydı. Üstelik Tapınağın Tanrısı, Çölün Efendisi Tanrı Seth'in tahtında oturmaktaydı.

"Uyanmışsın!" dedi beni gördüğünde, neredeyse samimiyetten uzak bir sevinçle. "Endişelenmek üzereydim. O kadar uzun süre uyudun ki! Bir asır kapanacaktı az kalsın."

"Ne saçmalıyorsun sen?" dedim koltuklardan birine otururken. Bomboş bir tapınakta tahta oturmuşken bir deliden farksız görünüyordu.

"Nasıl hissediyorsun? Horus seni fena yere serdi; düşündüğümden daha fazla kemiğin kırılmıştı."

Bana ne olduğunu önemsemiyordum. Ne de olsa oradan canlı çıkabilmiş olmam bile bir mucizeydi. İmkansız olanı başarmıştım- Karşımdaki kaçık yarı tanrıyla birlikte.

"Onlara ne oldu?" diye sordum o rahatsız edici gülümsemesiyle beni izlemeye devam ederken. Merak ettiğimden değildi, merakımı kazanacak tek bir kişi vardı. O da bana sırtını dönmüştü.

"Göğe çekildiler mi?"

"Evet." dedi. Memnuniyeti sesine yansıyordu. "Benim kaçışım bir şeyi değiştirmedi. Gerçi Seth pek de güzel bir şekilde çıkmamıştır babası Yüce Ra'nın karşısına. Eh, hangimiz babamızı utandırmadık ki!"

Güldüğünde yüzümü buruşturdum. O bir haindi. Ve artık ben de öyleydim. Hayal ettiğim her şeyden ve ondan uzakta, bu çölün ortasında unutulmuş tanrısı olmayan bir tapınakta oturuyordum.

"Mısır'ın yeni kralını merak etmiyor musun?"

Sessiz kaldığımda etrafımda hafif bir rüzgar hissettim. "Burada bizden başka kimseler yok. Yıllardır biriyle konuşmuyorum. Biraz nezaket göstermelisin, eski dostum."

"Senin yüzünden bir haine dönüştüm."

"Kalbimi kırıyorsun! Horus'a saldırmanı ben söylemedim."

Oyuncu tavrı sinirlerimi bozuyordu. Geçmişten bu yana gördüğüm bu Tanrı çocuğunun gerçek yüzünü anlayamıyordum hala ve bu beni çileden çıkartabilirdi.

"Senin yüzünden her şeyimi kaybettim!"

Ayağa kalkarak ona doğru yürüdüm. Yoongi gülerek ayağa kalktı, ellerini kaldırdı.

"Ben masumum! Üstelik senin masum olduğunu da söyledim, değil mi? İnanmamaları benim hatam değil! Onun güvenini kaybetmemeliydin."

"Hepsi senin suçun!" Aramızdaki mesafe kapandığında yakasından yakalayarak kendime çektim bedeninin. Çelimsiz, zayıf bir ölümlü erkeğine benziyordu. Kimse inanmazdı marifetlerine. Herkesi kandırabilirdi, beni bile.

"Dostum gibi davranarak beni kandırdın! Onu ne kadar istediğimi biliyordun! Sevgimi biliyordun!"

"Hislerine karşı bir yükümlülüğüm yok." diye cevapladı. Ellerimin arasında cansız bir nesne gibi sallanırken olabildiğince sakindi. "Sevdiğini tanıyamamış olman senin suçun, Hoseok. Ama acını dindirecekse durma, suçla beni."

Parmaklarım istemsizce çözüldü. Yoongi yere inerken geriye çekildim. Ne yapmalıydı? Yaramı hangi kızgın ateşle dağlamalıydım?

"Görüyorsun," dedi yakasını düzeltirken. Birazcık bilr öfkeli değildi bana karşı- şaşkın da. "İyilik ve kötülük her zaman keskin çizgilerle ayrılmış olmuyor."

Children of the Gods - VHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin