14

2.4K 269 90
                                    

"mitsuya," uğraştığı şeyden başını kaldırmadan beni dinlediğini belirtti. "ben galiba artık hinata'dan hoşlanmıyorum."

kaşlarını hafifçe kaldırdığını gördüm. ama hâlâ diktiği kumaştaydı gözleri. "yani? neden bunu bana söylüyorsun?"

uzunca ofladım. "bilmiyorum. diğerleri şakaya vuracak, dalga geçecek tiplere benziyor. bir tek sen kalıyorsun yani."

herhangi bir şey söylemedi. işiyle meşguldü sonuçta. derin nefes alıp verdim ve ayağa kalktım. sınıfa çıkacağımı söyledim.

okul bitene kadar sıramdan kalkmadım. mikey'nin yanına gitmek ve kontrol etmek istiyordum ama bir yandan da onu yalnız bırakmak istiyordum. yalnızca hasta olduğu için bu ruh halinde değildi çünkü bana göre. belki de çeteyle ilgili bir sorun vardı.

"takemichi, neyin var kanka?" takuya'nın yanıma geldiği sırada camdan dışarıya bakıyor ve bahçede voleybol oynayan kızlı erkekli grubu seyrediyordum. o sırada çantası sırtında çıkış kapısına ilerleyen mikey'yi gördüm. sıramda dikleştim ve merakla ona baktım. görevliye bir şey söyleyip kapıyı açtırdıktan sonra dışarı çıktı.

"takuya ben okulu asıyorum kanka. çantamı ve diğer her şeyi sen alırsın. tamam mı?" hızla sınıftan çıkıp ikinci kattan adeta uçarak indim aşağıya.

mikey çok uzaklaşmış sayılmazdı. görevliye yaklaştım ve müdür yardımcısının mikey'yi eve bırakmam için beni görevlendirdiğini söyledim. inandı bana. ve kapıyı açtı. mikey'ye çabucak yetiştim ben de.

"hey." durdu ve şaşkınlıkla baktı bana. kocaman gülümsedim. "müdür yardımcısı seni eve bırakayım diye beni görevlendirdi de." tek omzundaki çantayı alıp sırtıma taktım. "neredeydi evin?"

"takemichi?" annemin şaşkınlığına sessizce güldüm ve kısık bir sesle sessiz olmasını söyledim. sırtımdaki mikey başlarda ne kadar ağır değilse şimdi o kadar ağırdı.

zar zor ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtim. odamın anahtarının çantamda olduğunu hatırladığımda onu salondaki koltuğa bıraktım yavaşça.

derin nefes verip dikleştim ve ağrıyan omzumu ovaladım.

"anne manjiro hasta da biraz. o yüzden direkt buraya getirdim. çorba yapar mısın ona?"

"tabii yaparım kuşum. sen de üzerindeki montu çıkar. terlemesin çocuk."

annemin dediğini yapıp montu yavaşça çıkardım. fakat ne kadar yavaş olursam olayım uyandı.

etrafa uykulu gözlerle baktı bir süre. "neredeyiz?" dedi esneyerek.

"sizin ev bayağı uzak lan." dedim. "bize getirdim o yüzden. annem de sıcak bir çorba yapar sana şimdi, iyi gelir. o zamana kadar uzan istersen şöyle."

uyuşuk bir şekilde esnedi ve yavaşça yatar pozisyona geçti. benim söylediğimden tek farkı, başını yastığa değil benim dizlerime koymuştu.

ellerimi bir süre nereye koyacağımı bilemedim. saçlarına dokunulmasından hoşlanmıyordu ama ben deli gibi saçları ile oynamak istiyordum.

yüzüne gelen uzun saçlarını yavaşça çektim ve yavaş hareketlerle alnına masaj yapmaya başladım.

on beş dakika kadar sonra annem bir kaseye koyduğu çorbayla odaya geldi. tepsiyi bir sehpaya koyup önümüze getirdi.

"mikey, çorbanı iç de uyu hadi."

esneyerek doğruldu. anneme uykulu gözlerle baktı ve ellerini birleştirip aynı uyuşuklukla teşekkür etti. annem onun bu halini tatlı bulmuş olacak ki güldü.

mikey yavaşça içti çorbasını. annem de ben de konuşarak onu meşgul etmedik. çorbanın tamamını içtikten sonra anneme tekrar teşekkür etti.

annem tepsiyi önümüzden alıp mutfağa gittiğinde ise tekrar dizlerime yattı. "annen çalışmıyor mu takemichi?" dedi alçak bir ses tonuyla.

"yok. dedemin emekli maaşı ile geçinmeye çalışıyoruz. annem çok sıkışırsak bir şeyler örüp satıyor. öyle yani."

başka bir şey sormadı. kısa süre sonra da uyudu muhtemelen. annem de odadaki diğer koltuğa oturup kısık sesteki televizyonu seyretmeye başladı. o saatten sonra kimse konuşmadı.

-

15. bölüm final olsun mu yoksa devam edelim mi?

rezil # takemikeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin