잠깐 누가 시간을 좀 멈춰봐

54 9 0
                                    

Evden çıkarken sahip olduğum cesaret evine yaklaştıkça yerini endişeye bırakıyor. Zile basıp basmamak arasında kararsız kalıyorum. Zile basıp seni uyandırmak istemiyorum fakat ne zaman uyanacağını da bilmediğimden getirdiğim şeyleri buraya bırakırsam soğuyabileceği olasılığı zile basmam gerektiğini hatırlatıyor bana. Rahatsız olmamanı umarak zile basıyorum ve gerginlikle bakışlarımı yere indiriyorum. İçeriden gelen ve bir kediyi anımsatan sızlanma sesleri kıkırdamama neden olurken kapı yavaşça aralanıyor ve yorgun gözlerin ilgiye ihtiyacın olduğunu anlatırcasına parlamaya başlıyor. Seni rahatlatmak istercesine gülümsüyorum.

"Um- pencereden pek iyi görünmüyordun. Senin adına endişelendim ve bir şeyler hazırlamak istedim. Yanlış anla-"

Ne demek istediğimi anlamışcasına kolumdan tutup beni içeriye çekiyor ve kapıyı kapatıyorsun. Elimdeki fazlalıkları alıp mutfağa yöneliyor ve şunları ekliyorsun:

"İstediğim şeyi almak için hasta mı olmam gerek? Eğer bu evrenin koyduğu bir kuralsa sabahları ne olursa olsun yanıma şemsiye almayacağım. Buna değer."

Dediklerinin üzerine ağzımın hafifçe açılıyor ve buna engel olamıyorum. Şaşkın halime şirince gülüp ellerini tezgaha yaslıyorsun. Yapmacık bir sinirle konuşmaya başlıyorum:

"Ama şu an eşit şartlarda değiliz ki! Burada perde yok ve çok savunmasızım. Sense bunu hiç hesaba katmıyorsun Lee Minho. Adil oyna!"

Dediklerim üzerine daha çok gülmeye başlıyorsun ve alaycı bakışlarınla cevap veriyorsun:

"Adil bir oyun olacağını kim söyledi? Hem ben hastayım bir kere, şu an benimle ilgilenmen gerekmiyor mu? Biraz sorumluluk sahibi ol Hwang Hyun Jin!"

Şakayla karışık dediğin şeylere hak vererek aramızdaki mesafeyi azalttım ve battaniyeye sarılmış minik vücudunu kollarımla sarmalayarak seni kucağıma aldım. Minik burnuna işaret parmağımla hafifçe dokunurken başımı onaylarcasına salladım.

"İlgilenmemiz gereken Minho adında soğuk algınlığı geçiren minik bir kedimiz var desene."

Söylediklerim nedeniyle kızaran yanaklarınla gözüme gittikçe daha tatlı görünmeye başlayan senden gözlerimi kısa bir süreliğine çekip odan olduğunu tahmin ettiğim yere doğru ilerlemeye başlıyorum. Kapıyı dirseğimle yavaşça açtığımda yanılmadığımı anlayabiliyorum. Yavaşça kucağımdaki küçük bedeni yatağa bırakıyor ve sahte bir sinirle konuşmaya başlıyorum:

"Sen ilaçlarını almıyor musun? Hem bu kıyafetlerle üşütmemen de imkansız! Uyku düzeninin bozuk olduğunu da geceleri evinin ışıklarının en fazla 4 saat kapalı kalmasından anlayabiliyorum. Kendine bu kadar hoyratça davranmaya devam edersen ileride daha büyük sağlık sorunları yaşarsın.Ve bu da benim için yeni kabuslar demek."

Tam olarak içimden geçenleri şakayla karışık söylemeye çalışırken sonlara doğru kısılan sesim ve dolan gözlerim bu konuda ne kadar endişeli olduğumu belli ediyor.

"Söz veriyorum bundan sonra kendime daha çok dikkat edeceğim. Ama hep bir şeyleri unutuyorum. İlaçlarımı almayı unutuyorum, şemsiyemi unutuyorum, yemek saatlerini unutuyorum, yorgunluğumu unutuyorum. Bana bunları sen hatırlatabilir misin? Görünüşe bakılırsa bana benden daha çok değer veriyorsun."

Ağlamamak için direnen gözlerimi odada gezdirdim ve başımı onaylarcasına aşağı yukarı salladım. Ellerimden tutarak beni yatakta kendi yanına çektin ve bacaklarını belimde birleştirerek sımsıkı sarıldın. Bu görüntüye kıkırdadığımda kollarını daha çok sardın ve ben de aklıma gelen şeyle seni kendimden kısa bir süreliğine ayırmak zorunda kaldım.

"O zaman günün ilk hatırlatmasını yapalım mı?"

"O zaman günün ilk hatırlatmasını yapalım mı?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Outta My Head-[HyunHo]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin