20

2.2K 245 90
                                    

takemichi'den

bilincim, gözlerimden önce açıldığında bir süre kulağımın rahatsız edici çınlayışının geçmesini bekledim. uğultusu ve çınlaması geçtiğinde sesler netleşti.

"çok yoruldun abi sen." draken'e aitti ses. "bırak biz kalalım bu gece de."

vakit gece olmasına rağmen bir ışık hakimdi ortama. kapalı gözlerimi açmam için zorluyordu adeta beni.

kirpiklerim birbirine yapıştığı için biraz zor oldu gözlerimi aralamam. bir süre tavanla bakıştık. başımı yana çevirmek ve uyandığımdan haberi olmayan salaklara bakmak istesem de bunu yapamadım. vücudumda gram enerji yoktu.

"mikey, mikey!" emma. "uyandı!"

kısa süre içerisinde görüş açıma girdi bir bir, hepsi. tebessüm etmek istedim ama beceremedim. dudaklarım bile kıvrılmadı.

"takemichi," mikey'nin nazik sesini işittiğimde gözlerim hızla doldu. irislerimi ona sabitlediğimde bu yüzden onu bulanık gördüm. şakaklarımdan akıp giden gözyaşlarımı usulca sildi. "günaydın." dedi boğuk bir sesle.

gözlerimi tekrar yumdum ve tanrı'ya dileklerimi kabul ettiği için binlerce kez şükrettim. bana bir kez daha mikey'yi görmem için izin verdiği için binlerce kez teşekkür ettim...

tekrar gözlerimi açtığımda daha iyiydim. en azından diğer anda olduğu gibi enerjim çekilmiş halde değildi.

"mikey," çatlak bir sesle konuştuğumda yatağın hemen yanındaki sandalyede oturan mikey hızla ayaklandı ve bana baktı endişeyle. sesimden dolayı isteyeceğim şeyi anlamış olacak ki beni daha fazla yormadan bir bardağa su doldurdu. beni dikkatlice doğrultup suyu içirdi. kendimi daha iyi hissediyordum.

"nasılsın?" yatağın bir kısmına oturup elimi tuttu. hareketleri oldukça dikkatli ve nazikti. elimi bile kırılacakmışım gibi kavramıştı. "daha iyi misin?"

onaylayan bir mırıltı çıkardım. "ne kadardır..?"

"bir hafta." dedi çabucak. beni yormamak için neleri kastettiğimi çabucak anlayıp cevaplamaya çalışıyordu adeta. hafifçe tebessüm ettim. "üç gün yoğun bakımda kaldın. sonra odaya alındın. birkaç kez gözlerini açtın ama hepsinde de tekrar yumdun. çok endişelendirdin beni." sonlara doğru sesi kısılmış ve titremişti. "bundan sonra yanımdan bir saniye olsun ayrılmayacaksın." diye devam etti, boğuk bir sesle. "her an gözümün önünde olacaksın. duydun mu beni?"

ağzımdan derin nefes aldım. ciğerlerim bu hareketimle birazcık ağrımıştı ama bunu mikey'ye hissettirmemeye çalıştım. "uyumakla uyanıklık arasındaydım." sesimi kısık tutuyordum ki yorulmayayım, sonuna kadar götürebileyim konuşmamı. "seni duyuyordum. bana seslenişini, sitemini... ama bir türlü tepki veremiyordum. ben de korktum. hep böyle olacak diye, seni duyacağım ama göremeyeceğim, dokunamayacağım diye... o kadar korktum ki mikey..."

elimi öptü birkaç kez. "özür dilerim. özür dilerim. özür dilerim..."

kapı açıldığında oraya bakamasam da seslerden, gelenlerin bizimkiler olduğunu anladım. mikey elimi bırakmadı.

"niye geldiniz lan?" dedi onlara. "doktor çok yormayın demedi mi?"

"sana ne amına koyayım ya." baji yatağa yaklaştı ve bana baktı yukardan. "n'aber kanka?"

"iyi." diye mırıldandım.

"anam, konuştu."

ortamdaki herkes gülüştü. ben de güldüm ama göğsüme bir ağrı girdiğinde gülüşüm yarıda kesildi. acıyla yüzümü buruşturdum.

"güldürme ibne!" mikey baji'yi azarlarken mitsuya bana tebessüm edip getirdiği çiçekleri gösterdi. sonra da yanımdaki komodinin üzerine koydu.

"annem..?"

mikey derin nefes verdi. "annene yalan söylemek zorunda kaldık. arkadaşın atsushi annenin bir hastalığı olduğunu ve seni böyle görürse fenalaşacağını söyledi. risk alamadık. kızdın mı?"

başımı usulca iki yana salladım. "hayır. teşekkür ederim."

"aç mısın?" diye sordu.

"evet..."

"katı yemekleri yiyebilir misin?"

"emin değilim." dedim. o enerji yoktu ki.

"ken-chin, kantine gidip şeftalili meyve suyu alır mısın? mitsuya sen de doktora falan haber ver de bir kontrol etsin takemichi'yi."

o ikisi gittiğinde emma ve baji yatağın yanına sandalye çekip oturdular.

"iyisin değil mi?" emma'yı onayladım. keyfi pek yerinde değil gibiydi nedense. diğer elimi usulca tuttu ve dolu gözlerle gözlerime baktı. "üzgünüm. benim yüzümden bu haldesin. gerçekten üzgünüm."

baji ona ağlamamasını söylerken mikey hâlâ tutmakta olduğu elimi hafifçe sıkmıştı. kaşlarını çattığını ve kucağına baktığını gördüm.

"senin suçun değildi emma." dedim, boğazımı yutkunarak ıslattıktan sonra. "kim olsa aynısını yapacaktım zaten. burada suçlu olmayan tek kişi sensin. ağlama lütfen."

mitsuya yanında doktorla geldi odaya. mikey beni yatakta oturur pozisyona yetirdi ve yanıma oturup elini sırtıma koydu. o şekilde destek veriyordu.

doktor birkaç soru sordu ve aldığı cevapları kâğıda yazdı. aynı zamanda bacaklarımı hareket ettirmemi istedi. mikey'nin yardımı ile yatakta doğrulup bacaklarımı yataktan aşağıya salladım. biraz zorlansam da hareket ettirebildim. iki gün daha burada kalacağımı öğrendim ondan. itiraz etmedim. kendimi gidebilecek kadar iyi hissetmiyordum zaten.

doktor gittiğinde yatmak yerine bir süre öyle kalmayı, oturmayı istedim. sırtım ağrımıştı yata yata.

mikey emma'nın sorduğu bir soruyu cevapladıktan sonra bana döndü. kendisine baktığımı gördüğünde kaşlarını kaldırdı. yüzüne eğilip kızaran gözlerinden birini öptüm. "özür dilerim." diye mırıldandım. "bir daha asla ağlatmayacağım seni, sözüm olsun."

-

şöyle bir uğramışken hazır bölümlerden birini atayım dedim. kendinize iyi bakın <3

rezil # takemikeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin