08

2.9K 313 256
                                    

"mikey-kun~" yüzümdeki sinir bozucu sırıtışla sırasında oturan oğlana ilerledim ve önündeki sıraya ters bir şekilde oturdum. "nasılsın?"

bana ters bir bakış attı. "bak çocuk," dedi ardından. "iddiayı kazanmış olabilirsin ama bu haftanın bir de sonu var değil mi? iddianın süresi biter bitmez seni sikerim, isteklerine dikkat et o yüzden."

biraz tırsmıştım, evet. zoraki bir gülümseme ile ona baktım. "yahu sadece nasılsın diye sordum. bir şey istemeye gelmedim ki." isteyeceğim her şeyi unuttum. ve iki kilometre uzaktaki dönerciden döner getirtmeyi de aklımdan çıkardım.

"dün senin yüzünden uyuyamadım." başını sıraya koydu. "bir dondurma bir kola derken sabaha kadar bakkalla evin arasında yürüttün beni. bu bile seni hastanelik etmem için yeterli bir sebep."

kıkırdadım. elimi saçlarına daldırdım sonra. derisine usul usul masaj uygularken elini yavaşça kaldırıp bileğimi tuttu. "saçımla oynanmasını sevmiyorum."

"oh, pardon." elimi kendime çektim ve bir süre ne diyeceğimi bilemez bir halde orada oturdum. "o zaman ben sınıfa gidiyorum. iyi uykular mikey." bir şey söylemedi.

aşırı eğlenceli bulduğum trigonometri yüzünden gün boyunca hiçbir dersi dinlemeyip derslerde trigonometri çözmüştüm. hatta takuya'ya falan da birkaç soru anlatmış, anladığını söylediğinde ise kendimi tanrı sanmıştım. 

ben yine bir soruya dalmışken biri geldi yanıma. kafamı sorudan kaldırmadan kaşlarımı kaldırdım. "hm?"

"yapabildin mi?" hinata'nın sesini işittiğim gibi başımı kaldırdım ve ona baktım. önümdeki sıraya yan bir şekilde oturup test kitabını kendisine çevirdi. "bir bakayım."

şaşkınlığımdan sıyrıldığımda ona bakmayı kesip ben de soruya baktım. kalemimi alıp soruyu yavaş yavaş anlatmaya başladı bana. on dakikadır uğraştığım soruyu iki dakikada anlatmayı bitirdiğinde ona bir kez daha hayran kalmıştım.

"anladım cidden." soruyu içimden bir kez daha tekrar ettim. "ya bu konu çok eğlenceliymiş." dedim sonra gülerek. o da güldü. ve biz ilk defa normal bir sohbet içine girdik. bir hafta sürüp biten ilişkimiz yüzünden aramıza bir duvar örmüştü ve şu an yavaş yavaş o duvarı yıktığını görebiliyordum. "senden harika bir matematik öğretmeni olacak biliyorsun değil mi?"

"matematik öğretmeni olmak istediğimi nereden biliyorsun ki?" diye sordu şaşkınlıkla.

"en çok katıldığın dersler matematik. en çok eğlendiğin ders de o. e öğretmen olmak istiyordun zaten küçüklüğünden beri. matematik öğretmeni olmak istediğini tahmin ettim sadece."

"aslında ortaokulda japonca öğretmeni olmayı çok istiyordum ama liseye geçince fikrim değişti."

biz birbirimiz hakkında konuşurken sınıfa mikeyler girdi. "mikey!" elimi kaldırıp neşeyle salladım. "hangi rüzgar attı sizi buraya?"

hinata'ya ters bir bakış attı önce. sonra bana baktı. "gidiyoruz biz. gitmeden önce istediğin bir şey var mı diye soracaktım. yarına kadar hiçbir isteğini yerine getirmeyeceğim çünkü."

"yok ya. istedim zaten ne isteyebilirsem. sonra görüşür müyüz?"

"bakarız." 

neden böyle ters davrandığını bilmediğim için arkasından baktım suratım asık bir şekilde. ben, bir şey mi yaptım diye düşünürken hinata masanın üzerindeki elimin üzerine koydu elini. gözlerimi elinden zar zor ayırıp gözlerine sabitledim. 

"mikey-kun'dan mı hoşlanıyorsun?" dedi kısık bir sesle.

gözlerim irileşti. kolumu hızla kendime çektim. "hayır. saçmalama." neden panik olduğumu bilmiyordum. aynı şekilde neden o sorudan sonra kalbimin hızlandığını da...

hinata yavaşça ayağa kalktığında bir türlü bakamadım ona. başka bir şey söylemeden gitti o da.

mikey'den mi hoşlanıyorum ben? saçmalık. daha iki gün oldu tanışalı. hem... hem...

masamın üzerindeki kitabı kaldırıp başımı masaya koydum ve gözlerimi yumdum. allahım, lütfen iki günlük bir şey olsun. lütfen...

rezil # takemikeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin