함께하는 동안 너에게 상처만 남겨준 나니까

58 7 0
                                    

Yine zihnimin içindeki beni oldukça iyi tanıyan ama aynısını benim onun için söyleyemeyeceğim kişinin söylediklerini dinlemekle meşgulüm. Tahmin edebilirsiniz ki pek iyi şeyler dediği söylenemezdi. Hayatım boyunca psikolojik olarak bana en çok zarar veren kişiyi seçmemi isteseydiniz, hiç düşünmeden onu gösterirdim. Büyük ihtimalle dışarıdan çıldırmış gibi görünürdüm ve bu kafamın içindeki seslerin daha da çoğalmasına neden olurdu. Hayali bile stresten parmaklarımı kemirmeme neden oluyor.

Bir süreliğine bir kafede çalışmaya başladım ve bu mental sağlığım için kötü bir karardı. Belki günde sekiz ila dokuz saat uğraşarak yaptığım kitap veya makale çevirilerinden daha çok kazandırıyor fakat insanlarla sürekli iç içe olmak beni hiç olmadığım kadar endişeli ve yorgun hissetmeme neden oluyor. Şehir hayatının monoton havasının farklı hayatlar üzerindeki etkisini incelemek için baktığım pencereden gördüğüm hayatlar artık o kadar da yabancı gelmiyor. Eskiden sosyal ortamlarda belli bir düzeyde tutabildiğim endişem artık yalnız başımayken bile kontrolden çıkıyor. Ve bu bazen- İstemsizce kendime zarar vermeme neden oluyor. Eskiden bu fikir de bana oldukça uzak geliyordu. Ve bingo.

"Bu yetersiz ve eksik olduğunu kanıtlamazHwang Hyunjin? Bu konuda hatırlatma yapma gereği duymuyorum artık."

"Yine başlıyoruz." diye geçirdim içimden. Dediklerine kulak asmamaya çalışarak her ne kadar bu yaptığımın bir etkisi olmayacağını bilsem de kulaklarımı ellerimle kapattım.

"Çaresizliğin yüzünden okunuyor demek isterdim, ama zihninde yankılanıyor desem daha gerçekçi bir tabir olurdu. Aklından geçen her düşünceden veya sezgiden haberim olduğunu unutuyorsun sanırım. Pes etmelisin Hwang Hyunjin, bu dünyaya ait değilsin. Hiçbir zaman yeterli olamayacaksın."

Dediklerini duymamak için kendime iyi ve yeterli olduğumu tekrarlarken ellerimi kulaklarıma bastırarak yere çöktüm. Nefes almakta zorlanmaya ve istemsizce titremeye başladım. Zihnimdeki bana zorbalık eden kişinin halime güldüğünü hissedebiliyordum. Dedikleri hala zihnimde yankılanıyor ve her yankılandığında olması gerektiğinin aksine ses şiddetleniyordu. Sınırlarıma geldiğimi hissettim ve çığlık ata ata ağlamaya başladım. Dış dünyaya dönmemi sağlayan şey tam zamanında çalan zildi. Kapıya kadar gidebilir miydim bilmiyorum, gitsem bile şu anki halimle kapıyı açmanın iyi bir hamle olacağını düşünmüyorum. En azından kapıyı çalanın kim olduğuna bakmalıydım. Çöktüğüm yerden kalkarak sweatimin kollarını bileklerime kadar sıvadım ve tam kapıya doğru yönelecekken bir ses duydum.

"Hyunjin, lütfen kapıyı aç. Kötü hissettiğini biliyorum, tam olarak da bu yüzden buradayım. Bana en iyi hallerini göstermek zorunda değilsin. Senin adına endişeleniyorum, lütfen."

Kapının öteki ucundan duyduğum ses bir nebze rahatlamamı sağlıyor ve yavaşça kapıyı açıyorum. Kapının açılmasıyla kapanması bir olurken endişeli bakışlarını üzerimde hissedebiliyorum. Belimde hissettiğim ellerinle beni kendine çekip sımsıkı sarılıyor ve omuzlarıma küçük öpücükler konduruyorsun. Kendimi ne kadar tutabileceğimi bilmiyorum.

"Sorun zihninin içinde mi?"

Endişeli gözlerle sorduğun soruyu başımı yukarı aşağı sallayarak onaylıyorum. Gözlerimin tekrardan dolmasına engel olamıyorum ve vücudum istemsizce titremeye başlıyor. Beni sakinleştirmek için saçlarımı okşamaya başlıyorsun ve kulağıma her şeyin iyi olacağını ve kötü olayların geçip gittiğini fısıldıyorsun. Bu kendimi güvende hissetmeme neden olurken kollarımı boynuna sarıyor ve hıçkırarak ağlamaya başlıyorum. Hiç bıkmadan beni teselli ediyorsun ve ellerime minik öpücükler konduruyorsun. Bu daha çok ağlamak istememe neden olurken bir anda duraksamanla görmeni istemediğim şeyleri gördüğünü anlıyorum. İçimi bir suçluluk duygusu kaplarken bakışlarımı yere indiriyorum. Sweatimin kollarını dirseğime kadar sıvayarak görmeye bile tahammül edemediğim yaraları gün yüzüne çıkarıyorsun. Yine bir kişiyi daha hayal kırıklığına uğratıyorum, hem de benimle ilgilenmesini istediğim tek kişiyi. Çenemi ince parmaklarınla kaldırıyor ve göz göze gelmemizi sağlıyorsun.

"Sorun yok Jinnie. Kendine zarar vermen beni tabi ki üzüyor ama bunu neden yaptığını sorup seni daha fazla üzmek veya suçlu hissettirmek istemiyorum. Kremlerin nerede?"

Bakışlarımı köşedeki küçük sehpanın üzerine çeviriyor ve elimle nerede olduğunu gösteriyorum. Kolumu incitmemeye özen göstererek elimden tutup beni sandalyeye oturtuyorsun ve kollarımla ilgileniyorsun.

"Kendini mental olarak rahat hissettiğin yerler neresi Jin?"

Aklıma gelen şeyle yüzüme küçük bir gülücük yerleştiriyor ve cevaplıyorum.

"Sen gelmeden önce atak geçiriyordum ve şu an gülümsüyorum. Bence cevap tam olarak karşımda duruyor."

Dediklerim üzerine kıkırdıyor ve saçlarımı okşayarak ekliyorsun.

"O zaman bu küçük gelincik yanıma taşınmak zorunda kalacak."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Outta My Head-[HyunHo]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin